Himmet UÇ
Roman olarak Dede Korkut
Dede Korkut’tan Salur Kazanın evinin yağmalandığı destan.
Romanın ikinci epizotunun özeti
Kazan Bey, bir eğlence içinde tabası ile içip eğlenirler. Keskin bir şarap içer Kazan Bey, dizi üstüne çöker. Hareketsiz kaldıklarını ava çıkıp keyif çatmalarını ister. Bütün arkadaşları bu teklife katılır, uygun derler. Bunlar böyle içkili ve keyifli iken kafirin casusu haber alır. Kazan yurdunu, otağı yıktılar. Koçlarını, develerini, kızlarını, eşi Burla Hatun’u esir ettiler. Atın akçasını yağmalarlar. Sonra Kapulu Derbendinde on bin koyununa saldırırlar. Sürünün sorumlusu Karaçık çoban üzerine yüklenen altı yüz kafiri sopasının ayasına taş koyarak kovdu. Çobanın iki kardeşi şehit oldu, kafir leşlerinden tepe yığdı ve yaktı.
Çoban olanları obanın beyine Salur Kazan’a haber vermek ister çaresizdir. Salur Kazan bir kara kaygılı rüya görür, rüya bir felakete işaret etmiştir. Kazan Bey yağız atına biner, yurduna gelir herşey tahrib edilmiştir. Kara süzme gözleri kan yaş dolmuştur. Kazan, yurdundan sorar durumu bir şiir ile, sonra sudan sorar. Akabinde kurda sorar. Birden Karaca Çoban’ın kara köpeğini görür. Kazan, köpeği takib ederek Karaçık Çoban’a gelir, altı yüz kafiri öldürdüğünü anlatır bu mitik adam. Kazan çoban ile gitmekten geri durur. Bir zaferi tek başına kazanmak ister, birlikte harekete mecbur kalırlar.
Kazan’ın eşi Burla hatunu kirletmek isterler bir oyun ile bunu atlatır, onu yapamayınca Kazan’ın oğlu Uruz’u çengele asıp öldürmek isterler. Bu sırada ana oğlunu görür, ona sitemde bulunur. Uruz bu sefer ağaca sorar.
Faciaya Salur Kazan ve Karaca Çoban yetişirler. Çoban meşhur sapanı ile büyük taşlar atar kafirleri hezimete uğratır. Çoban kafir Şöklü Melik ile konuşur, daha sonra Oğuz Beyleri yetişir. Oğuz’un diğer beyleri yetişir, bir de sahabe yetişir Büğdüz Emen. Öyleki gelenler sayı ile bitmez. Kıyamet gibi savaş olur, kafirin sancağı kılıçlanır. On iki bin kafir geberir, beş yüz oğuz şehit olur. Dede Korkut gelir, clozing kapamayı yapar, dünyanın faniliğini anlatır ve dua eder.
Karlı kara dağların yıkılmasın
Gölgeli bütün ağacın kesilmesin.
..
Allah’ın verdiği ümidin kesilmesin
Derlensin toplansın
Günahınızı
Adı güzel Muhammed yüzü suyuna
Bağışlayın hanım hey! (59)
Özellikler
Salur Kazan ile ilgili bu bölümde üç değişik yapı kullanılmıştır. Başlangıçta cezalandıran yapı Punitive Plot, zevk ve gafletin gözünü kör ettiği insan belaları davet eder, bu genel bir kuraldır. Çünkü düşman böyle zamanları yakalar ve değerlendirir. Bölümün açılışında opening Manzara anlatılır, “Doksan yerde alaca halı, ipek döşenmişti. Seksen yerde büyük kaplar kurulmuştu. Altın kadehler, sürahiler dizilmişti. Dokuz kara gözlü, güzel yüzlü, saçı ardına örülü, göğsü kızıl düğmeli, elleri bileğinden kınalı, parmakları süslü dilber kafir kızları Kudretli Oğuz beylerine kadeh sunup içiyorlardı. İçip için Ulaş oğlu Salur Kazan’ın alnına şarabın keskini çıktı. ”Ünümü anlayın beyler, sözümü dinleyin beyler, yata yata yanımız ağrıdı, dura dura belimiz kurudu, yürüyelim beyler, av avlayalım, kuş kuşlayalım, yabani geyik yıkalım, dönelim, otağımıza inelim, yiyelim içelim hoş geçelim.” Kendinden geçmiş, mesuliyetleri unutmuş sarhoşlukla şımarmış insanlar bu görüntüde.
