Said Nursi'nin hümanizminden etkilenilmez mi?
Hür Adam: Bediüzzaman Said Nursi filminin yapımcısı, yönetmeni ve senaryo yazarı olan Mehmet Tanrısever ile başrol oyuncusu Mürşit Ağa Bağ dergimize film kadar tartışılacak bir röportaj verdiler
Serdar Akbıyık'ın röportajı
Said Nursi’nin hayatını konu alan Hür Adam: Bediüzzaman Said Nursi, Mehmet Tanrısever’in 20 yıllık rüyası. Tanrısever gerçekten ilginç bir isim Yücel Çakmaklı’nın yönettiği Minyeli Abdullah 1 ve 2 filmlerinin yapımcısı, 1991’de yine tartışmalar yaratan Sürgün filminin yönetmeni. Sinemanın önemine vurgu yapan Tanrısever "Bir caminin menzili 1 kilometre ama sinemanın 40 bin kilometre yani bütün dünyaya ulaşabiliyorsunuz" diyor. İzleyicilerine de sesleniyor: "Kendi filminize, kültürünüze sahip çıkın." Bu arada filmine de çok güveniyor, "Eğer 5 milyon izleyici filmime gelirse bütün oyuncularıma ikramiye vereceğim" diyerek iddiasını da destekliyor. Filmin başrol oyuncusu Mürşit Ağa Bağ ise filmlerinin ayrımcılık değil bütünleşmeci, birleştirici tavrını övüyor. Filmdeki mesajlara sahip çıkan Bağ, artık söz sırasının izleyicide olduğunu söylüyor. İşte satır aralarında birçok tartışmayı gizleyen önemli bir röportaj...
- Proje nasıl ortaya çıktı?
Mehmet Tanrısever: Biz Said Nursi’nin hayatını yapmayı 90’larda düşünmüştük. Aslında o zamanlar da bunu öneren talebeler olmuştu. O zaman manevi yönden bazı engeller oldu, yapılmasın dendi. "Üstadı tanımıyorsunuz" dendi. Yirmi yıl sonra tekrardan biz bunu yapalım dedik, karar verdik. Neden bu hayatı seçtiniz derseniz, kendi irademiz de var ve bu da bir nasip işi. Allah nasip etmeden olmuyor. Ben bir de sıkıntı görmüş, ezilmiş, baskılara maruz kalmış durumdaki insanları gün yüzüne çıkartmak istiyorum, tabiatım bu yani. Ezilmişliğin, haksızlığın zulmün karşısında olmaya çalışıyorum.
- Projeye nasıl dahil oldunuz?
Mürşit Ağa Bağ: Beni tavsiye etmişler sanırım oyunculuk olarak. Bunun üzerine geldim. Tam emin olmadıkları halde projede önce 3 dönemine ait 3 farklı oyuncu oynasın demişler ve beni de gençlik dönemi için tavsiye etmişler. Önce o şekilde düşündüler sonra fikirleri değişti. Yaşlılık dönemine ait de bir iki sahne çektik. Makyajlı çekimler yapınca da Mehmet Tanrısever kesin kararını verdi. Ama film konusunda kararsızdı. Benimle başta şöyle bir sözlü anlaşma yaptı "Ben istediğim dakika filmi çekmekten vazgeçerim, filmi çekmem ya da çekerim göstermem yani değmezse, umduğumu bulamazsam... Ama herkesin ücretini öderim’’ diye. Ben de kabul ettim. 4 aylık bir dönemim geçti burada ve 4 ay boyunca Üstadı tanımak için okudum.
- Türkiye bazı iç dinamikler var. Türk sineması ise bunları konu edinemiyor.
