Şerif Mardin resmi görüşü Said Nursi ile bozdu
Takış: Şerif Mardin, Türkiye’de Bediüzzaman üzerinde bir batılı sosyolog gibi durdu
Risale Haber-Haber Merkezi
Ünlü sosyolog Şerif Mardin ile ilgili Doğu-Batı yayınları arasında “Şerif Mardin Okumaları” adlı kitap yayınladı. Kitabın yazarlarından Taşkın Takış, resmi çevrelerin Türkiye’de dini bilimsel ve sosyolojik bir olay olarak almadığını, Mardin’in bunu ilk defa Said Nursi kitabıyla bozduğu kaydetti.
Şerif Mardin’in, Türkiye’de Bediüzzaman üzerinde bir batılı sosyolog gibi durduğuna dikkat çeken Takış, resmi çevrelerin Türkiye’de dini, bilimsel bir olgu, sosyolojik bir olay olarak almadığını, bunu ilk defa bozanın Şerif Mardin olduğunu belirtti.
Mardin’in Bediüzzaman Said Nursi Olayı adlı kitabını değerlendiren Takış, şu görüşleri dile getirdi:
Türkiye’de din sosyolojisi çalışmaları sosyal bilimlerin arka bahçesinde el değmemiş konular olarak duruyordu. Said Nursi ve Nurculuk hareketi bunlardan biriydi. İçeriden ve dışarıdan hazırlanmış incelemeler sayılmazsa, objektif kaygı güden yapıtların başında, Mardin’in Bediüzzaman Said Nursi Olayı gelir. Aslında etkisi çok geniş bir sahaya yayılan hareket hakkında, bu kadar az sayıda güvenilir kaynağın olması, son tahlilde bilim camiasının içinde yer aldığı “korku”ları göstermektedir.
Bediüzzaman Said Nursi Olayı isimli inceleme, Türkiye’de modernleşme serüvenini, dinî bir hareket üzerinden değerlendirir. Nurculuk hareketinin yaygınlık kazandığı dönemlerde Cumhuriyet modernleşmesinin büyük bir mesafe kat etmesinin aynı dönemlere rastlaması tesadüf değildir. Temel bir tez olarak modernleşme hikâyesine eşzamanlı bir biçimde farklı kesimler tarafından nasıl eşlik edildiği gösterilmektedir.
Nurculuk Hareketi her şeyden önce bir tecdid ve yenilenme hareketiydi. Mardin, modernleşmenin derinlerine inerek, İkinci Abdülhamit’in reform çabalarını dikkatli bir şekilde tahlil eder. Dönemin İstanbul’undaki fikir hareketleri tüm canlılığıyla tasvir edilir. Bunun yanında Nursi’nin bulunduğu Bitlis, Van, Isparta gibi civar illerin kültürel ve demografik özellikleri incelenir. Aşiret ve ağalık gibi geleneksel kurumlar hakkında ayrıntılı bilgi ve rakamlar verilir. Bu bölgelerdeki yerli halkın yaşayış şekli ve eşrafın, Osmanlı hükümetini temsil eden memurlarla kurduğu diyaloglar anlatılır. Özellikle bir hareketin hangi koşullar altında ortaya çıktığı etraflı bir biçimde anlaşılmaya çalışılır.
Said Nursi, son derece asi ve inatçı bir kişilikti. Nursi, çocukluğundan beri müthiş bir aktivizm içinde yer almaktaydı. Toplumun alışılmış gündelik telaşının dışında yaşıyordu. İyi bir medrese eğitimi almıştı. İlk dönemlerinde İslam reformizminin tirumvirası Cemalettin Afgani, Muhammed Abduh ve Raşit Rıza’nın fikirlerinden etkilenmiştir. Geleneksel lehçeyi kendine has üslubu ile kullanmaktaydı. Risale-i Nur’un mesajının geniş kesimlere ulaşabilmesi için öğrencileriyle birlikte büyük bir mücadelenin içinde yer almıştı. İmanın milyonlara yayılması davasını güdüyordu. Said Nursi islamı, uhrevi kimliğinden arındırmaksızın doğa bilimlerine ve modern dünyaya cevaplar üretiyordu.
Said Nursi, hareketinin kırsal çevreden derin yankılar bulması çok doğaldı. Zira Kemalizm geleneksel kurumların manevi yönlerini doyurabilecek en basit ilmihal bilgilerinden mahrumdu. Kemalizm’in duygusal yankı yaratacak bir programı yoktu. Nurculuk hareketi aynı zamanda manevi değerlere vurgu yapan kesimlerin modernleşme taleplerinin geniş bir projeye katılımın serüveniydi. Aynı zamanda bu, Cumhuriyet projesine katılımın sancılı bir serüveniydi.”