Said Nursi o mektubu Atatürk'e niye yazdı?

Said Nursi o mektubu Atatürk'e niye yazdı?

Bediüzzaman’ın talebesi Abdülkadir Badıllı, Said Nursi’nin M. Kemal’e gönderdiği mektubun çok önemli bir belge olduğunu söyledi

Risale Haber-Haber Merkezi

Bediüzzaman Said Nursi’nin talebelerinden Abdülkadir Badıllı, Haber Türk gazetesi’nde yayınlanan Said Nursi’nin M. Kemal’e gönderdiği mektubun çok önemli bir belge olduğunu söyledi. Belge ile başlayan tartışmaları da değerlendiren Badıllı, söz konusu mektubun Said Nursi ile M.Kemal arasındaki ilk görüşme olduğuna dikkat çekti. Bediüzzaman’ın M.Kemal’i o günkü durumda övmesinin normal olduğunu ifade eden Badıllı, görüşlerinin daha sonra değişmesinde bir yanlışlık olmadığını vurguladı.

Konuyla ilgili görüşlerini Risale Haber’e açıklayan Badıllı, belgeyi yayınlayan gazete ve yazarında da teşekkür etti.

İşte Abdülkadir Badıllı’nın açıklaması:

Gerçekten HaberTürk gazetesi ve yazarı sayın Güntay Şimşek beyin Cumhurbaşkanlığı özel ve saklı arşivinden ulaşıp bulup ortaya çıkarttıkları mektup, çok ama çok mühim tarihî ve paha biçilmez bir belgedir. Yeni kuruluş safhasında olan Türkiye Cumhuriyeti hükümetini İslamî anane ve gerçek millî şeaire çağıran fevkalade değerli, yol gösterici rehber bir yazıdır. Üstad Bediüzzaman’ın hayatını en çok teferruatlı ve geniş bir araştırma ile yazan benim gibi insanlara bu belge fevkalade kıymettar göründü. Bu belge, benim bu konudaki yazılarımın sağlam vesikalara dayanarak düzeltilmesi hususunda yardımcı olacağı gibi; elli senedir Said-i Nursi Hz.lerinin hayatı üzerinde çalışan bu fakirin de, HaberTürk gazetesinin ve yazarı sayın Güntay Şimşek beyin bu meseledeki yorumlarının ufak tefek bazı yanlışlıklarını müsaadeleriyle düzeltmeye çalışmak isterim.

Evet M. Kemal paşanın şahsına hitaben 23 Kasım 1922’de yazılan bu mektup, hiç şüphesiz orijinal ve sağlam bir belge olduğu gibi, 19 Ocak 1923’te aynı yazıya bir genel başlık takarak bütün meb’us ve kumandanlara dağıtmış olduğu şu aynı yazı dahi o nisbette sağlam ve gerçektir. Büyük M. Meclisi üyelerine dağıtılan bu yazı da elle yazılmış olup, meclis arşivlerinden çıkarılmış orijinal nüshadır. Bu yazının da en altına 19 kanun-u sanî 1399 diye yazılıdır.
Eddaî
Said-i Kürdî

B. M. Meclisindeki umum meb’uslara dağıtılan beyanname yazısının başlığı şöyle:

Ya eyyühel- meb’usûn! İnneküm lemeb’usûne liyevmin azim

(Ey meb’uslar ! sizler büyük bir günün meb’uslarısınız) 
Ey mücahidîn-i İslam, Ey ehlil-hall vel-akd ! Bu fakirin bir meselede on sözünü birkaç
nasihatını dinlemenizi rica ediyorum) şeklindedir.

M. Kemal  paşanın şahsına hitaben ve 23 Kasım 1922’de yazılıp gönderilen mektubun başlığı ise şöyledir. (Besmele ve Arapça ayet metni aynen yazıldıktan sonra)
[İslam aleminin kahramanı paşa hazretlerine ! Ey şanlı gazi] diye başlayıpta “canü gönülden muvaffak olmanızı dileyen bu fakirin bir meselede on sözünü…] diyerek her iki yazının metni aynen devam etmektedir.

