Risale-i Nur'daki, insanlık tarihinin 5 evresi

Risale-i Nur'daki, insanlık tarihinin 5 evresi

Diyarbakır Kültür Merkezi (DKM)’de düzenlenen seminerde üniversiteli gençler küreselleşme konusunu ele aldılar

H. İbrahim Önal’ın haberi

RisaleHaber- DKM’de düzenlenen seminerde üniversiteli gençler küreselleşme konusunu ele aldılar.

Sunumunu Hakan Türk’ün yaptığı “Küreselleşme” konulu seminerde küreselleşmenin sebep ve sonuçları ile ilgili ayrıntılı bilgilere yer verildi.  Küreselleşmenin tanımı ve tarihsel süreci, sebep ve sonuçları, küreselleşme ve İslam konularının yer aldığı seminere üniversiteli gençlerin ilgisi yoğundu.

Küreselleşme ticaretin, kültürün ve ekonominin milletlerüstü bir özellik kazanarak bütünleşmesi olduğunu ifade eden Türk, diğer bir deyimle küreselleşme dünyanın birbirine bağlı ve bağımlı olması sürecidir.” dedi. 

Küreselleşmenin ne olduğuna değinen Türk,  genel olarak küreselleşmenin ekonomik boyutuna vurgu yapılsa da küreselleşme; içersinde kültür ve yaşam tarzını da barındıran çok boyutlu bir olgu olduğunu,  giyilen elbiseler, izlenen TV programlarının bu hususta değerlendirilebileceğini, bu kavramın son 20 yıldır dünyaya damgasını vurmasına rağmen, bu kadar kısa zamanda gelişen bir olgu olmadığını, aksine zaman içersinde insanoğlunun oluşturduğu bilgi birikiminin ve tekemülünün bir sonucu olduğunu” söyledi.

Küreselleşmenin tarihsel sürecini iyi anlamak için İnsanoğlunun geçirdiği medeniyet evrelerini de iyi analiz edilmesi gerektiğine dikkat çeken Türk,  Hz. Âdem ile dünyaya ayak basan insanoğlu bu zamana kadar birçok kültürel evreden geçmiştir. Çünkü kendinde bulunan istidatlar doğrultusunda terakki etmeye meyillidir. Risale-i Nur da bahsedildiği gibi insanlık tarihi beş evreden oluşmaktadır. Bunlar insanların hiçbir üretim yapmadan direk doğadan faydalanarak hayatlarını devam ettirdikleri Vahşet ve Bedeviyet evresi, Memlükiyet evresi, Esirlik, Ecirlik ve son olarak içinde yaşadığımız zamanı da kapsayan Malikiyet dönemidir. Ve dönemlerin oluşmasını sağlayan temel unsurlar ise insanoğlunun sosyal hayatta ortaya koyduğu; ateşin icadı, tarım yapılması, yerleşik hayata geçilmesi gibi yeniliklerdir.” dedi.

 

Türk, “Dünyanın bütün medeniyetleri bu gelişimi beslemiştir. Dolayısıyla zaman içersinde bilginin kaynağı ve dağılımının hâkimiyeti toplumların ekonomik ve kültürel gücü oranında yer değiştirmiştir. Örneğin bundan 500 yıl önce bütün dünyaya bilgisini ve kültürünü öğreten Osmanlıdır. Daha eskiye gidersek bundan 1000 yıl önce Avrupalı devletler Çin icatları karşısında hayretlerini saklayamıyorlardı. Yani küreselleşme biraz da hâkim toplumların ağırlıklı hâkimiyeti altında gelişmiştir. Günümüzde ise Küreselleşmeyi bu aşamasına getiren temel unsurları Batı Medeniyeti oluşturmuştur. Özellikle Fransız ihtilaliyle ortaya çıkan özgür düşünce ortamıyla gelişen pozitif bilimler ve İngiltere’de ortaya çıkan sanayi devrimi, Küreselleşmenin son 300 yılına damgasını vurmuştur. Ve özellikle sosyalizmin başarısız olmasıyla rakipsiz kalan kapitalizm Küreselleşmenin itici gücü olmuştur. Günümüzde Amerika’nın başını çektiği batılı devletler küreselleşmenin baskın rolünün oynamaktadırlar” dedi.

Küreselleşmenin sonuçlarını iyi analiz etmek için öncelikle son 300 yılda etkisinde kaldığı Batı medeniyetini iyi analiz etmek gerektiğini söyleyen Türk, medeniyetin iki kaynağından biri olan batı medeniyetinden bahsederken, kaynağını vahiy dışındaki insani bilgiden, tahrif edilmiş Hıristiyanlıktan ve Pragmatist felsefeden alan Batı Medeniyetinin temel özelliklerini şöyle sıraladı: dayanak noktaları kuvvet ve tecavüzdür, hedefleri menfaattir, düsturları mücadeledir, hizmet ettikleri şey heva ve nefisleridir, birlik noktaları menfi milliyetçiliktir.

Bu düşünsel boyutların günümüz küreselleşmesinin esin kaynağı olduğunu ifade eden Türk, “şüphesiz küreselleşmenin günümüz insanına kattığı birçok fayda vardır. Bunlar bilimsel anlamda teknolojinin gelişmesiyle insan hayatının kolaylaşmasını sağlayan unsurlardır. Bunlar hiçbir zaman olumsuz olarak değerlendirilemez. Ancak bizim burada üzerinde durduğumuz, özellikle küreselleşmenin ikinci boyutu olan kültür ve yaşam tarzı boyutudur. Bu boyut son 300 yıldır batı medeniyetinden beslendiği için insanlığa faydadan çok zarar getirmiş ve insanları ahlaki çöküntüye uğratarak insanları manevi buhrana sürüklemiştir” dedi.

