Şu zamanda iman-ı tahkikînin dersini vermek kudsî bir vazifedir
Kader-i İlâhî beni bu yerlere göndermesi, sizleri şu vazife-i kudsiyede uyandırmak içinmiş
Risale Haber-Haber Merkezi
(Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin Barla Lâhikası adlı eserinden bölümler.)
Hulûsi Beye hitaben yazılmış bir mektuptur.
1 بِاسْمِهِ
2 وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ
اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللهِ وَبَرَكَاتُهُ بِعَدَدِ حِسَابِ اَبْجَدْ اَعْدَادِ حُرُوفِ مَا قَرَأْتَهُ مِنْ اَجْزَاۤءِ رِسَالَةِ النُّورِ 3
Sevgili kardeşim; Seni teşvik için değil, çünkü teşvike muhtaç değilsin. Hem medar-ı fahr olmak için değil; çünkü fahr ise ucb ve riyâya medardır. Belki sana medar-ı şükür olmak için diyorum ki:
Sen ve Hakkı Efendi benim için yüz ciddî talebe hükmüne geçtiniz. Hattâ diyebilirim ki, kader-i İlâhî beni bu yerlere göndermesi, sizleri şu vazife-i kudsiyede uyandırmak içinmiş. Şimdi şu zamanda iman-ı tahkikînin dersini vermek pek büyük bir fazilettir ve kudsî bir vazifedir. İman-ı tahkikîyi taşıyan bir mü’min, çok mü’minlere bir nokta-i istinad olur ki, şuursuz olarak avâm-ı mü’minîn o iman-ı tahkikî sahibinin kuvvet-i imanına istinad ederek kuvve-i mâneviyeleri kırılmaz; dalâletlere karşı dayanırlar.
İşte şöyle bir derste bulunduğunuz için Cenâb-ı Hakka yüz binler şükretmelisiniz. Ben de Cenâb-ı Hakka yüz binler şükür ediyorum ki, o kuvvetli omuzlarınız yüküm altına girdiği için zaif omuzum ağırlıktan kurtulup ruhum rahat etti. İstirahat bulan ruhum size takdirkârane ve minnettârâne bakıyor. Ve mes’uliyetten kurtulan kalbim de muvaffakiyetinize dua ediyor. Ve icrâ-yı vazife için çok düşünmekten kurtulan aklım da sizi tebrik ediyor. Ben şu vazife-i kudsiyede bilmeyerek istihdam olunurdum; siz bilerek hizmet ediyorsunuz, bahtiyarsınız. İnşaallah, niyet-i hâliseniz, benim müşevveş niyetimi dahi tashih edecektir. Şimdi başka birkaç noktayı size beyan ediyorum.
Evvelen: Yazdığım bazı şeylere dair fikrinizi soruyordum. Maksadım, “Gördüğüm hakikat acaba hakikat midir?” diye sormuyorum. Belki, “Hakikate açılan yol, acaba umuma yol olabilir mi?” diye soruyorum. Çünkü umumun telâkkisini sizin kadar bilmiyorum.
Saniyen: Misafir müftüye ve Şeyh Mustafa’ya, size gönderilen mektubun birer suretini verdiğin için iyi ettiniz. Hattâ bana da bir suret gönderiniz. Hem biraderzadem olan o müftünün oğluna deyiniz ki, benim tarafımdan âhiret kardeşim ve Kur’ân hizmetinde arkadaşım ve meşreben celâlli olan pederine yazsın: Selâm, duamla beraber ondan istiyorum ki, beraber götürdüğü envâr-ı Kur’âniyenin suhulet-i intişarları için irşad ve nasihatinde 4 فَقُولاَ لَهُ قَوْلاً لَيِّنًا âyetindeki lûtf-u irşadı kendine rehber etsin…
Rabian: Sorduğun suallere dair yanımda kitap bulunmadığı için, Hanefî ulemâsının kavillerini ve ehâdîsin rivayetlerini şimdilik bilmiyorum. Fakat bence, böyle efdaliyet meselesinde, kabul-i âmmeyi ihsâs eden âdet-i cemaat medar-ı tercihtir. Âdet-i İslâmiye nasıl gelmiş, o daha efdaldir.