Bu şımarıklık ve rehaveti kafirler yakalar ve değerlendirir. “Kafirin casusu casusladı, vardı kafirler azgını Şökli Melik’e haber verdi. Yedi bin kaflanın ardı yırtmaçlı yarısından kara saçlı, pis dinli, din düşmanı alaca atlı kafir bindi, dört nala hücum etti. Gece yarısında Kazan Bey’in yurduna geldi. Altın otağlarını kafirler yıktılar. Kaza benzer kızı gelini feryat ettirdiler. Tavla tavla koç atlarına bindiler, katar katar kızıl develerini yedekte çektiler. Ağır hazinesini, bol akçesini yağmaladılar. Kırk ince belli kız ile boyu uzun Burla Hatun esir gitti. Kazan Bey’in ihtiyarcık olmuş anası kara deve boynunda asılı gitti. Han Kazanın oğlu Uruz Bey üç yüz yiğit ile eli bağlı, boynu bağlı gitti. Eylik Koca oğlu Sarı Kulmaş, Kazan Bey’in evi üzerinde şehit oldu. “Kur’an‘da layühübbül ferihin“ diyor Allah şımaranları sevmez, bir bela gelir bulur. Bu yüzden “Kendim ettim kendim buldum” deyim olmuştur. İçki içip kafir kızlarıyla kendinden geçen insanlar dini ve dünyevi endişe kavramını yitirmişlerdir. Dede Korkut böyle durumlarda bela gelir demek istiyor. İşte burası cezalandıran yapıdır.
Salur Kazan “kara kaygılı rüya” görür. Kardeşine anlatır. “Biliyor musun kardeşim Kara Göne, rüyamda ne göründü, kara kaygılı rüya gördüm, yumruğumda çırpınan benim şahin kuşumu ölüyor gördüm, gökten yıldırım ak otağım üzerine çakıyor gördüm, kapkara duman yurdumun üzerine dökülüyor gördüm, kuduz kurtlar evimi dişleyip yırtıyor gördüm, kargı gibi kara saçımı uzanıyor gördüm, uzanarak gözümü örtüyor gördüm, bileğimden on parmağım kanda gördüm, ne vakit ki bu rüyayı gördüm, ondan beri aklımı fikrimi toparlayamıyorum, hanım kardeş benim bu rüyamı yor bana“ dedi. ”Kara mulut dediğin senin devletindir, kar ile yağmur dediğin senin askerindir, saç kaygıdır, kan karadır geri kalanını yoramam, Allah yorsun“ dedi.
Kazan, bir arayışa düşer neler olduğunu bilmek ister. Bu fiktif yapılarda çaresizlik modudur. “Plot pathetic Türk sinema ve roman sanatında en çok kullanılan yapıdır. Yakup Kadri’nin bir sürgün romanında Fransa ve Paris sevgisi yüzünden ülkesini terkeden bir genç anlatılır. Paris’e hayranlık duyguları ile giden Doktor Hikmet kimseden yardım görmez, doğru düzgün bir tahsil de yapamaz. Babası menkuplar sınıfına girince İstanbul’dan gelen para da kesilir. Bir de hasta olunca evinden atılır, hem doğru dürüst tedavi göremez, çaresiz bir şekilde ölür, sıradan bir mezara gömülür. Kahramanın Paris’te veremli, parasız ve yalnız hali çaresizliğini gösterir. Yapının her yerinde bu çaresizlik hissedilir.
Burada Kazan Bey çaresizdir. Yurt ile haberleşir ona sorar: “Seni düşman nereden dolamış güzel yurdum.”
Güzel bir sorgulama şiiri ile onunla konuşur. Bu tabiatla bizim olduğumuzdan daha çok bir iletişim halinde olan bir yapıyı gösterir. Daha sonra “Su”dan sorar, çünkü onlar tabiat öğeleriyle arkadaştır. Suyu anlatan harika bir saf şiirdir.
Çağıl çağıl kayalardan çıkan su
Ağaç gemileri oynatan su
Hasen ile Hüseyin’in hasreti su
Bağ ve bostanın ziyneti su
Ayişe ile Fıtama’nın bakışı su
Koç atların gelip içtiği su
Kızıl develerin gelip geçtiği su
Ak koyunların gelip çevresinde yattığı su
Yurdumun haberini biliyor musun söyle bana?
