Risale-i Nur'da kullanılan edebi sanatlar
Risale-i Nur bir şiir veya edebiyat kitabı değildir. Hakikat ve hikmet içeren bir kitaptır. Fakat şiirlerde geçen veya nesirde kabul edilen edebi sanatlar, Risale-i Nur'da kesretle kullanılmıştır.
Edebi sanatların hepsini tek tek ve ayrı ayrı başlıklarda tespit etmeye gayret edeceğiz. Ama her edebi sanatın çok fazla kullanılması, bizi böyle muhtasar ve numunelik bir metne mecbur etmiştir.
Risale-i Nur'un ifadelerine ve hakikatlere güzellik ve tesir katan sebeplerden birisi, kanaatimizce istimal edilen edebi sanatlardır. Birkaç edebi sanata Risale-i Nur'dan misal vermeye çalışalım:
Teşbihler, İstiareler ve Temsiller
Risale-i Nur'da en fazla kullanılan edebi sanatların başında bu bölüm gelmektedir. Neredeyse her sayfada bir temsil veya teşbih vardır. Teşbih ve temsiller, hem meşhur hem çok olduğundan misal olarak bir tane vermeye çalışacağız:
"Madem beniâdem kâinatın semeresidir. Nasıl ki, bir harmanda başaklar döğülür; tasfiye neticesinde semereler istibka ve iddihar edilir. Binaenaleyh haşir meydanı da bir harmandır. Kâinatın başak ve semeresi olan beniâdemi intizar etmektedir." (Mesnevi-i Nuriye, Habbe)
Müşakele Sanatı
Mana ile lafız arasında birlikte olması dışında hiçbir alaka bulunmadığından, bu sanata müşâkele (biçimsel benzeşme) adı verilmiştir.
"Ve öyle bir ahsen-i takvim içinde bir sıbga-i Rabbaniye vermiş ki; o maddi, cismanî, camid kafada; manevi, gaybî, hayatdar olan beyan ve hitab çiçeği açıldı." (Mektubat, Yirmi İkinci Mektup, İkinci Makam)
Seci Sanatı
Nesirde yani düz yazıda kafiyeli cümlelerin ve kelimelerin kullanılmasıdır.
"Biz dahi 'Bismillah' demeliyiz. Allah namına vermeliyiz. Allah namına almalıyız. Öyle ise, Allah namına vermeyen gafil insanlardan almamalıyız..." (Sözler, Birinci Söz)
Terdit Sanatı
Okuyucuya en sonda farklı bir cümle ve mana vererek, okuyucuyu şaşırtmaktır.
"Ey kendini insan bilen insan! Kendini oku... Yoksa hayvan ve camid hükmünde insan olmak ihtimali var!" (bk. age., Otuz Üçüncü Söz, Otuz Birinci Pencere)
"Eğer nefsin bu muhalata ihtimal verse, seni insaniyet defterinden sildirecektir." (Muhakemat, Üçüncü Makale, Birinci Maksat)
Kat' Sanatı
Cümleyi kesip okuyucuya manayı bırakmaktır.
"Veyahut onun eşeği, merkebi; dehşetli bir otomobildir veya tayyaredir veyahut... (sükût lazım!)" (Şualar, Beşinci Şua, On Yedinci Mesele)
Nida Sanatı
Bir gruba ve şahsa bazı edatlar ile çağırmak ve seslenmektir.
"Ey yüzden ta üç yüz seneden sonraki yüksek asrın arkasında gizlenmiş, sâkitane benim sözümü dinleyen ve bir nazar-ı hafiyy-i gaybî ile beni temaşa eden (Said, Hamza, Ömer, Osman, Yusuf, Ahmed v.s.) size hitab ediyorum." (Münazarat)
Tefrik Sanatı
İki farklı tabirin veya kavramın farkını ifade etmektir. Bu sanat, Üstad'ın rüsuhiyetinin bir delilidir. Çünkü birbirine yakın kavramların nüans farkları bilmek kolay değildir.
"İslamiyet, iltizamdır; iman, iz'andır. Tabir-i diğerle: İslamiyet, hakka tarafgirlik ve teslim ve inkıyaddır; iman ise, hakkı kabul ve tasdiktir." (Mektubat, Dokuzuncu Mektup)
Cem Sanatı
Farklı durumları ve yargıları tek hükme bağlamaktır.