Birinci sualiniz: Eğer Kur’ân okunurken, namazın, tesbihatın tetimmesi ise, kıbleye karşı duranlar, vaziyetlerini bozmamak evlâdır. Yalnız müezzinin önündeki adam arkasını çevirsin, yahut çekilsin. Eğer Kur’ân müstakil olarak okunursa, okuyana karşı teveccüh etmek evlâdır. Hem cihât-ı sitte ile mukayyed olmayan ruh kulağıyla dinleyen adam kıbleye karşı teveccüh etse; ve cismanî kulağıyla dinleyen adam, okuyana karşı teveccüh etse, evlâdır.
İkinci sualiniz: Cemaatin iştiyakına ve okuyanın niyetine göre efdaliyet tahavvül eder. HAŞİYE
Üçüncü sualiniz: Üç İhlâs, bir Fatiha, muhtasar bir hatim hükmünde olduğundan ona vakit tahdit edilmez. Her vakitte gayet müstahsendir.
Dördüncü sualiniz:
اَللّٰهُمَّ اَنْتَ السَّلاَمُ وَمِنْكَ السَّلاَمُ تَبَارَكْتَ يَا ذَا الْجَلاَلِ وَاْلاِكْرَامِ 5
kelâmını değil yalnız müezzin, her bir musallî her bir namazın selâmından sonra söylemesi Şâfiîce sünnettir. Hanefîce dahi, müezzin için her namazda sünnet olması gerektir. Umum ihvanlara selâm ve bayramlarınızı tebrik ediyorum.
Âhiret kardeşiniz Said Nursî
1 : Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah’ın adıyla.
2 : “Hiçbir şey yoktur ki Allah’ı hamd ile tesbih etmesin.” İsrâ Sûresi, 17:44.
3 : Risaletü’n-Nur eczâlarından okuduğunuz harf adedinin ebced hesabı sayısınca, Allah’ın selâmı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.
4 : “Ona yumuşak söz söyleyin.” Tâhâ Sûresi, 20:44.
HAŞİYE : İkinci sual: Sabah ve akşam namazlarından sonra Sûre-i Haşr’in sonunda هُوَ اللهُ الَّذِى’den başlamak sünnet iken لاَيَسْتَوِى ’den başlanması, efdaliyeti terk olur mu?
5 : “Allah’ım selâm Sensin; selâmet de ancak Sendendir. Mübâreksin, ey Celâl ve İkrâm Sahibi!” Müslim, Mesâcid: 135, 136; Ebû Dâvud, Vitr: 25, 27; Tirmizî, Salât: 108; Nesâî, Sehv: 81, 82; İbn-i Mâce, İkâme: 32; Dârimî, Salât: 88; Müsned: 5:275, 280, 6:62, 184, 235.
