Sen olmasaydın sabah güneşi

Sen olmasaydın sabah güneşi

Caner Kutlu’nun yazısı...

Caner Kutlu’nun yazısı:

Sabah Güneşi

sen olmasaydın...

Sabaha karışmaktaydık...
güneş denizle aramızdaki tepeden ama nereden olduğunu bilmediğim bir yerden tekrar yükseldiğinde kızıl bir kıyamet gibi heybetli ama şefkatliydi.

Tepeler kalksa... aradan güneşin evini de görürdüm diye düşünürdüm,
‘o zaman bana ilk kavuşan deniz olurdu ama’ diye endişelenirdim;
denizi nasıl engelleyebilirdim ki,
dalgalar beni benden alırlar,
mağaraları doldururlardı.

Yalnızdım...
gün yüzü o kadar netti ki karşımda...
deniz belli ki bir müddet daha gerideydi.

Güneşin her sabahki ışıkları ise,
tepelerin ardındaki engellenemez sudan... mekansız ve her yeri kaplayan bir güneşten bahsediyordu.

Tepelerin yeşillendiği bu sabah da uykunun derin yerinden sıyrılmışken, yine taptaze güneşin ilk ışığını gördüm.

Yetimdi, başı irice, saçları hafif dağınık ve alnı genişçeydi.

Evin güneşi en iyi gören köşesine oturmuştum.

Ellerimle iki bacağımı kavramış hafifçe sallanıyordum.

Ben de yetim kalmıştım.

İnce bir paltosu vardı üzerinde, beni dışarı çağırdı.
Bir kaldırımın köşesine oturduk, başımı okşadı.

Güneşte saçlarım sararırdı.
Ayağa kalktım,
baş parmağım sol cebimde poz veriyordum.
Gözlerim ışıktan kısılmıştı,
yüzüm buruşmuştu,
ama gülümsüyordum işte!..

Sonradan anladım.. üzerinde deniz kokusu ile gül karışımı vardı;
duruşunda ilki, yürüdüğünde ikincisi baskındı.
Sakalları üzüm salkımı gibiydi, çok güzeldi.
İncecik bir duruşu vardı.

İkimizde mahsunduk bu hayatta...
Ancak O ümitliydi.

Her sabah O güneşle var olur, varlığımızın farkına varırdık.

Her şey bu kadar basitti.