Himmet UÇ
Senai Demirci
Senai Demirci, son zamanlarda bir yazı yazdı, hepimizin malumudur. Bediüzzaman’ın mümtaz talebeleri şeyhuhetleri gereği biraz da öbür tarafı aydınlatmak için teker teker göçtüler. Her vaka yeni vakaları çağrıştırır, tepede büyük değişmeler olunca, aşağıda arayışlar başladı. Mithat Paşa’nın saltanatta o kadar gözü var ki demiş ”olmasın Ali Osman olsun Ali Mithat.” Bu yüzden bir sultanı öldürmek gibi büyük bir şer komitesinin başını çekmiş.
Sultan Abdülaziz Han Hazretleri bilekleri iki pes pehlivan tarafından kesilmek sureti ile, ölümle buluşmuş. Tarih buna “padişah intihar etti” iftirasını yapıştırmış. Sultan Aziz intihar etmeyecek kadar aziz bir adam. Sabah namazından sonra odasına giren iki katil tarafından bilekleri kesilmiş, daha sonra bir sandala atılmış can çekiştiren padişah. Cibali karakoluna götürülmüş, orada kan kaybı devam etmiş. Hüseyin Avni Paşası arada bir açıp padişaha bakmış, sonra kan kaybından ölünce hepsi ermeni, on iki doktor tarafından verilen rapora göre büyük padişah mevta olmuş.
15 Temmuz darbei menhusundan sonra sanki bizde de darbe arayışları başladı. Ben darbenin seslerini Senai Beyin kalem şakırtılarından ironik olarak ve de sahih olarak anladım. Ben adı geçen kadar tecessür gösteremediğimden uzaktan bir demir dövme seanslarını seyrediyorum. Çünkü adı geçeni yazı yazmaktan ihtiyarı olarak vazgeçiren bir faaliyeti muşikafa kalemim ile katılamazdım. Köşesini bir savaş ve yorum alanına çeviren adı geçen şahsın adeta psikanalitik tahlilini yapan bir davanın mimarisi konusunda hepsi uzman olan kişilerin yorumlarını, mütalaa ve müzakerelerini okuyunca bizde ne kadar cesur adamlar varmış diye hayret ettim.
Bu arada Senai Beyin psikobiyografisi konusunda oldukça müdakkikane malumatın ortaya çıkmasına sevindim. İnsan kendini başkalarının gözüyle mi daha iyi tanır yoksa kendi gözüyle ve aklıyla mı? Doğrusu bu konuda ben de karar veremez oldum. Adamın biri arzuhalciye gitmiş, “biri bana bir tokat attı, bir dilekçe yaz” demiş. Adam uzun bir dilekçe yazmış “oku da sonra imzala” demiş. Adam okuyunca başlamış ağlamaya “vay benim başıma neler gelmiş de benim haberim yok” demiş. Senai Demirci’ye gelen uzun bir nehri andıran yorumlar zincirini okurken “vay ben ne imişim de haberim yok” diyebilir.
Aslında bu konuda söylenenleri iyiden iyiye tahlil edip sayın Senai Bey ile Mutlak Vekil Arayışları isimli bu çalışmasıyla ilgili olarak bir mülakat yapmak isterdim. Neden mutlak vekil veya mukayyed vekil arama ihtiyacı doğdu? Bunu uzun uzadıya sosyolojik, psikolojik, gerekçelerini konuşmak isterdim. Belki de Senai Bey bunu hissetmiş olacak veya duyumlar sahibi olmuş, böyle bir önemli araştırma için ön hazırlık yapma ihtiyacı duymuş olabilir. Ama neden birden bire atını geri çevirip adeta “yemin ettim bir kere dönmem geri bunu bil” demesini anlamadım. Belki de “aforoz edilirim” korkusu ile yol yakınken döneyim demiş olabilir.
Belki de talebeler kamuoyunda artık “Bediüzzaman yok, bir cemaat parlamentosu oluşturalım herkes oyunu versin” denilmiş de olabilir. Senai Bey bir ön çalışma yapmak istedi ama şiddetle geri döndü.
Namık Kemal, parlamentarizm istekleri ile 75 yıl önce Türkistan Erbabı Şebabı diye bir cemiyet kurdu ama böyle ütopik bir hayalin ona nasıl pahalıya patladığını adalarda ölerek ödedi. Adalarda öldüğünde cenazesi Bolayır’a nasıl getirildi, onun arkasından yanındaki hayranları ve devlet görevlilerini bir sinematograf ile seyretmek isterdim. Bolayır’a getirildikten sonra defnedilmiş. İmam kimbilir telkin verirken neler düşünmüştür? ”Bu mezara koyduğumuz adam milletine daha ideal bir rejim hevesi ile rüyalar gördü ama rüyalar faciaya dönüştü, işte şu garip kasabada mezara kondu” demiş olabilir.
Denizaşırı bir ülkede bir hitabet ve kalem sahibi hoca FETO da erbabı şebabı ile bir rejim hevesine düştü, tıpkı Namık Kemal gibi, ne hülyalar görmüştür. Keşke Thomas Moore gibi “Ütopyalarım” diye kitap yazsaydı. Ütopyasının kendine, ülkeyi, sabi sibyana nelere mal olduğunu görürdü. O da şimdi kitapları, emelleri, hayallerinin enkazı altında neler çekiyordur?
Senai Bey böyle şeyler düşünmedi ama bir ön hazırlık yapmak istedi, belki de öyle düşünmemiştir. Mutlak vekili aramak için bir takım mukaddimeler yapmak istedi ama olmadı. Kalemini cebine koydu bir daha da böyle hatarlı konulara temas etmeyeceğine dair şahıslar tarafından ikaz edildi. Olsun değil mi Senai Bey. Tarih bu arayışları kaydedip hangi sonuçlara varılacağını ortaya koyacaktır, bekleyelim görelim muhterem arkadaşım.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.