Kara başım kurban olsun suyum sana.
Sudan haber alamaz, kurda sorar, o da bir şey anlatamaz. Bu sefer Karaca Çoban’ın kara köpeğine sorar. Köpek ona yol gösterir. Çoban’dan sorar, daha sonra Çoban, Kazan’a çıkışır. Çoban olanları anlatır.
Ölmüş müydün, yitmiş miydin a Kazan ?
Nerde geziyordun neredeydin a Kazan
Dün değil evvelki gün evin burdan geçti
İhtiyarcık anan kara deve boynunda asılı geçti
Kırk ince belli kızı ile helalin
Boyu uzun Burla Hatun ağlayarak şurdan geçti
Kırk yiğit ile oğlun Uruz Başı açık
Alın ayak kafirlerin yanında esir gitti
Tavla tavla koç otlarına kafir binmiş
Katar katar develerini kafir yedekte çekmiş
Atın ökçe, bol hazineni kafir almış.
Çoban böyle deyince Kazan ah etti, aklı başından gitti. Dünya alem gözüne karanlık oldu. Der;
Ağzın kurusun çoban, dilin çürüsün çoban
Kadir Mevlam senin alnına bela yazsın çoban.
Kazan Bey böyle söyleyince çoban der;
Ne kızıyorsun bana ağam Kazan
Yoksa göğsünde yok mudur iman?
Çoban başından geçenleri anlatır. Birlikte kafir üzerine yürürler, diğer Oğuz Bey’leri de yetişir. “Sayılmakla Oğuz beyleri tükense olmaz hep yetiştiler.“
Kazan Bey ordusunu, çoluğunu, çocuğunu hazinesini aldı geri döndü. Yapı burada olgunlaştıran yapı plot maturing, Plot Revelation, pişmanlık ve değişim gösteren yapıdır. Kazan Bey epizodun başında zevkten başka bir şey düşünmeyip harami gibi eğlenirken, başına gelenlerden sonra uyanır, bir tecrübenin kıskacından geçer haysiyetini ve obasını kurtarır.
Tolstoy’un Suç ve Ceza romanında bir tefeci kadını öldüren kahraman daha sonra yaptığına pişman olur ve kendini sorgular. Reşat Nuri’nin Acımak romanı bu yapıya girer. Kahraman Zehra annesinden dinledikleri ile babasının hiç adını anmaz, ama baba Mürşit Efendi öldükten sonra kızı zorla da olsa onun cenazesine sahip çıkmak zorunda kalır. Eşyalar arasında bulduğu bir hatıra defterinde babasının bütün itiraflarını dinler, nasıl annesinin oyununa getirildiğini öğrenir. Merhamet etmesini, acımasını bilmeyen Zehra, bu itiraflarla değişir, acımayı öğrenir artık pişmandır. (Himmet Uç Roman ve Eleştiri Terimleri, 312)
Şahıslar
Bütün epizotların değişmez karakteri Dede korkut.
Dede Korkut yine metnin kapanışında closing görülür, olayları bir hikmete, bir milli felsefeye bağlar. Kavganın, döğüşün yorumunu yapar. Oğuzname bir hikmet dersidir.
Hani dediğim bey erenler
Dünya benim diyenler
Ecel aldı yer gizledi
Gelimli gidimli dünya
Son ucu ölümlü dünya
Epizotların önemli konularından önemlisi duadır. Dede Korkut dua eder. Bu dua aynı zamanda destandır. Gündelik dilin değil tabiatın dilidir destan.
Kara kara dağların yıkılmasın
Dünya benim diyenler
Gölgeli büyük ağacın kesilmesin
Taşkın akan güzel suyun kurumasın
Kadir Tanrı seni namerde muhtaç etmesin
Vuruşunca kara çelik öz kılıcın çentilmesin
Dürtüşürken alaca mızrağın ufalmasın
Ak sakallı babanın yeri cennet olsun
Ak pürçekli ananın yeri cennet olsun
Amin diyenler
Tanrı’nın yüzünü görsün
Ak alnında beş kelime dua kıldık kabul olsun
Allah’ın verdiği ümidin kesilmesin
Derlesin toplasın
Günahınızı
Adı güzel Muhammed Mustafa yüzü suyuna
Bağışlasın hanım hem! (59)
Dua klasik duadan ayrılır, fiillerin dili ile dua eder. İnsan hayatında olan ona katkıda bulunan nesneler ve olayların dili ile görsel dua eder.