Devam edecek
ÖNCEKİ BÖLÜMLER
Lâhika mektupları hizmet-i Kur’âniyenin esaslarını ders veriyor
Hulûsi Bey ve Sabri Efendinin mektuplarının Risale-i Nur'a dahil edilmesinin beş sebebi var
Üstadın vazifesinin bitmediğine dair burhanlar
Risale-i Nur mektuplarının bendeki tesirleri
Size bu eseri yaptırtan o Nurları ayak altında bıraktırmaz
Ömrümde ilk defa olarak Üstad dedim
İhtiyaca ve hâl-i âleme göre yazdırıldığına asla şüphe kalmamıştır
Doğrudan doğruya nur-u Kur’ân olan mübarek Sözler
On Dokuzuncu Mektup ile yeniden hayata dönmüş gibi oldum
Eserleriniz güzel bir Üstad, ulvî bir mürşid olacak
Bu hakaikle Avrupa ehl-i dalâletine de meydan okunur
Allah bu Nurları âciz insanlarla bile neşir ve muhafaza ettirir
Risaletü’n-Nur’un dinleyicileri arasında 88 yaşında bir hoca vardı
Bu eserler bütün cemaatlere daima mazhar-ı takdir oluyor
Yeğeni Abdurrahman'dan Said Nursi'ye: Aziz Mamo
On Dokuzuncu Mektup, ruh ve kalb-i âcizîyi gül ve gülistanlığa çevirdi
Müşrik ve münkirleri mağlûp ve ilzam eden son sistem malzeme-i cihadiye
Beşerin ayağını kaydıran şu asırda Nur fabrikasından her nevi teçhizat alınmalı
Avrupa meftunlarına atılan topun elmas güllelerini gördüm
Cenâb-ı Hak sancak-ı Muhammedî (asm) tahtında cümlemizi haşreylesin
O söz felsefenin çıkmazına sapan gafil ve âsilere müthiş bir darbe gibi çarpıyor
Otuz Üçüncü Sözünüzle kalbimi tedavi buyurmanızı istirham eylerim
Zaman olur ki herşey, herkes, her muamele, kalbi incitiyor, işte ilacı
Nur deryasından içmek isteyen bunları alsa dahi kalp ve ruha kâfi
Sözlerinizi insafla okursa tevbeye mecbur olacağına kat’iyen ümitvârım
Güzellik yazılarımızda değil, i’câz-ı Kur’ân’dan olan nurlu Sözler’e aittir
Isparta’nın intibahına sebep olan Âdilcevazlı Bekir Ağanın duyguları
Onuncu Söz'ü aldığım dakikada bir ağacın altına gittim
Benim için buna ruhsat veren Cenâb-ı Hakka milyarlarca hamd ediyor ve şükrediyorum
Mirac gibi bir şâheser karşısında apoletleri sökülmüş bir kral vaziyetine düşer
Bendeniz, doktorların düşündüğü gibi düşünmüyorum
Bu kardeşinizde, Üstadının bazı hasletlerinden vardır
Risale-i Nur, Avrupa’ya karşı Kur’ân’ın parlak bir güneş olduğunu gösterecek
25. Söz 'Yaş ve kuru ne varsa Kur'an'da yazılmıştır' ayetini ispat ediyor
Envâr-ı Kur’âniye burhanlarından Sözler kalbimi nurlandırıyor
Bahtiyar kardeşim Hüsrev, o menzili çok güzel süslendirmişsin
Herkesten ziyade hasta olan, maddî ve gâfil doktorlardır
Şu tevafukat-ı acibe başka kitaplarda bulunur mu?
Cumartesi günü, saat on bir buçukta müjdeli ve mübeşşir eseri aldım
Bir zerrede kâinatın saltanatının küçük nümunesi mevcuttur
Hz. Muhammed’in (asm) muazzam mucizesi elimizde değil mi?
Yirmi Üçüncü Söz insanlara insanlıklarını ihtar ediyor
Aradaki hâinlerin engel olmaları, şüphesiz çok müteessir ediyor
O mektubu valideme okudum, gözlerinden yaşlar dökülüyordu
Risalelerin her birisinin nurları bir, güzellikleri ayrı
Gözlerimden dökülen yaşları risaleleri okumakla teskin edebiliyorum
Üstadıma kendi elimle Kur’ân-ı Kerîmi yazıp takdim etmeyi çok arzu ediyorum
Ey Üstad! Eserlerin seni nâmınla beraber yaşatacaktır
Manevî iplerle bağlanmış bir cemaat efradının sevini hissediyorum
Bazıları soruyor, Nur eczahanesinde ne gibi tedaviler var?
