Salahattin ALTUNDAĞ
Kalpten Semâya Bir Yakarış: Berâet Duâsı
Hazret-i Ali (ra) anlatıyor:[1]
Resûlullâh (asm), şöyle buyurdular ki:
“Şâban ayının on beşinci gecesi (Berâet Gecesi) olduğu zamân, gecesinde namâz kılın, gündüzünde de oruç tutun. Çünkü, Allâh-u Teâlâ Hazretleri (cc), o gün güneşin batmasıyla, dünyâ semâsına iner ve şöyle der:
“Bana istiğfâr eden yok mu, mağfiret etsem!”
“Benden rızık isteyen yok mu, rızık versem!”
“Belâya mârûz kalan yok mu, âfiyet versem...”
“Şöyle olan yok mu, böyle olan yok mu?..”
Bu hâl, fecrin sökmesine kadar devâm eder.”
Allâh’ın (cc) dünyâ semâsına inmesi ifâdesi, Allâh’ın (cc) insânlara olan yakınlığını ve onlara dönük özel ilgisini vurgulayan bir anlatımdır. Bu, Allâh’ın (cc) varlığının ve merhâmetinin insânların yaşamlarına nasıl dokunduğunu anlamaya çalışmanın bir yoludur.
Bu ifâdeyi anlamak için, günümüzdeki bir telefon görüşmesi örneğini düşünebiliriz. Bir telefon görüşmesi yaparken, karşımızdaki kişi fiziksel olarak yanımızda değildir, ancak konuşmalarımız aracılığıyla onun sesini duyarız ve onunla iletişim kurarız. Bu durumda, karşılıklı konuşma, o kişinin bize yakın olduğu hissini verir. Benzer şekilde, “Allâh’ın (cc) dünyâ semâsına inmesi” ifâdesi de Allâh’ın (cc) insânlara mânevî olarak yakın olduğunu ve onların duygularına, düşüncelerine, duâlarına cevâp verdiğini gösterir.
Bu anlamda, Allâh’ın (cc) dünyâ semâsına inmesi, insânların duâlarına, isteklerine ve tövbelerine daha yakın olduğu, onlara yönelik özel bir ilgi ve merhâmetin vurgulandığı özel zamânları ifâde eder; dolayısıyla bu ifâde, Allâh’ın (cc) fiziksel bir değişim geçirdiği anlamına gelmez. Bunun yerine, bu, Allâh’ın (cc) insânların ihtiyâçlarına ve çağrılarına özel bir önem verdiği zamânları temsîl eder. Bu anlatım, insânların Allâh’ın (cc) varlığını ve rahmetini daha somut ve anlaşılır bir şekilde hissetmelerine yardımcı olur.
Allâh’ın (cc) her zamân tüm insânlara ve yaratıklara çok yakın olması, temel bir prensiptir. Bu, Allâh’ın (cc) varlığının ve desteğinin her zamân ve her yerde mevcût olduğunu ifâde eder. Ancak, bâzı özel zamânlar ve durumlar vardır ki, bu zamânlarda, Allâh’ın (cc) insânlara olan yakınlığı ve onlara yönelik ilgisi daha da belirginleşir.
Bunu anlamak için, bir âile örneğini düşünebiliriz. Âile üyeleri genellikle birbirlerine her zamân destek olur ve birbirlerine yakındırlar. Ancak, özel günlerde veya önemli anlarda, bu destek ve yakınlık daha da anlam kazanır. Örneğin, bir doğum günü, yıldönümü ya da bir âile üyesinin başarılı olduğu bir an gibi. Bu zamânlarda, âile üyeleri birbirlerine olan sevgi ve desteği daha yoğun bir şekilde ifâde eder ve bir araya gelir.
