Şâban ayının 14. gününü 15. gününe (24 Şubat’ı 25 Şubat’a) bağlayan gece için hem "Berat" hem de "Beraât" ifâdeleri kullanılmaktadır ve her ikisi de doğrudur. Arapça kökenli bir kelime olan "berâet" (براءة), temelde "berî olma", yâni "temize çıkma", "suçsuzluk", "af" ve "kurtuluş" anlamlarına gelir. Türkçede bu kelime genellikle "Beraât" şeklinde telaffuz edilirken, bazı bölgelerde ve yazımlarda "Berat" şeklinde de kullanılır. Her iki kullanım da yaygındır ve bu özel geceye atıfta bulunurken kabûl edilir. Doğrusu “Berâet”’tir.

Berâet Gecesi, yüreklerin derinliklerine işleyen, gözyaşlarının içtenlikle döküldüğü, insânı âdetâ iç dünyâsının en kuytu köşelerine seyahât ettiren, rûhunun derinliklerinde saklı tuttuğu umutların, pişmanlıkların, arzûların ve duâların tecellisi olan müstesna bir zamândır. Bu gece, gökyüzünün kapılarının sonuna kadar aralandığı, rahmet ve mağfiret selinin coşkuyla yeryüzünü sardığı, gönlün sessiz çığlıklarının semâya yükseldiği bir ândır. İşte bu kutsal ân, Şâban ayının on dördüncü gecesi, günâh yüklerimizden arınma, rûhânî bir ağırlıktan kurtulma ve ilâhî lütuflarla yeniden doğma şansı sunar.

Allâh’ın ilmi dâhilinde, Levh-i Mahfûz’da kaderlerimizin yeniden şekillendiği bu ânlarda, bizler, kâinâtın Rabbi'ne yönelip, tövbelerimizle, duâlarımızla, gözyaşlarımızla arınırız. Berâet Gecesi, insânın iç dünyâsıyla yüzleştiği, kalbinin derinliklerine inip, en samîmî tövbeleri ettiği, duâların en yürekten yapıldığı bir zamân dilimidir.

Efendimizin (asm),

“Şâban ayının 15. gecesini (Şâban’ın 14’ünü 15’ine bağlayan gece) ibâdetle geçirin, gündüzünde de (15. gününü) oruç tutun. Çünkü Allâh-u Teâlâ, bu gece dünyâ semâsına rahmetiyle tecelli eder ve 'YOK MU TÖVBE EDEN, TÖVBESİNİ KABÛL EDEYİM! YOK MU RIZIK İSTEYEN, RIZIK VEREYİM! YOK MU ŞİFÂ İSTEYEN, ŞİFÂ VEREYİM!.. YOK MU BAŞKA İSTEĞİ OLAN ONA DA İSTEDİĞİNİ VEREYİM’" (İbn Mâce, Sunen, "İkâmetu's-salêt", 191.)

diye buyurduğu bu gece, affedilme ve arınma umûdunu yeşerten, kalplerde umut ışığı yakıp, karanlıkları aydınlatan, müjdeli bir haber olarak karşımıza çıkar. Gönlünü Allâh’a açan her mümin, bu geceyi, Rabbimizin sunduğu bu lütfu en güzel şekilde değerlendirme gayreti içinde geçirir.

Berâet Gecesi, geçmişin muhâsebesini yapmanın, geleceğe dâir niyetlerimizi, umutlarımızı ve duâlarımızı tazelemenin ötesinde, yüreğimizin en derin yerlerinden yükselen bir feryâttır. Bu gece, korku ve endişelerimizi bırakıp, Allâh'ın sonsuz rahmetine ve affına sığınma, O'nun (cc) sevgisi ve hoşnutluğu için yeniden doğma fırsatıdır.

Bu kutlu gecede, rûhumuzun en derinlerinde bir arınma yaşar, kalbimizi kırgınlıklardan, kin ve hasetten arındırır, gönül köprüleri kurarız. Berâet Gecesi, bizi biz yapan değerleri, inânçları ve umutları yeniden hatırlatan; hayâtımızın merkezine, Allâh'a olan inâncımızı, O'na (cc) teslimiyetimizi, âhiret gününe olan inâncımızı samîmî bir kalple yerleştirmemizi hatırlatan bir zamân dilimidir.

