Prof. Dr. Şadi EREN

Prof. Dr. Şadi EREN

İnsaniyet-i Suğra ve İnsaniyet-i Kübra

Bediüzzaman Said Nursi eserlerinde zaman zaman “insaniyet-i suğra ve insaniyet-i kübra” kavramlarını kullanır. Bunlardan “insaniyet-i suğra” insan olmanın küçük ölçekte görüntülerini, “insaniyet-i kübra” ise insan olmanın kemalini ifade eder. Mesela şu ifadelerine bakalım:

“Ey ihvan-ı Müslimîn! Hal, lisân-ı hâl ile bize beşaret veriyor ki, sırr-ı قُلْ جَاءَ الْحَقُّ وَ زَهَقَ الْبَاطِلُ boynunu kaldırmış, el ile istikbale işaret edip, yüksek sesle ilân ediyor ki: Dehre ve tabâyi-i beşere, dâmen-i kıyâmete kadar hâkim olacak, yalnız âlem-i kevnde adalet-i ezeliyenin tecellî ve timsâli olan hakikat-i İslâmiyet’tir ki, asıl insaniyet-i kübrâ denilen şey odur. İnsaniyet-i suğrâ denilen mehâsin-i medeniyet, onun mukaddimesidir.”[1]

Bediüzzaman İslâm Dinini “Şu âlemde ezeli adaletin tecelli ve timsali” olarak görür. O, İslâm’ın ve Müslümanların istikbalinden daima ümit-vardır. Üstteki “De ki: Hak geldi, batıl yok oldu”[2] âyetini de bu bağlamda değerlendirmektedir: Zamana ve beşerin tabiatına kıyametin eteğine kadar hâkim olacak, yalnız ve yalnız İslâmiyet hakikatidir.

Üstteki metinde şöyle bir mantık örgüsü işlenir:

Mehasin-i medeniyet, insaniyet-i suğra;

İslâmiyet ise, insaniyet-i kübradır.

Mehasin-i medeniyet, insaniyet-i kübranın mukaddimesidir.

Yani, medeniyetin güzellikleri olan sanayi, teknoloji ve bunların insanlığa getirdiği faydalar ve kolaylıklar, insanın diğer canlılardan üstünlüğünün küçük bir göstergesidir. Bunun neticesi olarak insanoğlu, uçaklarla kuşlardan daha sür’atli uçabilmiş, denizde balinaları geçebilmiş, hatta uzayda keşiflere çıkabilmiştir. Bediüzzaman gökyüzünde uçan uçakları gördüğünde “Nev’imle iftihar ediyorum” dermiş. Uçağı keşfedenler Müslüman olmamakla beraber, neticede insandırlar ve bizden birileridir. İşte medeniyetin güzellikleri, insanlığın kâmil manada tecellisini sağlayan İslâm’ın galebesine bir öncü gibidir.

Bununla beraber, eğer insan insanlığın en mükemmel şeklini çizen İslâmiyet’e sarılmazsa, gerçek insanlığı elde edemez. Karga, yerde iken de karga, gökte uçarken yine karga olduğu gibi; kötü ahlâklı birisi de yerde gezerken de o ahlâkı taşır, aya çıksa aynı huyunu oraya da götürür. Nitekim insaniyet-i kübra olan İslâmiyet’ten ruh almayanlar, insaniyet-i suğra olan medeniyetin iyiliklerini de kötüye kullanmışlardır. Yaptıkları uçaklarla masumları bombalamışlar, uydularla dünyanın her tarafına en müstehcen yayınları yapmışlar, ele geçirdikleri TV kanallarıyla rezaletin naşiri durumuna gelmişlerdir.

Müslümanlara düşen en önemli bir görev, insanları “insaniyet-i suğra” seviyesinden “insaniyet-i kübra” seviyesine çıkarmaya ve yükseltmeye yardımcı olmaktır. Bu da İslam’ı İslam’a yakışan güzellikte yaşayarak temsil etmek ve cihanın her tarafında onu layıkıyla tebliğ etmekle gerçekleşecektir.

[1] Said Nursi, Muhakemat, s. 38

[2] İsra, 81

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
3 Yorum