"Zira tevakkuf, sükûnet, sükût, atalet, istirahat, yeknesaklık; keyfiyatta ve ahvalde birer ademdir. Hattâ en büyük bir lezzet, yeknesaklık içinde hiçe iner." (Sözler, Yirmi Altıncı Söz)
İstifham Sanatı
Soru sorarak manayı teyid etmektir.
"Sen ise ey hamiyet-füruş sahtekâr! Türk'ün mefahir-i hakikiye-i milliyesini unutturacak bir surette mecazî ve unsurî ve muvakkat ve garazkârane bir uhuvvetin var. Senden soruyorum:
Türk Milleti, yalnız yirmi ile kırk yaşı ortasındaki gafil ve heveskâr gençlerden ibaret midir?
Hem onların menfaati ve onların hakkında hamiyet-i milliyenin iktiza ettiği hizmet, yalnız onların gafletini ziyadeleştiren ve ahlâksızlıklara alıştıran ve menhiyata teşci eden firenk-meşrebane terbiyede midir?
Ve ihtiyarlıkta onları ağlattıracak olan muvakkat bir güldürmekte midir?" (Mektubat, Yirmi dokuzuncu Mektup, Altıncı Risale)
Akis Sanatı
Cümlenin tersten aynı manada tekrar yazılmasıdır.
"İmam-ı A'zam, bu sırra işaret olarak لَا اِسْرَافَ فِى الْخَيْرِ كَمَا لَا خَيْرَ فِى الْاِسْرَافِ demiş. Yani: "Hayırda ve ihsanda (fakat müstehak olanlara) israf olmadığı gibi, israfta da hiçbir hayır yoktur." (Lem'alar, On Dokuzuncu Lem'a)
Tekrir / Tekrar Sanatı
Kelamın tesirini güçlendirmek için sözcük ya da söz grubunu tekrarlama sanatıdır.
"Çünkü nefy-i nefy, isbattır. Yani: Yok, yok ise; o vardır. Yok, yok olsa; var olur." (Sözler, On Yedinci Söz, İkinci Makam)
İştikak (Türetme) Sanatı
Aynı kökten türeyen sözcükleri bir arada kullanmaya iştikak denir.
"Bu mefkûre sahiblerini cehlin en müntehasında oturtarak, echeliyetle techil eder." (Lem'alar, ??)
İham Sanatı
Bir sözcüğün iki ve daha fazla manasını kastetmektir. Üstad bu sanatı birçok yerde kullanmıştır.
"Nev'-i insanî bir nefistir, dirilmek üzere ölecek. Ve Küre-i Arz dahi bir nefistir, bâki bir surete girmek için o da ölecek. Dünya dahi bir nefistir, âhiret suretine girmek için o da ölecek!" (Lem'alar, Yirmi Altıncı Lem'a)
Tezat Sanatı
İki karşıt düşüncenin, yargının bir arada kullanılmasıdır.
"İşte ey gençliğinde gülmüş, şimdi güldüğüne ağlayan nefsim!" (Sözler, Yedinci Söz)
Hüsn-i Talîl / Güzel Neden Bulma
Herhangi bir olayı gerçek nedeninin dışında daha güzel ve ümitli bir nedene bağlayarak açıklama sanatıdır.
"Ve bunun içindir ki, zindanlar ona bir gülistan olmuş; oradan ebediyetlerin nurlu ufuklarını görür. İdam sehpaları, birer vaaz ve irşad kürsüsüdür. Oradan insanlığa ulvî bir gaye uğrunda sabır ve sebat, metanet ve celadet dersleri verir. Hapishaneler birer Medrese-i Yusufiyeye inkılab eder. Oraya girerken, bir profesörün üniversiteye ders vermek için girdiği gibi girer. Zira oradakiler, onun feyz ve irşadına muhtaç olan talebeleridir. Her gün birkaç vatandaşın imanını kurtarmak ve cânileri melek gibi bir insan haline getirmek, onun için dünyalara değişilmez bir saadettir." (Tarihçe-i Hayat, Ön Söz)
"Ehl-i iman için ölüm, vazife-i hayat külfetinden bir terhistir; hem dünya meydanındaki imtihanda, talim ve talimat olan ubudiyetten bir paydostur; hem öteki âleme gitmiş yüzde doksandokuz ahbab ve akrabasına kavuşmak için bir vesiledir; hem hakikî vatanına ve ebedî makam-ı saadetine girmeye bir vasıtadır; hem zindan-ı dünyadan bostan-ı cinana bir davettir; hem Hâlık-ı Rahîm'inin fazlından, kendi hizmetine mukabil ahz-ı ücret etmeye bir nöbettir." (Lem'alar, Yirmi Beşinci lem'a)
Leffüneşir Sanatı
İki fiile karşılık iki münfailin aynı cümlede kullanılmasıdır.