Her birimiz, bu gecede iç dünyâmızda bir yolculuğa çıkarız. Kendi nefsimizle yüzleşir, hatalarımızdan ders alır, daha iyi bir mümin olma yolunda adımlar atarız. Bu yolculuk, Berâet Gecesi'nin sâdece bir gece değil, aynı zamânda hayâtımızı yeniden gözden geçirip, Allâh'a daha yakın bir kul olma niyetimizi tâzelediğimiz mânevî bir dönüm noktası olduğunu gösterir.

Bu mübârek gecede, gözyaşlarımızla, duâlarımızla, umutlarımızla, birlik ve beraberlik duygularımızla, tüm dünyâ için barış, huzur ve sağlık dileriz. Gönüllerimizin bir olduğu, duâlarımızın kabûl olduğu, günâhlarımızdan arındığımız bu kutlu gecede, Yüce Rabbimizden tüm insânlık için merhamet, mağfiret ve iyilikler niyâz ederiz.

Berâet Gecemiz mübârek, duâlarımız kabûl, gönüllerimiz huzurlu olsun. Bu özel gece, gözyaşlarının rahmete dönüştüğü, kalplerin yumuşadığı, insânlığın bir olduğunu hissettiğimiz mânevî bir buluşma olsun inşâallâh.

“Ey gözyaşlarımızı bilen Rabbimiz, Ey kalplerimizin en gizli köşelerine vâkıf olanımız, Ey insân rûhunun derin acılarını ve sessiz çığlıklarını işiten, Ey merhamet denizi, Ey adâlet güneşi!

Bu gece, Berâet'in kutlu saatlerinde, yüreklerimiz Sana açık, gözlerimiz Senin sonsuz rahmetine muhtaçken, bizleri içimizdeki fırtınalarla baş başa bırakma. Gözyaşlarımızı, içimizdeki yangınları söndürecek bir rahmet yağmuruyla karşıla.

Ey Rabbimiz, gözlerden uzak, dünyânın unuttuğu yerlerde, zulmün soğuk yüzüyle karşı karşıya kalan, Gazze'deki kardeşlerimiz ve dünyâ üzerindeki tüm mazlûmlar için Senin sonsuz rahmetini niyâz ediyoruz. Onların yaşadığı acıları Sen zâten biliyorsun, çaresizliklerini Sen zâten görüyorsun.

El-Êmân el-Êmân! Yâ Hannân! Yâ Mennân! Yüreğimizdeki bu derin acıyı, yalnızca Senin sonsuz anlayışınla kavrayabileceğimiz bir teslimiyetle Sana arz ediyoruz. Gözyaşlarımızla, bu gece, Gazze'nin ve dünyânın dört bir yanında zulüm altında inleyen, haksızlığa uğrayan, yuvalarından edilen, yaralanan ve sevdiklerini kaybeden tüm kardeşlerimiz için sarsıla sarsıla ağlıyor, yürekten yalvarıyoruz.

Ey Hâlık-ı Kerim'im ve ey Rabb-ı Rahîm'im! Onların gözyaşlarını sil, acılarını hafiflet, yaralarına merhem ol. Zâlimlerin zulmünü sonlandır, mazlûmların âhını zâlimlere karşı bir kalkan eyle. Mazlûmların yüzünü güldür, onlara rahmetinle, merhâmetinle, sevginle sarıl.

El-Êmân, el-Êmân! Yâ Rahmân! Yâ Hannân! Yâ Mennân! Yâ Deyyân! Bu gece, tüm dünyâ için, özellikle zulüm gören her bir cân için, rahmetin tecelli ettiği, barışın hâkim olduğu, merhâmetin ve sevginin gâlip geldiği bir başlangıç olsun. Bize, birbirimize merhâmet etmeyi, anlamayı, destek olmayı, sevmeyi nasîp et.

Ey Rabb-i Rahîm'im ve ey Hâlık-ı Kerim'im! Bu duâ, yüreklerimizden yükselen bir feryâd, gözyaşlarımızdan oluşan bir nehirdir. Bu nehir, umudumuzu, inancımızı, kardeşliğimizi taşısın; dünyâmızı, sevgiyle, adâletle, huzûrla yıkasın.”

Âmîn.