Allâh’ın (cc) “dünyâ semâsına inmesi” olarak ifâde edilen kavram da benzer bir durumu temsîl eder. Bu, Allâh’ın (cc) her zamân var ve yakın olduğunu kabûl ederken, belirli zamânlarda, özellikle de mânevî anlamda önemli kabûl edilen gecelerde, Allâh’ın (cc) insânlara olan ilgisinin ve merhâmetinin daha da arttığını ve bu zamânların, insânların duâ ve ibâdetlerine özel bir önem verildiğini gösterir.
Allâh’ın (cc) seslenişi ifâdesi, Allâh’ın (cc) insânlara olan yakınlığını ve onlara yönelik açık dâvetini ifâde eder. Bu, Allâh’ın (cc) her türlü ihtiyâç, duâ ve dilek için insânları kendisine yönelmeye çağırması anlamına gelir. Bu özel zamânlarda Allâh (cc), insânların tövbelerini, duâlarını ve isteklerini daha yakından dinler ve cevâp verir.
Bu durumu anlamak için, bir âiledeki büyük bir toplantıyı düşünebiliriz. Âile büyüğü, tüm âile üyelerini toplar ve her birinin dileklerini, sorunlarını ve ihtiyâçlarını dinlemeye hazır olduğunu belirtir. Bu, âile bireylerine kendilerini ifâde etme, destek ve yardım talebinde bulunma fırsatı sunar.
Benzer şekilde, “Allâh’ın (cc) seslenişi” ifâdesi de Allâh’ın (cc) tüm insânlara, her türlü ihtiyâç ve dileklerinde kendisine yönelmeleri yönünde açık bir davet olarak anlaşılır. Bu, Allâh’ın (cc) merhâmetinin ve lütfunun herkese ulaştığını, herkesin eşit şekilde Allâh’a (cc) yaklaşma ve ondan yardım isteme hakkına sâhip olduğunu gösterir.
Yâ Rab! Hamd ve senâ sâdece Sana olduğundan hamdimi ve senâmı Sana arz ediyorum. Duâlarıma da Senin Habîbin, duâlarımızın kabûlüne vesîle, bizim Fahr-i Kâinât Efendimiz Hazret-i Muhammed Mustafâ’ya (asm) salât ve selâm getirerek başlıyorum:
Ey Göklerin ve Yerin nihâyetsiz hâkimi, Rahmân ve Rahîm sıfatıyla tüm varlıklara merhamet eden, sevgisiyle kâinâtı kuşatan Allâh'ım!
Karanlığın en derîn olduğu anlarda bile, yıldızların ışığıyla karanlığı delip geçtiği gibi, kalbimin en derîn kuytularını da nûrunla aydınlat. Şâban ayının on beşinci gecesi, karanlık dünyâma aydınlık getiren Berâet Gecesi'nde, senin engin rahmetine, sınırsız mağfiretine sığınarak kapına geliyorum. Bu mübârek gece, rûhumun yüklerinden arınmak, günâhlarımı birer birer terk edip senin rızâna, senin sevgine doğru yelken açmak için bana bahşedilmiş eşsiz ve kıymetli bir hediyedir.
Ben, hata üstüne hata yapan, yoldan sapıp sonra pişmânlıkla senin yolunu arayan günâhkâr kulunum. El-Êmân el Êmân! Yâ Hannân! Yâ Mennân! Biliyorum ki, senin rahmetin günâhlarımı aşar, merhametin umutsuzluğumu siler. Bu yüzden, Berâet Gecesi'nde, kalbimi senin ışığınla doldurmanı diliyorum; öyle ki, bu ışık tüm karanlıkları yarıp geçsin, beni içimdeki ve dışımdaki tüm kötülüklerden, günâhların ağırlığından kurtarsın.
Bu özel gece, kullarının tövbelerini kabûl ettiğin, günâhları silip atıp yeni bir başlangıç yapmalarına izin verdiğin, rahmet kapılarını sonuna kadar açtığın bir zamân dilimidir. Bu gece, kalbimdeki pişmânlığı, rûhumdaki özlemi senin sonsuz affına sunma fırsatıdır.