Emsâli görülmemiş hakikatleri Hazret-i Kur’ân’dan istiyor
Kötü alimlere çok mükemmel ve manevî tokat aşk ediyorsunuz
Binbaşı Âsım Beyin Risale-i Nur şiiri
Bu Sözler, şükür nehrinin menbaına şükür dağının tepesine götürüyor
Rahmet-i İlâhiyeye, Üstadımız elyak ve elhak memur ve vasıta olmuştur
Nur talebelerinin bu hali bir alâmet-i muvaffakiyettir
Üstadım, imanımı balyozuyla kırarak kurtardı
Üstadım, Kur’ân denizindeki definelerini meydana çıkarmıştınız
29. Mektuptaki o bölüm beni derin derin tefekküre sevk eyledi
Kâinatın sırlarını açan anahtarları bu fakire veren o risalelerdir
Hattat ve şair Ahmed Galib'in Sözler ve Bediüzzaman şiiri
Zahiren otuz üç adet, mânen otuz üç milyon elmas, inci ve mücevherat
Bazan yoruluyorum, nefsimi ruhum vazifeye davet ediyor
Medar-ı tesellîmiz Erhamü’r-Râhimîn’in bize kavuşturduğu hakikatlerdir
Tarikatı anlatan bu risaleyi çok ehemmiyetli buluyorum
Üstadım, Kur’ân-ı Hakîmin son sistem malzeme-i mübarekelerini icada vesilesiniz
O risale Ulemâü’s-sû’ ahzâbına şedit bir tokattır
Bu hafta sevincim ve şevkim pek ziyade idi
Kur’ân-ı Azîmüşşâna fedâ olan bu baş, başka yere eğilmeyecek
Nasuhîzade Şeyh Mehmed Efendiden Bediüzzaman'a şiir
Gönül şöyle arzu ediyor: Bu fakir, siz Üstadımdan evvel kabre girsin
Hafız Ali'nin şehid olacağını hissettiği yazısı
Bu nurlu eserler hem okşamak, hem korkutmak gibi iki zıt tesiri hâizdir
Rica ederim gücenmeyiniz hediyenizi bunun için kabul edemedim
Bediüzzaman Said Nursi'den talebelerine ciddi kardeşlik uyarısı
Ancak ve ancak i’câz-ı Kur’ân’ın o büyük denizinin reşhasıdır
İki haftadır Sırr-ı inna ateyna risalesini okuyor ve elimizden bırakmıyoruz
Müftü 'Hiç kimsenin muktedir olmadığı hakaiki Kur’ân’dan bulup çıkarmışlar” diyor
Sözler ve Mektubat'ın en harika vasfı bu ince noktada
Nasıl o Hâlık-ı Zülcelâle nihayetsiz bir minnettarlıkta bulunmayalım ki
Üstadımın tavsiye buyurdukları kestirme, Kur’ânî ve nurânî caddedir
Bu Sözün en son tevafukatını göstermesi de ayrıca bir tevafuktur
Bu risale zulümatlı günlerin veda etmekte olduğunu ihbar ediyor
Bediüzzaman: Hatâmı gördüğünüz vakit serbestçe bana söyleseniz mesrur olacağım
Risaletü’n-Nur'un herbirisi birer mürşid-i ekmeldir
O ibare, Eski Said’i Yeni Said’e çevirmesine sebebiyet vermiştir
Koca bir dairenin maddî ve manevî ağır yükü altında tek başıma kaldığımdan çok bunalmıştım
Risale-i Nur’u görseler, kabul edip sarılacaklar
Asrın yaralarından, mânevî doktora muhtaç bir gencin mektubu
Ehl-i tarîkatla birleştik, şimdi Sözler’i çok okuyoruz
İns ve cin canavarlarından kurtulmak için Sözler’in herbiri tahassungâh
Hazret-i Mevlânâ Hâlid ile Üstad Bediüzzaman'ın 100 yıllık tevafukları
Sûre-i Yâsin anahtar ve şefaatçi oldu, yağmur kâfi miktarda yağdı
Risale-i Nur’un şakirtleri öyle bir caddeye girmişler ki
İttiba-ı sünnet risalesinde akıl açılan kapılardan içeriye giriyor
Hazret-i Kur’ân hadimlerini muhafaza ve himaye ettiğini gösterdi
Bu risale, hüdhüd-ü Süleymanî tarzında, kalbi biaynihî gösteriyor
Bu ilaçlarla mânevî yaralarımızı o kadar güzel ve çabuk tedavi ediyorsunuz ki
Bu nurlar öyle manevî gıdalar ki, herkesi, her an doyurmaya kâfi
Ah Üstadım ne vardı, insanlar ya göründüğü gibi yahut olduğu gibi görünselerdi!