"Fâilsiz bir fiil ve müsemmasız bir isim mümkün olmadığı gibi; mevsufsuz bir sıfat, sanatkârsız bir sanat dahi mümkün değildir." (Şualar, Yedinci Şua)
Tenasüp Sanatı
Tenasüp, aralarında anlam bakımından tezad (karşıtlık) dışında bir ilişki bulunan iki ya da daha fazla sözcüğü bir ibarede toplamaktır.
"tohumlar, çekirdekler başlarında koca ağaçları taşıyor, dağ gibi yükleri kaldırıyorlar." (Sözler, Birinci Söz)
Tevriye / İki Anlamlılık
Bir kelimenin yakın manasını değil uzak manasını kastetmektir.
"Terki demek: Huda mülkü, onun izni, onun namıyla bakmakta. Ticaret istiyorsan ger, şu fâni ömrünü bakiye tebdilde. Eğer nefsine talib isen, çürüktür hem temelsiz de. Eğer âfâkı ister isen, fena damgası üstünde. Demek değmez ki alınsa, çürük maldır hep bu çarşıda. Öyle ise geç, iyi mallar dizilmiş arkasında..." (Sözler, On Yedinci Söz, İkinci Makam)
Kinaye / Değinmece / İğneleme Sanatı
Kelimenin mecaz manasını kullanarak karşıdakine sitem edip bir nevi hafif taşlamaktır. Eğer kinaye ileri ve ağır olursa tariz sanatı da denir.
"Yalnız hayvanat-ı muzırra nev'inden bazı ehl-i dalaletin ve sakallı çocuklar hükmündeki bazı ahmakların nazarlarında kıymeti görünmez." (Mektubat, Yirmi Dokuzuncu Mektup, Altıncı Risale)
"Seksen lira kıymetinde yirmi tavus kuşu kazandı. İşte nev'-i beşer bi'set-i enbiya ile sırr-ı teklif ile, mücahede ile şeytanlarla muharebe ile kazandıkları yüzbinlerle enbiya ve milyonlarla evliya ve milyarlarla asfiya gibi âlem-i insaniyetin güneşleri, ayları ve yıldızları mukabilinde; kemmiyetçe kesretli, keyfiyetçe ehemmiyetsiz hayvanat-ı muzırra nevinden olan küffarı ve münafıkları kaybetti." (On İkinci Mektup)
"İşte muzır kâfirler ve kâfirlerin yolunda giden sefihler, Cenab-ı Hakk'ın hayvanatından bir nevi habîslerdir ki, Fâtır-ı Hakîm onları dünyanın imareti için halk etmiştir." (Lem'alar, On Yedinci Lem'a)
Mecazımürsel Sanatı
Bir sözün benzetme amacı olmadan başka bir söz yerine kullanılmasıdır.
"...İstanbul'a gelişini bir muharrir şöyle tasvir etmişti: 'Şarkın yalçın kayalıklarından, bir ateşpare-i zekâ, İstanbul âfâkında tulû' etti.'." (Tarihçe-i Hayat, İlk Hayatı)
Kişileştirme / Teşhis Sanatı
İnsana ait sıfatların insan olmayan varlıklara verilmesiyle gerçekleştirilen mecazlı bir anlatım özelliğidir. Bazen benzetme çoğu zaman da kapalı istiare biçiminde gerçekleştirilir. Bunun çok farklı türleri vardır.