Bu mübârek saatlerde, kalbimi senin rahmetinle sar, günâhlarımdan arındır, beni yeniden senin rızâna, senin sevgine lâyık kullarından eyle. Günâhlarımı birer birer sil, kalbime senin sevgini, senin korkunu ekle. Beni bu gece, nefsime, şeytâna ve dünyevî tutkulara karşı gâlip getir.
Ey sonsuz affın ve sınırsız merhametinin kaynağı olan, karanlıkları aydınlatan Hâlık-ı Kerîm'im ve Rabb-ı Rahîm'im, bana merhametinin en derînini lutfet. Günâhlarımın ağırlığı altında ezilmiş, yüreğim yorgun ve gözlerim yaşlı şekilde kapına geldim, kapında mahzûn ve umut dolu bekliyorum. "Bana istiğfâr eden yok mu, mağfiret etsem!" diye seslenişinle, bana umut ışığı yaktın, merhametinin kapılarını araladın. Yâ Rahmân! Yâ Hannân! Yâ Mennân! Yâ Deyyân! İşte buradayım, Senin huzûrunda, günâhlarımın karanlığında senin rahmetinin aydınlığına sığınan, kusûrlarımı sana arz eden zavallı kulun. Kalbimdeki derîn pişmânlıkla, rûhumun en kuytu köşelerinden yükselen bir istiğfârla senin engin affına, sınırsız merhametine yöneliyorum.
Kusurlarımla, zaaflarımla, defâlarca tekrâr ettiğim hatalarımla geldim önüne; ama biliyorum ki, senin merhametin her hatayı silip süpürebilecek kadar büyük. "Bana istiğfâr eden yok mu, mağfiret etsem!" seslenişinde bir umut, bir şifâ, bir kurtuluş var. Bu yüzden, yüreğimi parçalayan pişmânlıkla, gözyaşlarımla, sana yöneliyorum. Sözlerimdeki samîmîyetle, kalbimdeki derîn arzûlarla senin nihâyetsiz rahmetine ve mağfiretine sığınıyorum.
İlahî! Senin rahmetin melceimdir ve Rahmeten lil-Âlemîn olan Habîb'in senin rahmetine yetişmek için vesîlemdir. Senden şekvâ değil, belki nefsimi ve hâlimi sana şekvâ ediyorum. Bu gece, her gecekinden daha muhtâç olduğum bir affa, bir merhamete, bir şefkâte kapımı çalıyorum. Rûhumun derînliklerinden yükselen bu yalvarışlarım, sana olan sonsuz ihtiyâcımın bir göstergesi. Ben, senin sonsuz affına, sınırsız merhametine sığınan, günâhlarıyla gelip kapında af dileyen, kusûrlarıyla yüzleşip senin rahmetini umân kulunum. Eğer kabûl etmezsen, senin kapından başka hangi kapıya gideyim? Hangi kapı var? Senden başka Rab yok ki, dergâhına gidilsin. Senden başka hak Mabûd yoktur ki, ona ilticâ edilsin!..
Ey bütün varlıkların rızkını lutûfkâr elleriyle dağıtan, her bir canlının nafakasını belirleyen cömert Rabbim, "Benden rızık isteyen yok mu, rızık versem!" müjdeli çağrın karşısında, yüreğimde biriken her türlü ihtiyâç, derîn keder ve soluklanan umutla önünde diz çöküyor, ellerimi açıyorum. Ben, hayâtın fırtınalarında savrulmuş, zamân zamân yolunu kaybetmiş, ancak her dâim senin sonsuz rahmetine ve cömertliğine güvenen kulunum.
Kalbime huzûr serp, rûhuma ferâhlık ver. Hayâtımı, senin lütfunla, senin bereketinle doldur. Bana yalnızca geçimimi sağlayacak rızık değil, aynı zamânda rûhumu besleyecek, kalbimi yatıştıracak, umutlarımı canlandıracak mânevî rızıklar da ihsân eyle. Zirâ ben, maddî ihtiyâçlarımın ötesinde, kalbimdeki huzûra, ruhumdaki sükûnete, yaşamımda hissedeceğim derîn bir memnûniyete de muhtâcım.