Birinci şahıs protogonist Kazan Bey’dir. Dede Korkut onu tafsilatlı bir şekilde tanıtır. Asalet en büyük imtiyazdır, kahramanlık ve cengaverlik ve soylu bir aileye intisap bunların önemli vasıflarındandır. “Bir gün Ulaş Oğlu, yırtıcı kuşun yavrusu, zavallının biçarenin ümidi, Amıt suyunun arslanı, Karacuğun kaplanı, yağız atın sahibi, Han Uruz’un babası, Bayındır Han’ın güveyisi, Kudretli Oğuz’un devleti, kalmış yiğet arkası Kazan yerinden kalkmıştı. Doksan başlı otağlarını kara yerin üzerine diktirmişti. Doksan yerde alaca halı ipek döşemişti, seksen yerde büyük kaplar kurulmuştu. Altın kadehler, sürahiler dizilmişti.” Asalet ve necabet vardır ama yaşayışları istikrarlı değildir. Oğuz Beyleri dilber kafir kızları ile eğlenirler kadeh sunup içerler. Belayı da bu istikametsizlikten bulurlar.
Bayındır Han, Ulaş Oğlu, Kıyan Oğlu Deli Dündar, Kara göne oğlu Kara Budak, At ağızlı Aruz Koca, Çoban, Çobanın kardeşleri, Kara Göne, Burla Hatun, Karacık Çoban, Oğuz Beyleri, Kıyan Selçuk Oğlu Deli Dündar, Kazılık Koca Oğlu Bey Yigenek, Boz Aygırlı Beyrek, Gaflet Koca Oğlu Şir Şemsettin, Eylik Koca Oğlu Alp Eren.
Büğdüz Emen sahabedir. “Giderek peygamberin yüzünü gören, gelerek Oğuz’da sahabesi olan hiddete tuttuğunda bıyıklarından kan çıkan, bıyığı kanlı Büğdüz Emen.”
Fonksiyon üstlenmiş canlılar da şahıstır. Yurt, su, kurt, kara köpek.
Fon şahıslar
Kırk ince belli kız, Şökli Melik, Kara Tüken Melik, Buğacık Melik.
Değişim
Bu epizotta değişimin dalaletten hidayete geçmenin mizanı dindir. Zor durumdaki Kazan Bey’e yetişirler ama önce “arı sudan abdest aldılar, ak alınlarını yere koydular, iki rekat namaz kıldılar. Adı güzel Muhammed’e salavat getirdiler, erhal kafire at saldılar, kılıç çaldılar. Gümbür gümbür davullar dövüldü, burması altın tunç borular çalındı.”
Eğlenirken şirazeden çıkan, kafir kızları ile olmadık şeyler yapan Oğuzlar, ilahi ikazla yola gelir, namaz kılar, salavat getirir ve başarıyı bulurlar. Bu müslüman Türkün de sait akvam-ı ilamın da değişmez prospektüsüdür, la ilahe illa hub fanilerden alakanı kes, kalmasın bikes.
Eserlerin coğrafyası
Ulaş oğlunu anlatırken kahramana “Amıt suyunun aslanı“ der. Amıt suyu Diyarbakır ve civardaki Dicle nehridir. Şimdiki gibi çarpık ırkçılık gibi değil Dede Korkut bütün coğrafyalarda okunmuştur. Kapulu Derbendi, Demir Kapı Derbendi, Hemid ile Merdin kalesi. Hemid Diyarbakır demek, Mardin ismi üstünde, ta oralara kadar bu kahramanlık hikayeleri gitmiştir. Kültürü belli milletlere tahsis bizim yıkımımız olmuştur, halbuki kültür herkesindir, Şhkespeare de, Dickens de, Ahmet-i Hani de Ahmet Yesevi de. Bunlar Allah’ın mutfakçılarıdır milletlere mana pişirir satarlar. Parasar Bayburt Hisarı da yine bizim coğrafyamızdır. Bayburt üniversitesinde Dede Korkut Enstitüsü vardır.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.