Şeytan bütün fitne ve fesadına rağmen, Allah'tan korkarım demesi ne manaya geliyor?
Önce şunu belirtelim ki, şeytanın bu ifadeleri Kur’an’ın sadece -mealini vereceğimiz- şu iki ayetinde yer almıştır.
“Hani şeytan onlara yaptıkları işi güzel gösterip şöyle demişti: 'Bugün insanlardan size galip gelecek kimse yoktur. Ben de yanınızdayım!' Fakat iki ordu birbirini görecek hale gelip karşılaşınca gerisin geri dönüverdi ve: 'Ben, dedi, sizden uzağım, ben sizin göremediğiniz şeyleri görüyorum, ben Allah’tan korkarım.' Öyle ya, Allah’ın azabı çok şiddetlidir.”(Enfal, 8/48).
Bu ayetin tefsirinde alimlerin ittifak ettiği noktalardan biri şudur: Şeytan, Benu Kenane kabilesinin liderlerinden Süraka b. Malik kılığına girerek askerleriyle görünür bir şekilde müşriklerin safında yer almış ve -ayette ifade edilen sözleriyle- onları savaşa teşvik etmişti. Bedir savaşı hazırlığı esnasında Şeytan, Hz.Cebrail (as)’in meleklerle geldiğini görünce, elele tutuştuğu Haris b. Hişam’ın elinden elini çekerek, gerisin geri dönüverdi. Haris “Hani sen bize yardıma gelmiştin, şimdi bizi bırakıp nereye gidiyorsun?” deyince de “Ben, artık sizden uzağım, ben sizin göremediğiniz şeyleri görüyorum, ben Allah’tan korkarım.” diye cevap verdi.(bk. İbn Kesir, ilgili ayetin tefsiri).
Katade’nin bildirdiğine göre, Şeytan “Ben Allah’tan korkarım” derken yalan söylüyordu. Aslında o Allah’tan değil, meleklerle desteklenmiş olan Müslüman ordusundan korkuyordu. İnsanları aldatmak, tuzağa düşürüp yüzüstü bırakmak onun hap yaptığı işlerdir.(a.g.e.)
Şunu diyebiliriz ki, şeytanın “Ben sizin göremediğiniz şeyleri görüyorum, ben Allah’tan korkarım.” şeklindeki sözleri, aslî kimliğini gizlemeye yönelik bir taktiktir. Çünkü, işin başında müşriklerin askerlerini güçlü gördüğü için onları -Kenane kabilesi gibi güçlü bir kabilenin reisi olarak- savaşa teşvik etmiş ve Müslümanların hezimete uğratılacağını düşünmüştür. Fakat işin öyle olmadığını anlayınca da, bu defa Müşriklerin küfür üzere hezimete uğrayıp cehenneme gitmeleri için “asıl şeytanî kimliğini göstermeden” onları yüzüstü bırakıp kaçmıştır.
Konuyla ilgili diğer ayetin meali şöyledir:
“Yahudileri savaşa teşvik eden münafıkların durumu ise tıpkı şeytanın durumuna benzer ki o, insana: 'Dine inanma, reddet!' diye telkin eder. O kendisine kulak verip kâfir olunca da şöyle der: 'Ben senden uzağım. Çünkü ben âlemlerin Rabbinden korkarım!' ”(Haşir, 59/16).
Bu iki sure de Medine’de inmiştir. Enfal suresi Bedir savaşının akabinde indiğine göre, Haşir suresindeki bu ayette yer alan “münafıkların durumu ise tıpkı şeytanın durumuna benzer ki “o…” ifadesi, Enfal suresinde yer alan şeytanın manevrasına atıfta bulunmak gibi bir izlenim söz konusudur. Daha açık bir ifadeyle bu ayette Hendek savaşında Müşrikleri savaşa teşvik eden ve “bütün gücümüzle yanınızdayız” diyen Yahudi münafıklarının bu durumu, Enfal suresinde yer alan şeytanın tutumuyla aynı olduğuna işaret edilmiştir.
Mahşer meydanında şeytanın yapacağı şu itiraflar da onun Allah’tan korkmasından çok, kendi görevini yerine getirdiğini, kendi işini yaptığını göstermektedir:
“Hesaplar görülüp iş tamamlanınca şeytan onlara şöyle diyecek: 'Allah size doğru vaadde bulundu. Ben de size bir şeyler vaad ettim, ama sözümden caydım. Doğrusu, benim size istediğimi yaptıracak bir gücüm yoktu. Sadece ben sizi dâvet ettim, siz de çağrımı kabul ettiniz. O halde beni ayıplamayın, kendi kendinizi kınayın. Ne ben sizi kurtarabilirim, ne de siz beni kurtarabilirsiniz. Ben, sizin daha önce beni Allah’a şerik yapmanızı da reddetmiştim.' Elbette, böyle zalimlerin hakkı gayet acı bir azaptır.”(İbrahim, 14/22)
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.