Said Nursi kendini yaktı

Said Nursi kendini yaktı

Sosyolog Prof. Özer, Alevi romancı Metin Aktaş'ın Said Nursi'yi anlattığı "Son Derviş" kitabını değerlendirdi

Risale Haber-Haber Merkezi

Sosyolog Prof. Ahmet Özer, Alevi romancı Metin Aktaş'ın Said Nursi'yi anlattığı "Son Derviş" kitabını değerlendirdi.

Time Türk'teki yazısında Said Nursi ile ilgili değerlendirmelerde de bulunan Özer, "Said-i Nursî’nin hiçbir şey karşısında baş eğmeyen görkemli yaşamına dikkat çekmiş olmasıdır. Ben her zaman Said-i Nursî’nin yaşamını yazdıklarından daha önemsedim. Tabiî bu, yazdıkları önemsizdir, anlamına gelmez. Sadece “görkemli” yaşamına dikkat çekmek istiyorum, sözüm bundan.. Kendisiyle tutarlı yaşamış ve yaşam biçimi ve duruşu yazdıklarının değerine değer katmış birisidir o. Çelik bir iradeye sahip olan Said-i Nursî hayatı boyunca sürgünden sürgüne gönderiliyor. Van’da Erek dağı eteklerindeki Kırk Kilise mağarasında kıt kanaat münzevi bir yaşam sürdürürken ve de Şeyh Said İsyanına bırakın karışmayı, karışmak isteyenleri de (“Müslüman Müslüman’a kılıç çekmez” fetvasıyla) engellemişken, tarihin cilvesine bakın ki, İsyan sonrası ilk sürgünü o yiyor. Van müftüsü ile bilekleri birbirine zincirlenerek önce İstanbul’a gönderiliyor, ardından Burdura, Barlaya, Ispartaya ve daha bir nice yere sürgüne gönderiliyor. Birçok mahkemede (İstanbul, Isparta, Eskişehir, Afyon, Denizli vb) defalarca (birçoğu idamla olmak üzere) yargılanıyor. Ama bütün bunların hiç birisinde düşüncesinden taviz vermiyor, af dilemiyor, baş eğmiyor. Onu sürgün ve mahkemelerle dize getirmeyenler, bu kez fizikî olarak ortadan kaldırmaya çalışıyor; onu da başaramayınca, bu sefer attıkları zindanlarda defalarca zehirliyorlar. O yine destansı direnişini sürdürüyor. İşte bu baş eğmeyiştir onu dilden dile dolaştıran, yoldan yola ulaştıran" dedi.

"Peki, niye bu denli fedakârca bir yaşamı tercih etti? Neden bu denli yüksek dozda görülmemiş feragat?" sorularını da soran Prof. Özer, şu cevapları verdi:

"Şöyle düşünüyorum: Yaşadığı dönem çok karanlıktı. Aydınlatmak için kendisinden başka yakacak bir şey yoktu. O da kendisini yaktı. İnsanlık tarihinde pek çok olağan dışı şahsiyet etraflarını aydınlatmak için kendilerini yakmaktan imtina etmemiştir. Çünkü olağanlar bunu yapamaz, korkarlar; hatta kimi olağanlar sadece korkak değil, aynı zamanda kıskançtırlar. Ellerinden gelse olağandışı insanları asar, sonra da başsız kaldılar diye heykellerini dikip yaslarını tutarlar. Said-i Nursi de kendi inanç çeperi içinde bu olağandışılardan biridir. Üstelik bu kadar karanlık bir zamanda ve bu denli baskı ortamı içinde durmadan eser vermiş olması da takdire şayandır."

Bediüzzaman'ın her türlü zulmün karşısında olduğuna da dikkat çeken Prof. Ahmet Özer, yazısını şöyle sürdürdü:

"O nedenle zulmeden yönetici Türklerin karşısında Kürtleri, kıyımcı milis Kürtlerin karşısında Ermenileri; yani zâlimin karşısında mazlumu savunmuştur. Şairin dediği gibi; “Türkiye’de Kürt olacağız, Kürtler de Ermeni; gidip Almanya’da Türk olacağız, Amerika’da Kızılderili.” O da bir büyük huşu ile bunu yapmıştır. Romanda anne ve babası öldürülen Ermeni Serkis’i korurken, iftiraya uğrayıp din adına recmedilen Kürt Gülizar’a göğsünü siper ederken; Hamidiye Alaylarının elinden Süryani yaşlı adamla karısını korumaya çalışırken bunu görüyoruz onda.

"Bir de hedefleri var tabiî: kitapta en önemli ikisi ön plana çıkartılmış: Biri, Van gölü kıyılarında halkı ümmilikten kurtarmak için kurulmasını istediği fen ve din ilimleri konusunda eğitim verecek olan bir üniversite kurulması çalışmasıdır. Mısırdaki El Ezher Üniversitesinin kız kardeşi olacak Medreset-ül Zehra üniversitesidir bu. Bu uğurda çok mücadele etmesine ve çok badireye katlanmasına, hatta Abdülhamid tarafından bu ısrarlı isteği nedeniyle tımarhaneye kapatılmasına rağmen vazgeçmiyor, ama bu isteği bir türlü gerçekleşmiyor. Öbürü de Kur’an’ın yüceliğinin gösterilmesi ve benimsetilmesi çabasıdır. Metin Aktaş, bütün bunları engin hayâl gücüyle târihî yaşantıları harmanlayarak güzel ve heyecan verici bir tarzda aktarıyor. İnişli çıkışlı bir tempoda ve arada altın değerinde betimleme ve belirlemelerle sürdürüyor anlatısını. Aktaş’ı bu değerli çabasından ötürü kutluyor ve gayretlerinin devamını diliyorum. Alternatif Yayınevini de bu çabasından dolayı tebrik ederken, onlardan da güzel eserlerin devamını bekliyorum.