Risale-i Nur’da nefsin çeşitleri ve terbiye metodları

Risale-i Nur’da nefsin çeşitleri ve terbiye metodları

Risale-i Nurlarda nefis hakkında muhtelif ifadeler ve izahlar geçmektedir

Nefis: İnsan mahiyetinde maddi, cismani ve hayvani yönü temsil eden ve nurani ve latif duyguların terakki ve tekemmülünde rakip olan bir cihazdır. İnsanın nebati ve hayvani bütün istek ve arzularını cem eden bir terimdir nefis. Kesif ve cismani olduğu için, Allah’ın isim ve sıfatlarının tamamının anlaşılmasında önemli bir miyar ve terazidir. İnsan bu kesif nefsi ıslah ve terbiye ile nurani ve latif bir surete çevrilebilir. İşte nefsin mertebeleri, bu ıslah ve terbiye sürecinin aşamalarından ibarettir.

Allah nefis ve şeytan gibi şeyleri insanın terakki ve tekemmülü için insana musallat etmiştir. Bu yüzden imtihan dünyasında ölene kadar nefis ve şeytan insan mahiyetinde vazifesini yapacaktır. İnsanın vazifesi de bu düşmanlarla mücadele edip Allah yolunda terakki etmektir.

Nefsin mertebeleri ve makamları şu şekilde özetlenmiştir:

Nefs-i emmâre: Daima kötülüğü emreden ve şehvanî arzulara ve şeytanî yollara severek giren nefis.

Nefs-i levvame: Kötülükten vicdanen rahatsız olan nefis.

Nefs-i mutmainne: Kötülüğe meyilden uzaklaşmış, iyilikleri rahatlıkla işleyebilen nefis.

Nefs-i mülheme: İlhama mazhar olmuş nefis.

Nefs-i râdiye: Rabbinden razı olmuş nefis. Rabbinin, kahır olsun lütuf olsun, her türlü icraatını rıza ile karşılayan nefis.

Nefs-i mardiye: Kendisinden razı olunan, Rabbi katında makbul nefis.

Nefs-i safiye: Süzülmüş, katışıksız, temiz nefis.

Risale-i Nurlarda nefis hakkında muhtelif ifadeler ve izahlar geçmektedir. Biz bunlardan birisini nümune olarak takdim edelim:

"İKİNCİ NOKTA: Şeytanın mühim bir desisesi, insana kusurunu itiraf ettirmemektir—tâ ki istiğfar ve istiâze yolunu kapasın. Hem nefs-i insaniyenin enâniyetini tahrik edip, tâ ki nefis kendini avukat gibi müdafaa etsin, adeta taksirattan takdis etsin. Evet, şeytanı dinleyen bir nefis, kusurunu görmek istemez. Görse de, yüz tevil ile tevil ettirir. وَعَيْنُ الرِّضَا عَنْ كُلِّ عَيْبٍ كَلِيلَةٌ sırrıyla, nefsine nazar-ı rıza ile baktığı için, ayıbını görmez. Ayıbını görmediği için itiraf etmez, istiğfar etmez, istiâze etmez, şeytana maskara olur. Hazret-i Yusuf Aleyhisselâm gibi bir peygamber-i âlîşan وَمَاۤ اُبَرِّئُ نَفْسِى اِنَّ النَّفْسَ َلاَمَّارَةٌ بِالسُّوۤءِ اِلاَّ مَا رَحِمَ رَبِّى dediği halde, nasıl nefse itimad edilebilir?"

"Nefsini ittiham eden, kusurunu görür. Kusurunu itiraf eden, istiğfar eder. İstiğfar eden, istiâze eder. İstiâze eden, şeytanın şerrinden kurtulur. Kusurunu görmemek, o kusurdan daha büyük bir kusurdur. Ve kusurunu itiraf etmemek, büyük bir noksanlıktır. Ve kusurunu görse, o kusur kusurluktan çıkar. İtiraf etse, affa müstehak olur."
(Lem'alar, On Üçüncü Lem'a)

Sorularla Risale

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.