
Prof. Dr. Şadi EREN
Kur’ân’ın İlmî Tefsiri
Devamlı ilerleyen ilimler, Kur’ân’ın daha iyi anlaşılmasına da yardımcı olmaktadır. Kur’ân ezeli bir hutbe olarak indiğinden, onun âyetlerinde ilerde anlaşılacak ilmî gerçeklere de işaretler vardır. Tefsir ilminde bunları da nazara vermek gayet güzeldir ve günümüzde yaygın bir şekilde de yapılmaktadır. Ama bunu yaparken bazen ölçü kaçırılmakta, ilimleri esas alıp Kur’ân’ı onlara göre te’vil etme hatasına düşülmektedir.
“Biz Kur’ân’ı sana, her şeyin apaçık bir beyanı olarak indirdik”[1] gibi âyetlerden hareketle, bazı müfessirler her şeyin Kur’ân’da anlatıldığını dile getirmişlerdir. Dini inkâr eden veya dine karşı lakayt olanlar “Vahiy bize bir şey getirmemiştir” diye tefritte bulunurken, bunlar da “Vahiy bize her şeyi getirmiştir” şeklinde ifratta bulunmuşlardır. Kanaatimizce, ifrat ve tefritin ikisi de zarardır. Bu meselede, şu noktaları nazara almakta yarar olacaktır.
1- Kur’ân; bir tarih, coğrafya, fizik kitabı değildir.
2- “Her şey Kur’ân'da vardır” diyenlerin delil olarak getirdikleri “Yaş ve kuru her şey Kitab-ı Mübîn’de vardır”[2] âyetindeki “Kitab-ı Mübîn” sadece Kur’ân olarak anlaşılmamalıdır. Bunun “Allah’ın ilmi, kâinat, Levh-i Mahfuz” şeklinde de açıklanması söz konusudur. Bu cihetle bakıldığında âyet, “Allah’ın ilminde, bu ilmin bir tecelligâhı olan kâinatta ve Levh-i Mahfuzda her şeyin bulunduğunu” bildirir.
Bediüzzaman, bu âyeti açıklarken şöyle der:
“Bir kavle göre Kitab-ı Mübin, Kur’ân’dan ibarettir. Yaş ve kuru, her şey içinde bulunduğunu şu âyet-i kerime beyan ediyor. Öyle mi? Evet, her şey içinde bulunur. Fakat herkes her şeyi içinde göremez. Zira muhtelif derecelerde bulunur. Bazan çekirdekleri, bazan nüveleri, bazan icmalleri, bazan düsturları, bazan alâmetleri ya sarahaten ya işareten ya remzen, ya ibhamen, ya ihtar tarzında bulunurlar.”[3]
Dikkat edilirse Bediüzzaman “Kitab-ı Mübin, Kur’ân’dan ibarettir” demeyip, “Bir kavle göre” demektedir. Demek ki başka görüşler de vardır.
3- “Biz Kur’ân’ı sana, her şeyin apaçık bir beyanı olarak indirdik” âyeti her şeyin ayrıntılarıyla Kur’ân’da yer aldığını göstermez. Kur’ân’da, genel çerçevede her şeyden bahisler bulunmaktadır.
4- Kur’ân’da var olan bir şeyi inkâr etmek küfür olduğu gibi, onda olmayan bir şeyi varmış gibi göstermek de büyük bir hatadır.
5- Her yeni bulunan ilmî keşîf veya revaçta olan teorilere “İşte, Kur’ân’da bu da var” diye İslâm vahyinin mührünü vurmak ilerde birtakım mahzurları netice verebilir. İlm-i İlâhîden gelen Kur’ân’ın birtakım “bilimsel payandalarla” desteğe ihtiyacı yoktur. Böyle bir destek bulmaya çalışmak bilimi asıl, Kur’ân’ı ise ikinci derecede kabul etmek demektir. Hâlbuki asıl olan, Kur’ân’ın ezelî ve ebedî değişmez hükümleridir. Fennin ve ilmin hiçbir kat’i hakikati Kur’ân’a aykırı değildir ve olamaz. Kâinatı yaratan zâtın kelâmı olan Kur’ân, kâinattaki kanunlara nasıl aykırı olabilir? Müslüman’a düşen görev, Kur’ân’daki talimat doğrultusunda aklıyla kâinattaki kanunları bulmaya çalışmak ve bu kanunlardan yararlanmaktır.
6- Kur’ân, bir Fizik, Kimya kitabı olmamakla beraber, âyetlerindeki derin hakikatlerle ilerde meydana gelecek ilmî gelişmelerden, fennî keşiflerden de işârî bir şekilde bahsetmektedir. Bu işârî yönlerin gösterilmesi Kur’ân’ın i’caz parıltılarından birinin beyanı demek olacaktır. Mesela, büyük Kur’an yorumcusu Fahreddin Razi, cennet ve cehennemdekilerin birbirleriyle konuşmalarının anlatıldığı A’raf ehli hakkındaki âyetleri tefsir ederken şöyle der:
“Cennet ve cehennem birbirinden çok uzak olmakla beraber, bunlardakilerin birbirleriyle konuşabilmeleri bize şunu gösteriyor: Demek ki mesafenin uzaklığı, sesin nakline engel değildir.”[4]
Bundan sekiz yüz yıl önce bunu Kur’an’a dayanarak söylemek gerçekten çok ilgi çekici bir durumdur. Günümüzde hem ses hem görüntü nakledilebilmektedir. Aslında aynı âyetlerde görüntünün nakline de işaretler vardır. Çünkü onlar konuşurken birbirlerini de görebilmektedir. Kur’an-ı Kerimde Hz. Süleyman’ın, Yemendeki Belkıs’ın tahtını bir anda Şam’a getirdiği anlatılır.[5]
Demek ki, maddeyi ve eşyayı da ses ve görüntü gibi nakletmek mümkündür.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.