Mehmet Tanrısever: Bu bir inanç. Mesela ben, muhafazakar inançlı bir insanım, Allah’a inanıyorum, iyi inanmaya çalışıyorum. Bazı insanlar buna inanmıyorsa böyle film yapmaz. Kolayına gider cinselliği, komediyi işler. Çünkü bu filmler pahalı filmler. İnanan insanda olsa belli kaygıları varsa, şöhretlik kaygıları varsa, "Ben bu tarafta görünürsem beni ezerler, bu camia böyle" diyerek korkudan yapmaz. Siyasi filmlerde rahatını düşünerek yapmaz. Korktukları için dik duramıyorlar. Cemaatlere saygım var onların fikirlerine inanmasam filmlerini yapmam. Ben bir yönetmenim. Bana siz bile bir hikaye anlatsanız, inanıyorsam yaparım o filmi.
- Bu film tartışma yaratacak bir kere. Nasıl tepkiler bekliyorsunuz?
Mehmet Tanrısever: Atatürk’e sert çıkmış gibi şeyler söylüyorlar, aslında öyle değil. Tamam filmde bazı sahneler var ama o sahnelerde de gayet centilmen görüşlüler. Medeni bir şekilde tartıştılar. Zaten filmde Üstadı seyrettiğimiz zaman çok güzel dostluk kardeşlik anlatıyor. Müspet bir şekilde hareket ediliyor. Hiç menfi hareket etmiyor. "Siz bu ülkenin maddi bekçilerisiniz biz manevi bekçileriyiz" diyor. Ülkeyi bir çınara benzetiyor. Biz bu çınarın yapraklarıyız diyor. Filmi izlediği zaman insanlar böyle mert bir insan olur mu diyecekler. Bunlar tartışılacak, yani bunlar gerçekten yaşanmış mı diyecekler. Sürekli gözetim altında özgürlüğünü almışlar ama yine özgürlüğü için minnet etmiyor, dik durmaya çalışıyor. Onlardan özür dilemiyor, boyun eğmiyor, karşılarına geçtiği zaman bir eziklik hissetmiyor. Filmde onun tanınması için anlatmaya çalıştık ve izlediğiniz zaman gözleriniz buğulanacak. Ben de bu kadar imkan var ama ben neden mutsuzum diyeceksiniz. Bu insan tatmin oluyor da ben neden olamıyorum diye çok güzel bir öz eleştiri olacak izleyenlere. Kendimizi bulacağız belkide. O insana büyük bir sevgi ve hayranlığımız başlayacak. Çok büyük hayranlık var bende ağlıyorum hep. Böyle bir insan sevilmez mi, tanıtılmaz mı? Bu insan zulmedenlere bile kalkıyor hakkını helal ediyor. Böyle bir hümanizmden etkilenmemek olmaz?
- Tabi ki bu bir hazırlık aşaması da gerektiriyor. Çünkü riskli bir rol. Bu hazırlık aşamasında neler yaptınız? Nasıl bir hazırlık oldu?
Mürşit Ağa Bağ: Size şöyle söyleyeyim daha çok kendimi dinleme fırsatım oldu benim burada. Burası Beylikdüzü ve çok sesli bir yer değil zaten. Bu sessizlik içerisinde üstadı anlatan bir takım kitaplar okundu. Daha çok filmin çekileceğini duyan birçok insan Mehmet Bey’i ziyarete geldi. O esnada da sohbetler edildi ve bende onlara katıldım, dinledim.
- Cast’ı nasıl yaptınız?
Mehmet Tanrısever: Denemeler, elemeler oldu. Ondan sonra filmi çekerken çok uyum sağladıklarını gördüm. Büyük bir manevi yardım, lütuf, Allah'ın yardımını gördük çekimlerde. Rollerine çok iyi oturdular. Filmde de çok iyi oynadılar zaten. Belki samimiyetimizden oyuncular çok özveriyle çalıştılar, bize saygıları son dereceydi. Filmdeki rollerini de sevdiler. Bakıyorum ama hepsi çok güzel oynamış benim için hepsi ödüle layık insanlar. Parasal ödül verecektik ama hangisine vereyim çünkü en aşağıdaki çocuk bile çok güzel oynadı. Prim gibi bir şey düşündüm ama beş milyon izleyiciyi bulunca herkese ödül vermek istiyorum.