Büyük Millet Meclisindeki meb’us ve kumandanlara hitab eden yazıyı, bilahere müellifi Bediüzzaman Hazretleri Ankara’da Arapça te’lif eylediği ve Ali Şükrü matbaasında 1341 Hicri, 1339 Rumi (1923) tarihinde ta’bettirdiği “HABAB” isimli risalesinin 17. sayfasında dercederek beraberce bastırmıştır. HABAB risalesinde yayınlanan bu yazısının başına yine Arapça bir önbaşlık koymuştur. Diğer başlıklar ve yazı metni aynendir. Arapça ön başlığın Türkçesi şöyledir: “Bu irşadlı hitabe, İslamın millî meclisine karşı yazılarak 1339’da (1923) Türkçe olarak sudurettiğinden öylece intişar etmiştir.”

HABERTÜRK Gazetesi ve Sayın Yazarının Yanlışlıkları

1- Bu mektup ve yazının her iki tarzı sahih olup, arşivlerden çıkarılmıştır. HaberTürk gazetesi tarafından ortaya çıkarılan M. Kemal paşaya şahsen hitap olan mektup, henüz daha yeni bugünlerde ellerimize geçmiştir. Dolayısıyla M. Kemal Paşaya ait olan övgülü başlıkları ve ona mahsus içindeki bazı cümleleri, hiçbir kimse tarafından müdahale edilip kasten çıkarılmış değildir. Bundan sonrada o mektup aynen muhafaza edilip tarihe mal edilecektir. Zata ve umuma hitaben yazılan mektup ve yazı, onun yazarı Bediüzzaman tarafından hitap şekline göre başlıklar tanzim edilmiştir.

2-Bediüzzaman’ın Ankara’ya gelip, 9 Kasım 1922 Perşembe günü meclisi ziyaretinde, Hoşâmedî töreninden sonra, meb’uslar tarafından dua etmesi için meclis kürsüsüne davet edilmiş, o da bu istek üzerine kürsüde dua etmiştir diye hayat tarihçelerinde geçmektedir. Ama, kürsüde konuşma yapmıştır ve bu konuşması, on maddelik meseleleri içeren adı geçen şu mektup ve yazıda ki metindir diye hiç kimse dememiş ve tarihçelerde de o tarz bir ifade kayıtlı değildir.

3-Bediüzzaman Hz.lerinin M. Kemal paşanın şahsına hitaben yazmış olduğu mektupta ona tevcihen serdeylemiş olduğu övgü ve medihler doğrudur, uygundur ve irşad ve doğru yola yönlendirme noktasından münasiptir. Eskiden beri, büyük İslam alimleri, zamanın padişahlarını, sultanları ve büyük kumandanlarını İslam hizmetinde daha çok çalıştırmak için ve o gibi hizmetlere meyillendirmek niyet ve temennisiyle aşırıca, büyük büyük övgüler tevcih etmişlerdir. “Allah’ın yeryüzünde bir gölgesi, onun Adl isminin, sıfatının mazharı” gibi medihlerle okşamışlardır. Ve bu hareket makbul sayılmıştır.

Bununla beraber, M. Kemal paşa ve onun yakınları, ta Lozan antlaşmasına yakın bir vakte kadar dine, Kur’ana ve İslama son derece bağlı ve meddahı pozisyonunda görünmekte idiler. Dediklerimizin bazı örneklerini veriyorum.

Birinci Örnek: 1920 M. Meclisi adına teşkilatlanıp faaliyet icra eden İstiklal Mahkemelerinin o günlerde yayınladıkları beyannamelerinin birisinin baştaki iki satırı aynen şöyledir: [Üçyüz milyon müslümanın ümid bağladığı vatanımızla Hilafet makamı aleyhine zalim hükümetler tarafından tertip edilen su-i kasıt İzmir, Adana ve İstanbul’un işgaliyle pek açık suretle tahakkuk etti.] (İstiklal Mahkemeleri / Egun Aybars. Sh.242)