Bu dünyâ yolculuğumda karşılaştığım her türlü zorluk ve meşakkât karşısında, senin bitmeyen kereminin, sınırsız rızık kapılarının açık olduğunu biliyorum. "Benden rızık isteyen yok mu, rızık versem!" diye seslendiğin bu çağrıya, kalbimin en derîn noktasından, varlığımın tüm hücreleriyle cevâp veriyor, senin sonsuz keremine, engin cömertliğine sığınıyorum.
Böylece, bu mübârek çağrıya karşılık verirken, yalnızca dünyevî rızıklarımı değil, aynı zamânda mânevî rızıklarımı da arttırmanı diliyorum. Kalbime huzûr, hayâtıma anlam, rûhuma derîn bir tatmîn ihsân eyle. Senin elindeki rızık hazîneleri tükenmezken, biz kullarının ihtiyâçları ve arzûları da sınırsız. Bu yüzden, senin engin lütfuna ve keremine her zamânkinden daha çok muhtâcım.
Ey dermânsız dertlere devâ olan, en zor anlarımda bile umut ışığı saçan, şifânın kaynağı ve her türlü belânın panzehiri olan Hâlık-ı Kerim'im ve Rabb-ı Rahîm'im! "Belâya marûz kalan yok mu, âfiyet versem..." lütuf dolu sözlerinle, bizlere şifâ vâât ediyorsun. Bu gece, sâdece bedenimdeki yaraların değil, aynı zamânda rûhumdaki sızıların, içimdeki acıların da merhemini bulduğu müstesnâ bir gece olsun.
Her türlü hastalığa, her cefâya, her mûsîbete mârûz kalan bu aciz kulunun yüreğindeki derîn yaralara dokun, onları senin şefkâtli elinle sar. Gecenin bu kutsî saatlerinde, bedenimin her bir hücresine, rûhumun en derîn köşelerine senin şifânı, senin rahmetini, senin huzûrunu akıt. Dertlerimi, sıkıntılarımı, içimizde biriken her türlü kederi alıp götür, yerlerine sağlık, huzûr ve mutluluk ekle.
Bu gece, sâdece fiziksel hastalıklarım için değil, kalbimin kırıkları, rûhumun yorgunlukları için de şifâ bulduğum bir gece olsun. "Belâya mârûz kalan yok mu, âfiyet versem..." müjdeli çağrın karşısında, rûhumun derînliklerinden yükselen bir umutla, senin sonsuz şifânla, mutlâk iyileşmeyi bekliyorum.
Sen ki, düşen bir yaprağın bile nereye düşeceğini bilen, her bir canlının acısını, sızısını hisseden, ona göre şifâ verensin. Hastalıklarımı gider, içimdeki acıları sil, bana dünyevî ve uhrevî âfiyetler bahşet. Bu gece, yalnızca bedenimdeki değil, rûhumdaki her bir hastalığa, her bir acıya, yüreğimdeki her bir çâresizliğe karşı bir şifâ, bir umût, bir tesellî kaynağı olsun.
Bu kutsî gecenin, karanlıklar içinde bir nûr gibi parlayan senin sonsuz rahmetinin, sınırsız mağfiretinin kucak açtığı bir limân olması için Sana yalvarıyorum. Gecenin sessizliğinde, yıldızların tanıklığında, rûhumun en derîn sızılarından yükselen duâlarımı, gözyaşlarımı, kalbimin titrek sesini sana arz ediyorum. Bu gece, her bir duâ kelâmımla, her bir ibâdet nefesimle seninle bir buluşma, kalbimin senin mağfiretine, rûhumun senin engin merhametine sonsuz bir teslîmiyet içinde açıldığı müstesnâ bir zamân dilimi olsun.