"Ve keza manevi asansörler ile lazım olan erzak ve gıdalarını ağacın yüksek dallarına çıkartmakla, tebessümleriyle arz-ı dîdar eden dut ve kayısı gibi meyveleri kuru ve camid bir ağaçtan ihraç ve icad etmekle o kuru ağacı acib bir vaziyete ve hayatdar antika bir şekle koyan kudret-i ezeliyeye haşr-i umumi ağır gelir mi?" (Mesnevi-i Nuriye, Zeylü'l-Hubab)
"Merhametsiz siyah bir kalp; kâinatı ağlar, çirkin, zulüm ve zulümat suretinde görür. Fakat iman gözüyle baksa; yetmiş güzel hulleleri giymiş bir cennet hurisi gibi, rahmetler ve hayırlar ve hikmetlerden dikilmiş yetmiş binler güzel libasları birbiri üstüne giymiş, daima güler, rahmetle tebessüm eder bir insan-ı ekber ve ondaki insan nevini bir kâinat-ı suğra ve her bir insanı bir âlem-i asgar müşahede eder." (Şualar, On Beşinci Şua)
İntak Sanatı
İnsan dışındaki canlı ve cansız varlıkları konuşturma sanatıdır. Konuşturma, kişileştirmeden sonra gelir. Varlık önce kişileştirilir, gerekirse sonra konuşturulur.
"İ'lem Eyyühel-Aziz! Merayı tecavüz eden koyun sürüsünü çevirtmek için çobanın attığı taşlara musab olan bir koyun, lisan-ı haliyle: 'Biz çobanın emri altındayız. O bizden daha ziyade faidemizi düşünür. Madem onun rızası yoktur, dönelim.' diye kendisi döner, sürü de döner." (Mesnevi-i Nuriye, Habbe)
"Şu Barla bağ ve bahçelerinin her birinin ayrı ayrı mâliki bulunduğu halde; Barla'da gıdası itibariyle ancak bir avuç yeme mâlik olan her bir kuş her bir serçe her bir arı 'Bütün Barla'nın bağ ve bostanları, benim nüzhetgâhım ve seyrangâhımdır.' diyebilir." (Sözler, Yirmi Sekizinci Söz)
"O dabbetülarz (tren) tehdidiyle ve hücumunun tahakkümü ile bağırarak tehdid ediyor. 'Bana rast gelenlerin vay haline!' dediği hâlde o masum yolunda duruyor. Mükemmel bir hürriyet ve harika bir cesaret ve kahramanlıkla beş para onun tehdidine ehemmiyet vermiyor. Bu dabbetülarzın hücumunu istihfaf ediyor ve kahramancıklığıyla diyor: "Ey şimendifer! Sen gök gürültüsü gibi bağırmanla beni korkutamazsın." (Hutbe-i Şamiye, Zeylin Kısa Bir Tercümesi, s. 66)
Telmih Sanatı / İrsali Mürsel
İfade içinde belirtmeden herhangi bir kıssaya, geçmişteki bir olaya, meşhur hikâyelere, ünlü bir şahsa, çeşitli inanışlara, ayetlere veya bir hadise ya da yaygın bir atasözüne işaret etmek sanatıdır. Bu sanat da Üstad'ın çok kullandığı bir edebi sanattır.
"Zira 'Eken biçer.', atalarımızdan kalma mübarek bir sözdür." (Emirdağ Lahikası-I, 80. Mektup: Mustafa Osman)
İktibas Sanatı
Şiirde veya düz yazıda anlamı güçlendirmek, söze güzellik katmak amacıyla bir şair ya da yazarın, eserine "ayet", "hadis" ya da bunlardan bir parçanın kullanılmasıdır.
"Ve Besmele'nin azamet-i kadrine en kati bir hüccet şudur ki: İmam-ı Şafiî (ra) gibi çok büyük müçtehidler demişler: 'Besmele tek bir ayet olduğu hâlde, Kur'anda yüz on dört defa nazil olmuştur.'." (Lem'alar, On Dördüncü Lem'anın İkinci Makamı)
Daha bizim ifade edemediğimiz veya bilmediğimiz nice edebi sanatları Üstad Bediüzzaman, ustalıkla ve harika bir tarzda düzgün ve dengeli bir şekilde kullanmıştır. Risale-i Nur gibi bir muazzam eseri bizlere hediye etmiştir.
Sorularla Risale
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.