Said Nursi'nin bana verdiği öğütler
Yeni Asya yazarı Robert Miranda'nın yazısı
Robert Miranda'nın yazısı:
Kalpleri ve akılları fethetmek
Peygamberimiz Hz. Muhammed (asm) kendini bütün insanlığa, dünyanın en mükemmel dinini yani İslâm’ı öğretmeye adamıştır. Kur’ân-ı Kerim’de yüce Allah şöyle buyuruyor: “İşte o kitap, bunda şüphe yok, takva sahipleri için hidayettir.” (Bakara, 2)
Bediüzzaman Hazretleri de şunu ifade ediyor: “İnsan bu âleme ilim ve duâ vâsıtasıyla tekemmül etmek için gelmiştir. Mahiyet ve istidad itibâriyle her şey ilme bağlıdır. Ve bütün ulûm-u hakikiyenin esâsı ve mâdeni ve nuru ve ruhu, mârifetullahtır. Ve onun üssü’l-esâsı da imân-ı billâhtır.” (Sözler, 23. Söz. 4. Nokta)
“Onlar gayba inanırlar, namaz kılarlar, kendilerine verdiğimiz mallardan Allah yolunda harcarlar. Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesinkes inanırlar.” (Bakara, 3-4). Allah Müslümanlardan ilmi talep etmelerini murad ediyor, ilimden kaçmalarını değil, bilâkis onun peşine düşmelerini istiyor.
Başka bir âyette ise Allah şöyle emrediyor: “İçlerinden zulmedenleri bir yana, ehl-i kitapla ancak en güzel yoldan mücadele edin...” (Ankebut, 46) Bu âyette ise Allah Müslümanlardan insanlara hitap ederken ortak ve kabul edilebilir bir dil kullanmalarını istiyor. Görüldüğü gibi Kur’ân bizlere metodu, yaklaşımı ve usûlü öğretiyor. Biz de metodu kullanarak herkesin İslâm’ın hakikatlerini ve nurunu dinlemelerini ve anlamalarını sağlayabiliriz.
Said Nursî, Türkiye’de İslâm’ın hakikatleri için son nefesine kadar çalışmıştır. Onun bu husustaki gayreti ve başarısı eşsiz ve benzersizdir. İşte Said Nursî de bizlere bütün davranış ve amellerimizde İslâm’ın doğruluğunu yansıtmamız gerektiğini yani her halimizin Müslümanca olması gerektiğini öğütlemiştir.
Onun çabaları sayesindedir ki, biz Müslümanlar mükemmel dinimizin hakikatlerini korumada ve yaşatmada gereken gayret ve çalışmaya devam edebilmek için ihtiyacımız olan nurlu yolu bulmuşuz.
Batılı reformistler İslâm’ın eski moda ve gerici bir zihniyete sahip olduğunu ve onu modern çağa uydurmak gerektiğini iddia ediyorlar. Fakat onların bu argümanları kesinlikle yanlıştır, zira gerici olan İslâm değildir. Ancak onların ortaya koymuş oldukları ve halihazırda çökmüş olan modern çağın kokuşmuş fikirleri Batılı vahşi kapitalizmin lağımlarına doğru akmaktadır.
Eski İngiltere Başbakanı Tony Blair, bir seferinde şunları söylemişti: “Yaşananlar medeniyetler çatışması değildir. Bütün medeni insanlar, Müslümanlar yahut diğerleri, bundan rahatsızlık duymaktadır. Olan biten ise, hem İslâm’ın içinde hem de dışarıda, bir fikir, kalp ve akılların savaşından ibarettir.”
Batı medeniyeti son on yılda İslâm’ı sulandırmaya ve hakikatten saptırmaya yönelik gayretlerini arttırmıştır. Bunun için de bazı Müslüman ilim adamlarını kullanmak suretiyle, “özgürleştirme planlarını” İslâm coğrafyasında tatbik etmek istemektedirler.
Eğer Batı gerçekten Müslümanların özgürlük aradığına ve buna ihtiyacı olduğuna inanıyorsa, neden aynı Batı Müslümanların hali hazırda sahip oldukları özgürlüklere saygı göstermiyor? Müslümanlar kadını istismar eden ve alçaltan popüler kültürden uzak ve özgürdür. Müslümanlar alkolün ve hırs ve açgözlülükle hareket eden şirketlerin yıkıcı etkilerinden uzak ve özgürdür. Bu özgürlükler Müslümanların sahip olduğu hazineler değil midir?
Batılı özgürlük düşünceleri ile Müslümanların kalp ve akıllarını fethetme gayretleri karşısında, kapitalist sömürücülükten ve şirketlerin açgözlülüğünden uzak ve özgür bir hayat tarzı benimsemiş olan Müslümanlar titreyip kendilerine gelmeli ve silkinmelidir.
Bediüzzaman Said Nursî’nin bizlere sunduğu örnek hayat üzerinden, Müslümanlar Batı zihniyetli reformistler karşısında fikirler savaşını kazanabilir. Eğer Müslümanlar İslâm’a tam tamına sadık kalırsa ve Batılı reformistlerin ve Siyonist işbirlikçilerinin çarpıtma ve bozma gayretlerine set çekebilirlerse, İslâm’ın nuru Allah’ın insanlığa bir hediyesi ve nimeti olarak sonsuza dek parlayacaktır.
“Allah’ın kanununda asla bir değişme bulamazsın, Allah’ın kanununda kesinlikle bir sapma da bulamazsın.” (Fatır, 43)
Yeni Asya