Said Nursi'nin İmam Hatip okullarıyla ilgili sözleri
Bediüzzaman Hazretleri benim İmam-Hatip Okuluna devam gideceğimi öğrendi...
RİSALEHABER
Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri imam hatip okullarına büyük önem veriyordu. Fen ilimleri ile din ilimlerinin beraber okutulduğu imam hatip okullarını her zaman destekleyen, talebelerini imam hatip okullarında okutmaya teşvik eden Said Nursi, kendisini ziyaret eden öğrencileri büyük bir sevinçle karşılardı.
Bediüzzaman Hazretleri ile görüşen imam hatip talebelerinin Ömer Özcan'ın "Ağabeyler Anlatıyor" kitaplarında yer alan sözleri şöyle...
İmam Hatip Okulları da aynı şekilde İslamiyet’e hizmet edecekler
Ahmed Gümüş anlatıyor:
Üstadımız Bediüzzaman Hazretleri benim İmam-Hatip Okuluna devam edeceğime çok memnun oldu. “Ben bu okulları eski zamanın mübarek medreseleri olarak kabul ediyorum” dedi. Hatta Üstad, İmam Hatip Okulları’nın açılmasını eski medreselerin devamı olarak kabul ediyordu. “Eski medreseler nasıl İslamiyet’e hizmet ettilerse İmam Hatip Okulları da aynı şekilde İslamiyet’e hizmet edecekler” demişti. O zaman yedi tane İmam Hatip Okulu vardı Türkiye’de. Konya, Isparta, Ankara, İstanbul, Adana, Kayseri ve Maraş…
Üstadımız, “İmam-Hatip Okulu’nun müdürüne git, benim selamımı söyle, seni okula kaydetsin” dedi. Bunun üzerine okula gittim. Müdür beye, “Üstadımın selamı var, ben Konya İmam Hatip’ten tasdikname ile geldim, beni kayıt edeceksiniz” dedim. Müdür Bey, “Hangi Üstad?” dedi. “Üstadımız Bediüzzaman” dedim. Müdür hemen ayağa kalktı, gözlerimden öptü, “Seni aldım yavrum. Değil mi ki sen bana Üstattan selam getirdin, beni müdürlükten de alsalar yine seni aldım” dedi, kaydımı yaptırdı. Böylece 1954 senesinde Konya İmam Hatip Okulu’ndan, Isparta İmam Hatip Okulu’na geçmiş oldum. Benden daha sonraları gelen Ahmed Emin Sağbaş ve Ali Zeybek ile beraber üçümüz, Üstadımıza elli metre yakınlıkta bir evde kaldık. Bu beraberliğimiz Üstadımızın emriyle olmuştu.
Geleceğinizden emin olun, sakın kendinizi küçük görmeyin
İsmail Güven anlatıyor:
Isparta İmam Hatip Okulu talebeleri olarak yaptığımız ziyaretler sırasında Hz. Bediüzzaman bize “Ben İmam Hatip mekteplerine çok önem veriyorum. Onlar gelecekte bu memlekete büyük hizmetler yapacaklar… İmam Hatip Okulları eski Osmanlı medreseleri gibidir… Osmanlı Devletinin o yükseliş devrindeki büyük ulemanın, âlimlerin yaptığı hizmetleri yapacaklar… O hizmetleri şimdi İmam Hatipler yapacak… Onun için geleceğinizden emin olun, hizmetiniz güzel olacak. Sakın kendinizi küçük görmeyin” diye bizi müjdeleyici sözlerle taltif ve teşvik ederdi.
Hemen İmam-Hatip Okuluna gitsin
Ahmed Emin Sağbaş anlatıyor:
1959 senesinde, babam beni yanına alarak Isparta’ya götürdü. Bir gece otelde kaldık. Sabahleyin saat 10 gibi Üstadımızı şu anda müze olan vakıf evinde ziyaret ettik. O anda kapıda Üstadımızla görüştük. Merhum babam Üstadımıza beni göstererek, “Üstadım emaneti getirdim” dedi. Üstadımız da elini omzuma atarak, beni kucakladı ve başımdan öptü. Ben de elini öptüm.