Fecrin ilk ışıklarına kadar süren bu mânevî yolculukta, gecenin her bir saati, her bir ânı, beni senin mağfiretine daha da yaklaştırsın, rûhumu senin merhametinle sarıp sarmalasın. Bu gece, yalnızca dış dünyâmın değil, iç dünyâmın da aydınlandığı, kalbimin karanlık köşelerindeki her türlü gönül yarasının, pişmânlığın, eksikliğin senin lütûfkâr elinle iyileştiği, bütünleştiği bir gece olsun.
Kalbimi senin mağfiretine açarken, rûhumun en kırılgan, en hassâs yerlerini senin sonsuz merhametine emânet ediyorum. Bu gece, her bir duâ ve ibâdetimle, senin kapının önünde, senin rahmet denizinin kıyısında, günâhlarından arınmış, huzûra kavuşmuş, yeniden doğmuş bir kul olarak durmak istiyorum.
Bu gece, seninle buluşmanın, senin rahmet ve mağfiretine sığınmanın, seninle yeniden bağ kurmanın, kalbimdeki îmânı tazelemenin, rûhumda yeni bir başlangıç yapmanın vesîlesi olsun. Fecrin doğuşuyla birlikte, bana yeni bir umut, yeni bir başlangıç, yeni bir sayfa açılsın; kalbimdeki îmân ateşi daha da güçlenerek yansın.
Ey her bir duâ ve tövbenin yüce katında değer bulduğu Rabb-ı Rahîm'im! Gök kapılarının ardına kadar açıldığı, rahmet ve mağfiretinin engin denizler gibi taştığı bu mübârek gecede, rahmetinin şefkâtli kanatları altında beni koru, merhametinle sar. Beni, ne olur affet, yüreğime kazınmış günâhların ağır yükünü omuzlarımdan alıp at. Bana olan sevginle, sonsuz lütfunla, kalbimi kuşat, rûhumu sarmala. Yüreğimdeki her bir kırıklığı, her bir çatlağı, senin şefkâtli ellerinle gider; içimdeki karanlıkları, şüpheleri, korkuları senin nûrunla aydınlat.
Bu kutsî gece, ümmet-i Muhammed (asm) için sâdece affın ve mağfiretin umudu değil, aynı zamânda derûnî bir yenilenme, bir arınma vesîlesi olsun. Günâhlarımızdan arındırılmış, hafiflemiş yüklerle, aydınlığa kavuşmuş kalplerle yeni bir sabaha uyanalım. Şefkâtli ellerinle kalbimi sar, rûhumun derînliklerine ışık ol. Beni kendi nefsime, dünyânın geçici câzibelerine karşı koru; kalbimi îmânın, uhûvvetin ve sevginin nûruna bürü.
Yâ Rab! Bu gece, senin rahmetine sığınan, mağfiretini dileyen, şefkâtine muhtâç kullarının yüreklerinden yükselen içten yalvarışları var. Affet bizi, günâhlarımızı temize çek; hatalarımızı, eksiklerimizi, zaaflarımızı büyük lütfunla ört. Yüklerimizi hafifleten, kalplerimizi aydınlatan, rûhlarımıza ferâhlık veren bir sabâh nasîp et.
Ey sonsuz sevginin ve bitmeyen rahmetin sâhibi olan Rabbim! Bu mübârek gecede ve hayâtımın her bir gecesinde, senin engin sevgine ve sınırsız rahmetine lâyık olacak şekilde beni yeniden şekillendir. Bu Berâet Gecesi'nin muazzâm feyziyle, rûhumun derînliklerine işleyen mânevîyâtıyla, varoluşumun her bir zerresini aydınlığa, huzûra ve saflığa büründür. Hayâtımı, senin lütfunun sıcak ışığıyla, merhametinin yüceliğiyle doldur; böylece her adımımda senin rehberliğini, her nefesimizde senin varlığını hissedeyim.
