Said Nursi, davanın çekirdek kadrosunu böyle kurdu
Kur'an davasının çekirdek kadrosunun kuruluş izleri Barla Lahikası'ndan takip edilebilir.
Risale haber - Haber Merkezi
Risale Akademi'nin düzenlediği Barla Lahikası Müzakereleri'ne Prof. Dr. Himmet Uç katkıda bulundu. Risale Akademinin resmi web sitesinde yayınlanan "Barla Lahikasında Mektupların Tasnifi ve kısmi Değerlendirmesi" başlığıyla konuya katkıda bulunan Uç, Bediüzzaman hazretlerinin, bir davanın çekirdek kadrosunun oluşmasında gösterdiği ihtiyat ve basiretin altını çizdi.
Himmet Uç'un yazısının ilgili kısmı ise şöyle:
Bediüzzaman özellikle Hulusi Bey ile sanki birbirini tamamlayan iki müellif gibi konuşmuş ve mülahazalarda bulunmuştur. Bu tutum ve tavır diğer talebeleri ile yoktur.
Bediüzzaman eserin ilk 110 sahifesinde pek görünmez, o bölümlerde talebeleri görünür, sahneye onları koyar, kendisi yavaş yavaş sahneye çıkar eserin son yüz sahifesinde yerini alır. Burada bir davanın çekirdek kadrosunun oluşmasında nasıl basiret ve büyük bir ihtiyat gösterdiğini görmekteyiz. Bediüzzaman‘ın talebelerinin yazdıkları mektuplarda, özellikle Barla’da yazılan eserlerin değerlendirmelerini görmekteyiz. Üstadın tasnifinden geçen bu mektuplardaki eleştirileri ve değerlendirmeleri (eleştiri bir eser hakkındaki mütalaa demektir, yoksa tenkid değil) kendisi seçmiş ve eserine yüklemiştir.
Bediüzzaman eserlerinin nasıl karşılandığını merak eder, özellikle Hulusi Bey'den bunları sorar, diğer talebeler de kanaatlerini söylemek sureti ile Bediüzzaman’a dönük yorumlar yaparlar. Yazara dönük eleştiri denir buna. Hem Bediüzzaman, hem talebeleri bu mektuplarda çok zarif değerlendirme örnekleri verirler. Bediüzzaman bir davanın çekirdeğini oluştururken eşitlikçi bir anlatım düzeni kullanır:
“Biliniz kardeşlerim ve ders arkadaşlarım! Benim hatamı gördüğünüz vakit serbestçe bana söyleseniz mesrur olacağım. Hatta başıma vursanız Allah razı olsun, diyeceğim. Hakkın hatırını muhafaza için başka hatırlara bakılmaz. Nefs-i emarenin enaniyeti hesabına, Hakkın hatırı olan bilmediğim bir hakikatı müdafaa değil ale'r-re'si ve'l-ayn kabul ederim. Bilirsiniz ki şu zamanda şu vazife-i imaniye çok mühimdir. Benim gibi zaif fikri çok cihetlerle inkısam etmiş bir biçareye yüklenmemeli, elden geldiği kadar yardım etmeli. Evet mücmel ve mutlak hakaika biz zahiri vesile olup çıkıyor. Tanzim ve tasfiye, tasvir ise kıymettar muktedir ders arkadaşlarıma aittir. Bazan onlara ait tafsilata, tanzimata girişiyorum noksan kalıyor.” (Barla 123)
Yazının tamamını okumak için TIKLAYINIZ
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.