- Festivallere sokma düşünceniz var mı?
Mehmet Tanrısever: Yurtiçindeki festivalleri duyuyorum ama oralarda biraz bağnazlık mı var bilmiyorum, oralara sokmayı düşünmüyorum. İnanmazsam onların objektifliğine girmem. Ben Sürgün filmini yaptığımda jüri tarafından çok beğenilmiş ama içerik demişler. Yine bu film içinde içerik diyecekler yani. O demokratik o objektif anlayış varsa girer. Yirmi sene önce ben çok üzüldüm. Aynı görüş, aynı davranış varsa. Ben neden onlardan minnet bekleyeyim ki.
- Bizim sinemamızda da bazı hitaplar vardır mesela Yeşil Sinema...
Siz böyle bir kategorizeye katılıyor musunuz?
Mehmet Tanrısever: Yani sinemanın asıl yeşili, dinisi, beyazı olmaz sinema sinemadır. Ama misyon vardır. Herkes kendi misyonunu anlatır. Böyle bir kategori yapıyorlar, bir isim benzetmesi bence bu bir şey ifade etmez. Ama herkes sinema yapıyor önemli olan filminizin izleyicilerle buluşması. O bir dildir. Bu dili güzel anlatırsan herkes o filmi izler. O zaman Amerikan sinemasına ne diyeceksin yani adamlar her konuyu inceliyor sinema yapıyor. Ama seyrettiriyor. Mesela Avatar cinlerle ilgili bir film. İnsanları onlarla evlendiriyor. Bunların filmini yapan bir insana cin sineması, şeytan sineması yaptı diyebilir miyiz? Herkes kendi inancını misyonunu sinemayla anlatmaya çalışıyor.
Mürşit Ağa Bağ: Ben bir kere ayrıma karşıyım. Sürekli bölünmeye, ufalanmaya, küçülmeye karşıyım. Bizi birleştirecek o kadar ortak nokta varken sürekli bir takım ayrımlar yapılması beni çok rahatsız ediyor. Çünkü baktığınız zaman particilik, akrabacılık, memleketçilik, takımdaşlık insanlar birbirlerini maçlarda kesiyorlar. Kırmızı sinema, yeşil sinema, aslında ne gerek var bunlara. Allah insanlara akıl fikir vermiş ve onlar o akıl fikirden sorumlu tutmuş.
- İzleyiciler için benim size sormadığım ama sizin söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Mehmet Tanrısever: Bu memleketin %80’i muhafazakar ve milliyetçi bir kesim, %20'si de solcu ve hatta onun %3-5 lik kısmında da sosyalist yok. Şimdi bu %80’lik kısmın bir filmi yok. O zaman biz nasıl sağcıyız, bir de onların filmlerini izlemeye gidiyoruz. Onlar da kendi görüşlerini anlatıyorlar. Ben de diyorum ki bizim seyircimize "Siz de kendi filminize sahip çıkın". Bu sahada sinema sektörü güçlensin. Bu filmlere sahip çıkılması gerekiyor ki bunların da yapımcısı çıksın. Bizim de yönetmenlerimiz çoğalsın, yılda 40-50 tane filmimiz olsun. Ama izleyicinin filmlere sahip çıkması gerekiyor. Bu filme Allah'a inananlar gelir ama inanmayanlar da sanatsal olarak ne düşünüyoruz diye gelir. Sinema çok güçlü bir iletişim aracı menzili 40 bin km. bütün dünya izleyebiliyor. Caminin menzili 1km. O zaman cami kadar önem versinler. Sinema yapmaya sahip çıksınlar. Bu sinemanın yayılmasıyla, düşüncenin parlamasıyla, genişlemesiyle büyük hayır kazanırlar. Bu film mesela 1 saatlik tefekkür, 1 yıllık mahfile ibadetine bedeldir.
Star
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.