Türk, tarihe bakıldığında uzak tarih olsun yakın tarih olsun sınıflara ayrılmış toplumların ve insan oğluna savaşları armağan eden medeniyetin batı medeniyeti olduğuna dikkat çekerken, günümüzde küreselleşmenin ortaya çıkardığı sorunları ise şöyle ifade etti: “İnsanların içinde bulunduğu manevi çöküntü, sosyal hayatta insanların tek motivasyon kaynağının para olması, kaynakların dengesiz dağılımı ve açlık, milyonlarca insanın ölümüne neden olan dünya savaşları ve günümüzde enerji savaşları şüphesiz batı medeniyetinin insanlığa armağanıdır. Ayrıca günümüzde hala etkisinde olduğumuz ekonomik kriz de batı medeniyetinin para hırsının ve faizin bir sonucudur.”

Burada dikkat edilmesi gereken iki hususun olduğunu belirten Türk,  birinci hususun teknolojik ve bilimsel anlamda değil, küreselleşmenin kültürel ve ahlaki boyutlarının bu sonucu doğurduğunu, İkinci hususun ise batı medeniyeti denilen unsurun sadece belli bir coğrafyaya ait olmaması, kaynağını Avrupa’dan alıp,  dünyanın her yerinde giderek hayat bulması olarak ifade etti.

Küreselleşme ve İslam ilişkisinden bahseden Türk seminerine şöyle devam etti:
Küreselleşme ve İslam ilişkisinden bahsetmeden önce bilinmesi gereken bir takım durumlar vardır. Bu da küreselleşmenin zararlı boyutu olarak ele aldığımız manevi çöküntünün Hıristiyan toprağında ortaya çıkmasıdır. Yani Hıristiyan toprağındaki vahiy kaynaklı bilgilerin tahrip edilmesi ve yokluğu insiyatifi Hıristiyanlıktan almış ve küreselleşmeye vermiştir. Dolayısıyla toplumu yönlendiren unsur din değil din dışı bir takım olgular olmuştur.

Ancak bu açıdan bakıldığında İslam’ın konumu daha farklıdır. Modernite ve küreselleşme İslam topraklarında İslam’a rağmen doğmamıştır. Bunun aksine İslam topraklarına dışarıdan etki eden yabancı bir süreçtir. Küreselleşme tarihin birçok sürecinde oluşan sonuçlarda olduğu gibi günümüz ilim adamları tarafından tarihin sonu ve mutlak bir sistem olarak ele alınmıştır.

Ancak bunun böyle olabilmesi için bir sistemin insanların çoğuna fayda sağlayan bir durum ortaya koyması gerekir. Ama günümüz şartlarında bu durum söz konusu değildir. İşte bu noktada küreselleşme ve İslamiyet’in mücadelesi başlamaktadır. Küreselleşme kendine has yaşam tarzı, düşünme biçimini sürekli genişlettikçe hakiki manada İslamiyet’i yaşamak isteyenlerin yaşam olanakları daralmaktadır. Ve bu durum insanları toplumda aykırı duruma düşürmüştür.

Bu açıdan bakıldığında küreselleşmenin ortaya çıkardığı hayat tarzı her yeri istila etmesine rağmen insanlara mutluluk vermemektedir. Aksine insanlar arayış içersindedirler. Peki, bu durumda İslamiyet küreselleşmeye karşı bütün insanlığa evrensel bir model ortaya koyabilir mi? Bunu anlayabilmek için küreselleşmenin ortaya çıkardığı olumsuzlukları İslamiyet’teki hakikatlerde aramak gerekir.

Bu konuya örnek verecek olursak İslam kentlerinde şehir planlaması İslam medeniyetindeki değer sistemi ve bu değerlerin önem derecesi açısından ipuçları verir. İslam kentlerinde merkeze büyük bir ibadethane daha sonra iş yerleri daha sonra ise ikamet yerleri yer alır. Şüphesiz bu durum dinin toplum algısındaki önemi vurgular; ancak günümüz kapitalist toplumlarında şehrin en merkezi yerinde ibadethaneler değil büyük alışveriş merkezleri yer almaktadır. Bu da iki medeniyet arasındaki farkı ortaya koymaktadır. Günümüz de ortaya çıkardığı sorunlar ve İslamiyet’in evrensel çözüm modelleri şunlardır:

- Küreselleşmede insanların bireyselleşmesi ve sadece kendisi için yaşaması, buna karşı İslamiyet’te en ferdi ibadet olan namazın bile cemaat ile kılınmasının uygun görülmesi insanların toplumsal algısını yeniden şekillendirecektir.
- Kimi insanların lüks içinde yaşarken bazı insanların açlıktan ölmesi, İslamiyet’te bu durumu ortadan kaldıracak husus ise zekat ve sadakadır.
- Sahip olunan zenginliğe göre insanlar arasında sınıfsal farkların oluşmasına karşı, İslamiyet’te hac yediden yetmiş yediye bütün Müslümanların aynı elbiseyi giyip tavaf yapmasıyla çok önemli bir mesaj vermektedir.
- Temel sömürü aracı olan faize karşı İslamiyet’te insanların alın terine yöneltilmesi ve faizin haram kılınması.

 Bu gibi ilkelerle İslamiyet günümüz insanının manevi çöküntüsüne evrensel çözümler sunmaktadır. Çünkü zaten İslamiyet bütün insanlığa bütün dinlerin tamamlayıcısı olarak ve en son din olarak gönderilmiş ve hazreti Muhammed (asm) bütün insanlığın peygamberidir. Dolayısıyla bu açıdan bakıldığında dünyadaki insanlığın ekseriyetine mutluluğu getirecek en evrensel sistem İslâm’dır.