İkinci Örnek: 1920-1923 arasındaki günlerde M. Kemal paşanın yayınlamış olduğu beyan ve mesajlarından 17 Mart 1920 tarihli birisinde şunları söylüyor: “Kuvay-ı Milliye, memleketin uğradığı su-i kasıtların başladığı günden beri devam eden samimi bir vahdet ve tesanüd içinde; vaziyetin bütün vahametine rağmen, azm ve metanetle telaki etmekle ve bu son Ehl-i salip mühacematına karşı hissiyat-ı müştereke ile mekavemetine emin olmaktan mütevellit bir hiss-i müzaharetle azm ve imanın âmili olan mücadelede inayet ve tevfikat-ı ilahiyeye mazhar olacağına itimad eylemektedir.”

Ve aynı beyan ve mesajın son bölümünde ise: “tevalî eden ehl-i salip fevaranının bu son hamle-i sefilanesini, İslamiyet nur-u irfan ve istiklaline ve tevhid ettiği uhûvvet-i mukaddeseye bütün Müslüman kardeşlerimizin vicdanında  aynı hiss-i takbih ve mukavemeti ve aynı vazife-i gayelan ve kıyamı uyandıracağından emin olarak, Cenab-ı Hakkın mücehadat-ı mekaddesemizde cümlemize tevfikat-ı ilahiyesini refik eylemesini ve ruhaniyet-i peygamberiye istinaden teşkilat-ı müttehidimize mûin olmasını niyaz ederiz.
17 Mart 1336 / 1920
Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Heyet-i Temsiliyesi namına
Mustafa Kemal

Üçüncü Örnek:
1921’de Ankara’da basılan “Gazi Mustafa Kemal İzmir Yolunda” isimli kitabın birçok yerinde M. Kemal paşanın üstte metinleri kaydedilen sözleri tarzında, İzmir, Balıkesir ve Bursa da söylediği nutuklarında benzeri birçok beyanları sadır olmuştur. Hep Allah’ın yardımından, peygamberin manevî ve ruhani feyiz ve nurlarından ve Müslümanların uhuvvet ve tesanütlerinden söz etmiştir.  (Bu örnekte olan bazı numuneler için Bkz. Mufassal Tarihçe-i Hayat – A. Badıllı sh. 533-535)

Hülasa olarak: M. Kemal paşanın 1924’lerin başlarına kadar bütün mesaj ve beyanları, davranış ve hareketleri –zahire göre- bir İslam mücahidi, kahraman bir askeri suretinde görünmekte idi. İşte, Bediüzzaman Hazretleri M. Kemal paşanın bu zahirde görünen duruş ve davranışlarının mevcut haline göre, ona övgülerle hitap eden o mektubu yazmıştır ki, irşad ve teşvikin icapları da bu idi. Daha önceleri birbirlerini görmemiş, ancak beyan ve mesajlarını işitmiş okumuşlardı. Ankara’daki buluşmaları bir ilk buluşma idi. Demek ki, Bediüzzaman Hz.lerinin ona şu övgü dolu olan mektubu, yerinde ve sahih olduğu gibi, bilahare ilk halinin zıddına yapılan aykırı inkılapları neticesinde, Bediüzzaman’ın onun hakkındaki fikir ve görüşlerinin değişiverilmesinde bir garabet bir çelişki yoktur.

HaberTürk gazetesi ve yazarı sayın Güntay Şimşek beyin, bu belgeyi zamanın eskimiş yaprakları içinde mestur kalmış özel arşivlerinden biri olan T.C. Cumhurbaşkanlığı çok değerli evrakı içinden bulup efkar-ı umumiyeye yayınlamaları, fevkalade kıymetli bir hizmet olmakla şayan-ı tebrik ve şûkrandır. Bu belge birçok Nur okuyucusu zatlara, ama özellikle benim gibi hayatını, Bediüzzaman’ın sergüzeştini araştırmakla geçiren kimselere fevkalade mühim ve değer biçilmez bâkir ve taze bir yadigâr olarak hediye edilmiştir. Kendilerine candan teşekkürlerimi sunuyor, daha bunun gibi kıymettar belgeleri umumî efkara hediye etmeleri hususunda başarılarına dua ediyorum.