Akıl ve kalb 'Sadakte ve bilhakkı natakte' diye tasdik ediyorlar
Sünnet-i Seniyye'yi anlatan risaleler okunmaya doyulmaz
Fatiha'daki sır öyle bir düğme olarak gösteriliyor ki
İşte o vakit secde-i şükrana kapanarak ağlıyor, ağlıyor, ağlıyor
Şimdi hayatım çok zevklidir Sözler’in tetkikatıyla meşgulüm
Kur’ân-ı Azîmüşşândan aldığım nurlu ilham-ı İlâhîden doğmuştur
Mü’minim, Elhamdülillâh Müslümanım diyen ittibâ-ı sünnet etmeli, sünnete yapışmalı
Gayemiz neşr-i envâr-ı hakaik-i Kur’ân’dır
Şems-i hidayetten neşr-i envâr eden Sözler hakikat âleminin çarşısıdır
Said Nursi'den Müftüye 'son ihtar' mektubu
Said Nursi, talebesine atılan iftiraya böyle cevap verdi
Senin mini mini hayat tekneni ömrünün denizinde aldanarak boğdurma
Dahîlek yâ Dellâlü’l-Kur’ân nidâ-yı âşıkane ve müştâkanesiyle...
O büyük Şeyh, eski Said gibi bir müridle, yeni Said gibi bir ders arkadaşıyla konuşuyor
Dinsizliğin münteşir olduğu şu zamanda bulunduğumuza evvelce teessüf ediyorduk
Hazret-i Âdem nur-u Muhammed (asm) hakkında demiş
Gavs-ı Azam Şâh-ı Geylâni'nin gaybî ihbarı bu biçareyi öyle bir hale getirdi ki
Üstadım, şu zâlimlerin İslâmiyete karşı tecavüzlerini şeriat sahibine şikâyet etti
Ya Rab, Üstadım Said Nursî Hazretlerinden razı ol
Aziz Üstad, Âlem-i İslâma indirilen darbelerin omuzlarınıza isabet ettiğini biliyorum
İşittim ki, Üstadım yılanların hücumuna mâruz kalmış
Ah Üstadım, bazan zahirî hâdisat insanı çok düşündürüyor
Ağla, hem çok ağla! Alem-i İslâm için ağlayanlarla beraber ağla
Tatlı Sözlerinizi yazmaya başladım ve yazmaya doyamıyorum
İslâmiyetin güneşinin parlayacağına işaret buyuruyorsunuz
Bediüzzaman'ın 'Said Kürttür arkasından gitmeyin' diyenlere verdiği cevap
Hamd olsun, kardeşlerimiz fikren ve ruhen hal-i terakkidedirler
Onun elindeki kalem, ucu keskin olmuş kılıç gibidir
Bu Nurları bulduktan sonra istikbalimi gördükçe kahkahayla gülüyorum
Ya Üstad-ı Ekremim size yani Risale-i Nur’a muhabbetimin binde birini takdim edemiyorum
Risale-i Nur, Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyânın mu’cize-i bahiresini ispat edecek
Sen bu Kur’ânî elmaslarla, o koca baharın mübeşşirisin
Üstad Kur’ânî tarlaya Bismillah diyerek Sözler tohumunu ekiyor
Yirmi Beşinci Söz, ehl-i Kur’ân’a mesned, gürûh-u isyana silâhhane
Halklardan sadaka kabul etmediğim gibi, kitaplarıma da sadakalarla tab’ını kabul etmem
Bediüzzaman: Ben hayret ediyordum, neden böyle yazıyorum?
Bediüzzaman: Yazı ve sözleri kendi malın ve senin sözlerindir bil, öyle sahip ol