Şehadet aleminin miftahı Kur'an
Emine Alkış'ın yazısı...
Koca bir âlemin miftahı olan kur’an emsali görülmemiş, eşsiz kusursuz, muci’z bir eserdir. Her bir lafzı manevi sırlar taşıyan bir hazine gibi, ihtişamlı muazzam, kıymetlidir. Âlem nazarında ebediyete kadar canlılığını, diriliğini koruyacak ilahi bir kitaptır. Öyle bir eser ki; kâinatın özeti tercümesidir. Kâinatın ilham alacağı mukaddes bir rehberdir. Şairin dediği gibi “Doğrudan doğruya Kuran’dan alıp ilhamı asrın idrakine söyletmeliyiz İslami “.hakikatini ıspatlama açısından önemlidir. Geçmiş ve gelecek nesillerin uyanmasına, dirilmesine yüz tutan bir delildir. Zerreden küreye olan her şeyin konu olduğu ulvi, ilahi bir eser, sönmez ve söndürülmez bir güneştir. Güneşin her bir zerresinin, parçasının evrene intikal ettiği bir haldir. Âlimlerin, erenlerin, ilim erbabı olanların ilham aldığı bir eser, ilahi sanattır. Sanatın inceliklerinin, fıtri esaslarının, özünün kapılarını açan Şehadet âleminin miftahıdır. Umumi olarak çağlar öncesi çağlar ötesi insanlığa yol gösterici olan kitabı-ı mukaddes beşere hikmetlerini beyan etmiştir. Hayret verecek derecede üslubu, bedi; mucizeleri fasih halindedir.
İsra suresinde beyan edilen ilahi kelam “ Bütün insanlar bir araya gelse bir harfini değiştirmeye güç yetiremeyeceklerini” vurgulamıştır, gün ışığına çıkarmıştır. Bir benzeri daha yapılamaz olduğunu anlamak için başka buhrana ne hacet var.. Bu ilahi sanatın gölgesi, cemiyetin bünyesinde olduğu vakit hayatımızı yaşanır hale getirip, onun manasına uygun olarak şekillendirmek, düzenlemek en makbul olan durumdur. Mevcudatın ilahi kelamın gayesine göre hareket etmesi her vakit esaslı bir mevzubahistir. Fani dünyada bırakılan eserlerin bir kıymet vermediğini, asıl olan tek hakikat olan Kuran’ın değer taşıdığını idrak edip insan-ı nazar ile tanzim ettiğimiz bir husustur. Mucizat-ı Kuran’ın kemalatı mevcudata celb etmektedir
Şehadet âleminin miftahı olan kur’an her asırda tazeliğini, gençliğini, ehemmiyetini muhafaza etmiş, ebediyete kadar mana derinliğini üslup genişliğini korumuş olacaktır. Çağlar öncesi çağlar ötesi, eserler, kitaplar arasında sözün mananın timsali olmuştur. Bu denli hususiyet telakki etmesi beşerin nazarını bu noktaya çekmesi açısından önem arz eder. Zihinleri bu yöne sevk etmesi için ,hakikati yansıtan maksatlar, deliller vuku bulmuştur. Kitab-ı hikmet olan kur’an, ölü zihinleri, çoraklaşmış gönülleri, gaflette olan ruhları diriltmek, uyandırmak için bu hususiyetin ıspatına varmıştır. Ruhlara, kut kuvvet veren bu hakikatler nuru, güneşin ziyası gibi hayat canlılık vermiştir. Nice kişiler onun belağatına hayran kalmış, hissiyatını ayyuka çıkarmıştır. Zira Kuran’ın gayesini özünü anlamayanlar, kur’an’ın güzelliğine erişemeyenler gün gelecek sırrını çözecek, ihtişam muciz, leziz oluşuna inanmış olacaklardır .şair şu dizelerde dile getirdiği gibi “ saflığını ,güzelliğini muhafaza eden kitap bir gün gelip güzel yüzler,ıslak kirpikler,susamış gönüller göreceksin ve bir gün gelip okunacaksın., her pahasına o günü beklemeye değer “.olacaktır.
Sözün özüne vardığımızda, kalplerden semalara uzanan yolda ebediyetin kapılarını açan miftahın; ezeli kur’an olduğunu bir kez daha anlayıp mukaddesatını görmek, Şehadet âlemi için bir izzettir. Rabb'ül Alemin bu izzeti, sonzuz güzelliği yaşayanlardan, mutlak hakikati görenlerden muvafak eylesin .