Beni, sevdiklerimi ve tüm güzel, iyi insânları, gözle görülmeyen tehlikelerden, gönül yaralarından, sinsî belâlardan koru. Senin kudretinle, her türlü kötülüğün üzerimize gölge düşürmesini engelle, hayâtımızı güven, barış ve esenlik içinde sürdürebilmemiz için bize kalkan ol.
Bu gece, senin sevginin, merhametinin ve koruyucu rahmetinin altında, ben ve tüm sevdiklerim için bir sığınak, bir umut kaynağı olsun. Berâet Gecesi'nin rûhânîyâtı, bizi sarmalayıp kucaklasın; içimizdeki korkuları, endişeleri, şüpheleri silip atsın. Bu mübârek zamân, bizlere, yolumuzu aydınlatan bir fener, kalplerimizi ısıtan bir güneş, rûhlarımızı besleyen bir nehir gibi gelsin.
Ey Rabb-ı Rahîm'im ve ey Hâlık-ı Kerim'im! Bana ve sevdiklerime, sâdece bu gece değil, hayâtımızın her gününde, senin sevginle, merhametinle dolu bir hayât nasîp eyle. Berâet Gecesi'nin bereketi, mânevîyâtı, beni, âilemi, dostlarımı, tüm güzel ve iyi insânları kuşatsın; her birimizi, her türlü kötülükten, her türlü belâdan uzak tut, huzûr ve güven içinde yaşamamızı sağla.
Ey kâinâtın karanlık köşelerini bile aydınlatan, insân rûhuna derîn bir huzûr serpen, kudretiyle varlığı ayakta tutan Rabbim! Bu mübârek gece içimden yükselen duâlarımı, kalbimin en derînlerinden gelen içten yalvarışlarımı lütfen kabûl buyur. Yüreğimdeki en samîmî arzûları, en gizli dilekleri, gözlerimden birer birer dökülen yaşları Senin için akıttım. Her damlada bir umut, her gözyaşında bir teslimiyet var; bu gece, bu teslimiyetin, bu umudun kabûlünü diliyorum.
El-Êmân, el-Êmân! Yâ Rahmân! Yâ Hannân! Yâ Mennân! Yâ Deyyân! Kalbimin kırılganlığını, rûhumun açıklığını Sana arz ederken, her bir yalvarışımda, her bir duâ kelâmımda Senin sonsuz rahmetine, Senin sınırsız merhametine sığınıyorum. İçimdeki yalvarışlarla, kalbimin en saf köşesinden yükselen duâlarla Sana geldim, yalnızca Senin kapında, Senin rahmetinin, Senin affının peşindeyim. Bu gece, içtenlikle dökülen her gözyaşımda Senin merhametini, Senin lütfunu arıyor, bulmayı umuyorum.
Bu gece ve her gece, duâlarımı, yalvarışlarımı ne olur boş çevirme. Yüreğimdeki samîmîyeti, gözlerimden süzülen her bir yaşın ardındaki hikâyeyi, iç dünyâmdaki derîn arzûları görüyor ve biliyorsun, beni karanlıklar içinde kaybolmaktan, umutsuzluğa düşmekten kurtar. İçimdeki ışığı, Senin ışığınla daha da parlak kıl, beni ve sevdiklerimi, Senin sonsuz kudretinle, merhametinle koru, karanlıkları aydınlatan nûrunla yollarımızı aydınlat.
Ey adâletin kaynağı, merhametin ve şefkâtin sâhibi olan Allâh’ım! Yeryüzünde zulme uğrayan, haksızlığa mârûz kalan, zâlimlerin elinden acı çeken tüm mâsûmların yardımcısı ol. Özellikle Filistin başta olmak üzere, dünyânın dört bir yanında haksızlığa uğrayan, zulüm gören, evlerinden edilen, toprakları işgâl altında inleyen, çâresizlik içinde umut arayan her bir kardeşimizin feryâdını kabûl buyûrup imdât et.