Üstad bana, “Kur’an-ı Kerim okudun mu?” dedi. Ben de, “Evet Üstadım, Kur’an-ı Kerim ve tecvit okudum, ezberler yaptım ve Arapça okudum” deyince babam, “Üstadım! Medresede mi kalsın, hafız mı olsun, yoksa İmam-Hatip okuluna mı gitsin?” dedi. Üstadımız: “Hemen, doğru İmam-Hatip Okuluna gitsin” dedi. Yanımızda bulunan Bayram Yüksel ağabeye dönerek, “Bayram, kardeşim, geçenlerde Konya’dan gelen, İmam-Hatip’e kayıt olan Ahmet Gümüş kardeşimizin yanına verin, beraber kalsınlar” diye emir buyurdular.
Üstad İmam-Hatip talebelerine karşı çok şefkat gösterirdi. Bunun için Üstadımız bazen tam öğle vaktinde, talebeler yemekten döndükleri sırada, saat 13-13.30 arasında, okulun yanından geçerdi. Bütün talebeler de avlu duvarının üzerine çıkarlar ve Üstadı selamlardı. Üstadımız da ellerini kaldırarak, “Selamün Aleyküm” diyerek oradan geçerdi. Bu muhteşem manzara bizim bütün arkadaşlarımız tarafından pek çok sevinçle karşılanırdı. Şimdi görüştüğümüz o arkadaşlarımız hala o hatıraları unutamıyorlar, unutulması da mümkün değildir.
Bediüzzaman ilahiyat demiyor imam hatip diyordu
Veli Işık Kalyoncu anlatıyor:
Üstad’ı Emirdağ’da ziyaret ettim. Zübeyir Ağabey, “Üstadım, bu Veli İlahiyat Fakültesinde okuyor” dedi. Hz. Üstad, “Maşallah, İmam Hatip’te okuyor” dedi. Zübeyir ağabey, “Üstad’ım İlahiyat Fakültesinde okuyor” dedi tekrar. Hz. Üstad da, “Maşallah, İmam Hatip’te okuyor” dedi tekrar. Bu tekrar üç kere oldu. Üstad hep aynı şeklide söyledi.
Allah, Allah Zübeyir ağabey, İlahiyat diyor, Üstad İmam Hatip diyor diye hayret ettim. Tabi Üstadın her sözünde derin manalar var… Ben bunu sonradan şöyle yorumladım; o zaman İlahiyat Fakültesini dini tahrip etmek için açmışlardı. Hep menfi profesörler vardı. Onların işleri güçleri hocalara çatmak, Üstadın aleyhinde konuşmaktı. İmam Hatipler ise daha samimi olarak açılmıştı.
Maşaallah! Bin Barekallah!
Prof. Dr. Zekeriya Kitapçı anlatıyor:
Isparta İmam Hatip Okulu öğrencileri arasında hizmet bir hayli gelişmiş, çok dikkat çekici bir hal almıştı. Üstad’ı alışılmış sakallı ağabeylerin dışında yeni yeni okul talebeleri de ziyaret etmeye başlamıştı. Bunlardan Hz. Üstad çok memnun oluyordu. O talebe arkadaşlarla beraber bir gün oturduk Kurban Bayramını tebrik vesilesiyle Hz. Üstad’a iki sayfalık bir mektup yazdık. Sonra bu mektubu topluca gidip Hz. Üstad’a takdim ettik. Üstad bundan öylesine hoşnud oldu ki ben bunu anlatamam. “Maşaallah! Bin Barekallah!” diyor mübarek elleri ile yüzümüzü okşuyor, dualar ediyordu.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.