Risale-i Nur'da İslam dünyası müjdesi verilmişti
Bediüzzaman Said Nursi’nin talebelerinden Mehmet Fırıncı İslam dünyasındaki ayaklanmaları Risale Haber’e değerlendirdi
Röportaj: Nurettin Huyut-Risale Haber
Bediüzzaman Said Nursi’nin talebelerinden Mehmet Fırıncı İslam dünyasındaki ayaklanmaları Risale Haber’e değerlendirdi.
DEMEK Kİ, ZAMANI GELDİ ARTIK
Tunus, Mısır, Yemen, Libya ve en son Suriye’de başlayan tepkileri Risale-i Nur açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?
Risale-i Nur açısından bu olayları değerlendirirsek, Üstadın yazdığı makalelerde özellikle 1950’lerde yeniden gözden geçirerek neşrettiği, Hutbe-i Şamiye eserinde bu meseleye ışık tutuyor.
Orada şöyle ifade ediyor, “istikbalde hürriyet-i Şer’iye inşallah bütün İslam aleminde hakim olacak, şimdi fecr-i kazip de olsa 50 sene sonra fecr-i sadık çıkacak” diyor. Şimdi 50 sene geçti hatta 60 sene oldu demek ki, zamanı geldi artık.
İLETİŞİM İMKANLARI İNSANLARDA HÜRRİYET FİKRİNİ KAMÇILADI
Bu ayaklanmalar sizce içeriden mi yoksa dışarıdan kaynaklı?
1950’lerde İslam ülkeleri müstemleke olmaktan çıkmışlardı ve bağımsızlıklarını kazanmışlardı. Ve devletler kurulmuş oldu ama bu ülkelerin başlarına getirilen kimseler malum olduğu üzere batılıların arzularına göre hareket ettiler. Yani onlara bağımlı çalıştılar.
Ama geçen bu zaman zarfında halkların bu yönetimleri artık hazmetmediği anlaşılıyor. Bugün dünyada gelişen iletişim imkanları, haberleşmenin geniş çapta gelişmesi insanlarda hürriyet fikrini kamçıladı. Ferdi şahısların kendilerini yönetmesini kabul edemez hale geldiler. Yani artık fıtri bir gelişmedir bu…
Üstad da zaten buna işaret ediyor. O zaman da bile telgrafla, telefon imkanları ile “dünyanın bir köy şekline geldiğini” söylüyor. Şimdiki uydu sistemleri sayesinde ve internet aracılığı ile dünya değil bir köy bir ev şekline girdi.
HÜRRİYET İSTEKLERİNİ CENAB-I ALLAH PAHALIYA MAL ETMESİN
İnsanlık artık uyandı mı?
Tabii uyandı artık yönetimde söz sahibi olmak istiyor. Kararlarda kendinin fikirlerinin de dahil edilmesini istiyor. Kendinin de reyi bulunsun istiyor. Artık bu ferdi uygulamaları kabul etmiyor. Tunus ve Mısır bunu biraz rahat halletti ama Libya maalesef acı çekiyor. Keşke biran evvel orada da bu iş kolayca halledilse…
Yoksa batılı güçler gene müstemleke zamanındaki anlayışı yeniden hayata geçirmek istiyorlar. Oraları yeniden müstemleke haline getirmek istiyorlar.
O nedenle dua ediyoruz ki, hürriyet isteklerini Cenab-ı Allah pahalıya mal etmesin, bedelini ağır ödetmesin…
HAKLI İKEN HAKSIZ DURUMA DÜŞMELERİ MÜMKÜN
Bir de Risale-i Nurdaki “müspet hareket” kavramıyla bu olayları nasıl değerlendirmeliyiz?
Elbette “müspet hareket” esas olmalıdır. Hiçbir şekilde silahlı mücadeleye girilmemesi lazımdır. Zaten Libya’daki durumlar da bunu gösteriyor. Silahla mücadele edilince sert bir şekilde karşılık buluyor. O nedenle sabırlı olmaları gerekiyor. Teenni ile hareket edilmeli, demokratik kuralların dışına çıkılmamalı ki, haklı olunsun. Yoksa haklı iken haksız duruma düşmeleri mümkündür.
Yani Üstadın “müspet hareket” tarzı oralarda da esas alınmalı. Bir silah sıkıldığı zaman o silahın sesinin gittiği yere kadar bir anda eylem genişliyor. Dalga dalga çatışmalar yayılıyor. Maddi güçler devreye giriyor. O zaman sevap ve hayır yapayım derken azim günaha girilmiş oluyor.
TÜRKİYE’NİN ASKER GÖNDERMESİ OLMASI GEREKEN BİR DURUM
NATO çerçevesinde Türkiye de Libya’ya asker gönderecek. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu olması gereken bir durumdu. Çünkü çatışmalar devam ederken gıda darlığı oluyor, sağlık sorunları oluyor. Dolayısıyla bu tür engellemelere ve yetersizliklere karşı bir tedbir olarak görüyorum.
Ayrıca diğer dünya devletlerine karşı Libya halkını korumak amacı taşıyor. Yani “bunlar bizim kardeşlerimizdir, bunlara yanlış yapamazsınız” manasında bir katılımdır.
BU DURUM İNSANI HAYLİ DÜŞÜNDÜRÜYOR
Bu durumda Batılı ülkelerin kötü niyetli olduklarını mı söylemek istiyorsunuz?
Yani benim söylememe gerek var mı? Herkes görüyor. Özellikle Fransa Cumhurbaşkanının tahrikkar tavırları ve saldırıları buna en güzel örnek teşkil ediyor. Bizim Cumhurbaşkanımızın da ifade ettiği gibi “böyle laubalilik olmaz.” Yani diplomaside çok sert kabul edilecek bir beyanat verdi. Bu durum insanı hayli düşündürüyor.
Ama yani bunu bütün batılı ülkelere teşmil etmek doğru değil elbette. Mesela Almanya çekimser kaldı, katılmadı, Rusya Başbakanı Putin “bu haçlı seferlerine benziyor vicdan yok” dedi. İngiltere ABD ile hareket etti ama Fransa gibi de çığırtkanlık yapmadı. İnsanları asmak için bekleyen bir cellât gibi bir anda saldırıya geçmedi. Biraz sessiz kaldı.
İNŞAALLAH BU GELİŞMELER İSLAM DÜNYASI İÇİN HAYIRLI OLUR
Sizce bu gelişmelere İslam’ın fecr-i sadıkı doğuyor diyebilir miyiz?
İnşaallah öyledir. Bilhassa Türkiyemizin bu olaya müdahil olmasını, şuurlu bir şekilde her adımını dikkatle planlı bir şekilde atmasını ben çok takdir ediyorum. Her adımı isabetli atıyor. Bu noktada şayan-ı tebriktir. İnşaallah bu gelişmeler İslam dünyası için hayırlı olur.