Çoluk çocuk, yaşlı, hasta, kadın, erkek demeden insânlığın mârûz kaldığı bu zûlümlere bir son verilmesi için bizlere güç ver, sabır ver, îmân ve gayret ver. Zâlimlerin zulmü altında inim inim inleyen, gözyaşlarına boğulan tüm mazlûmların yaralarını sar, onlara güç ver, kurtuluş yolu aç. Onların acılarını dindir, mağdûriyetlerine son ver.
Sen ki Hazret-i Mûsâ’ya (as) Firavun’un zulmünden kurtuluş yolu gösterdin, sen ki zor zamânlarda peygamberlerine (as) ve mümin kullarına yardım etmekle bilinirsin, işte bugün de mazlûmların yanında olduğunu göster. Onlara rahmetinle, merhametinle, şefkâtinle yardım et. Zûlüm altındaki her bir nefese ferâhlık, her bir gözyaşına tesellî ol, ne olur.
Bu gece hürmetine her dâim, zûlüm gören her bir yüreğe umut ol, karanlıklarını aydınlat. Onların acılarını hafiflet, zulmedenlere karşı onları muzaffer kıl. Zâlimlerin plânlarını boşa çıkar, mazlûmların âhını yerde bırakma. Dünyâ üzerindeki her bir mazlûm için rahmetinin tecelli ettiği, barışın ve huzûrun hâkim olduğu günlerin yakın olmasını Senden niyâz ediyoruz.
Ey merhametlilerin en merhametlisi, zâlimlere karşı mazlûmların yanında olduğunu gösteren ve kudretiyle tüm kâinâtı yöneten Rabbimiz! Zûlüm altında inleyen tüm kalplere şifâ, tüm yaralara merhem ol. Onların feryâdını duyuyorsun, yardımına muhtâç oldukları bu karanlık zamânlarda onlara ışık ol.
Ey Hâlık-ı Kerim'im! Her ânımda benimle olan, dertlerimi bilen, sıkıntılarıma ortak olan Rabbim! Yüreğimdeki en derîn acıları, en büyük umutları Sana sunarken, duâlarımın derînliğini, içtenliğini görüyorsun. Her kelâmımda Senin sevgine, her düşüncemde Senin rahmetine olan muhtâçlığımı biliyorsun. Bu duânın satırları arasında, gözyaşlarımla, kalbimin atışlarıyla Seni anıyor, Senin sonsuz merhametine sığınıyorum.
Karanlık gecelerde bile, Senin nûrunla aydınlanan yolun üzerinde istikâmet, sebât, sadâkat ve kanaâtla yürümek, Senin sevginle dolu ihlâslı bir kalple yaşamak benim en büyük dileğim. Bu gece hürmetine, beni her dâim, Senin sonsuz sevgine, rahmetine, mağfiretine lâyık kullarından eyle ve Senin dinine lâyık, hâlis hâdimlerinden kıl. Günâhlarım ne kadar büyük olursa olsun, umutsuzluğum ne kadar derîn olursa olsun, biliyorum ki Senin rahmetin her şeyi aşar, her türlü karanlığı aydınlatır.
Bu duâm, sâdece kelimelerden ibâret değil, kalbimin derînliklerinden, rûhumun en kuytu köşelerinden yükselen bir yalvarıştır. Rabbim! Bu yalvarışı ne olur kabûl eyle, merhametinin en tatlı esintisiyle kalbimi serinlet, rûhuma huzûr ver. Senin yolunda yürümek, Senin rızânı kazanmak için bana güç ver, sabır ver, sebât ver, îmân-ı kâmil lütfet.
Âmîn, Âmîn, Âmîn bi hurmet-i seyyidil Murselin (asm) Vel hamdulillâhi Rabbil Âlemîn…
[1] İbni Mâce, 1388, İkâme, 191
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.