Abdurrahman İRAZ

Abdurrahman İRAZ

Sungur ağabeyin sevinci

Bundan önceki yazımda vakıfları yazmıştım. Vakıflarla geçirdiğimiz üç günün feyiz ve bereketini anlatmaya çalışmıştım.
Bugün size bu vakıf kardeşlerin Mustafa Sungur ağabeyle bir araya gelişini ve Sungur ağabeyin tepkisini anlatmaya çalışacağım.

Vakıfların okuma programının üçüncü günü geçen hafta perşembe gününe denk geliyordu. Ve perşembe günü de Sungur ağabeyin Üsküdar'daki Bedi dersanesinde umumi ders günüdür. Onun için akşam namazından sonar 200 kişilik vakıf kafilesiyle Ümraniye'den Üsküdar'a hareket ettik. Üsküdar'a vardığımızda farklı bir gecenin içinde olduğumuzu düşündüm fakat açıkçası tam bir mana veremedim.

(Fotoğraflar için TIKLAYINIZ)

Dersaneye girince henüz erken bir saat olduğu halde, çok ciddi bir yoğunlukla karşılaştım. Ancak oturacak bir yer bulabildim. Biraz sonra yatsı namazını kılacağımız için namaz düzenini aldık fakat ne mümkün. Nerdeyse arkadaki insanın dizleri önündekinin ayaklarına değecek. Yanımda tanımadığım bir arkadaş var bana soruyor:
-Ağabey bugün olağan üstü bir durum mu var?
-Bilmiyorum neden?
-Abi burası bu saatte hiç böyle kalabalık olmazdı, herhalde bir şey var.
-Dur bakalım anlayacağız deyip namazı beklemeye devam ediyoruz.
Biraz sonra yatsı ezanı okunuyor. Zar-zor kılınan namazdan sonra nihayet Sungur ağabey salona iniyor. Tesbihat bittikten sonra derse başlanacak ama kitapların dağıtılma işi izdihamdan dolayı ağır işliyor. Nihayet Sungur ağabeyin “oku” dediğini duyuyoruz ve ders başlıyor. Bu arada ben elimde fotoğraf makinasıyla ders salonundan çıkmaya çalışıyorum. Ders salonundan nihayet çıkmaya muvaffak oluyorum ama koridorda yürümek büsbütün zor. İnsanlar ayakta oturmaya değil dikilmeye yer arıyorlar. Üst katlara çıkan merdivenler salkım gibi insanlarla dolu, alt kattada geniş bir salon var inmeye çalışıyorum fakat nafile “inemezsin ağabey dolu oralar” deniyor. Ben de üst kata çıkmaya çalışıyorum. Çıkıyorum da, üst kattaki salonu dolu görüyorum. Çoğu da akademisyen ve öğretim üyeleri.

Geri dönüp gördüklerimi size aktarmam için resimlemeye çalışıyorum. Her enstantaneyi yakalamaya, çekmeye çalışıyorum. Nihayet Fatiha veriliyor ve ders hitama eriyor. Ben de büyük salonun Sungur ağabeyin yanına iniyorum.

Son iki-üç senedir Sungur ağabeyi böyle sağlıklı ve zinde görmemiştim. Herkesle ayrı ayrı konuşuyor. Uzun zamandır görmediklerini soru yağmuruna tutuyor. Bölgelerindeki hizmetleri, insanları  hatta ailelerini tek tek soruyor, hizmetler hakkında bilgiler aldıkça yüzü gülüyor, güldükçe canlanıyor. Canlandıkça soruyor. Hikmetini çözemedim ama o gece İstanbul'un her yerinden Türkiye'nin ve hatta yurt dışından bir çok kişi vardı. Birinci dersten sonra hilafı adet olarak ikinci dersin yerine dışardan gelenlerin hizmetleri dinlendi. Hele bir tanesi vardıki o, bütün katlarda adeta heyecan dalgası oluşturdu.

Van’dan gelen Yaşar Altaylı’nın müjdesi salondaki heyecanı en üst seviyeye çıkardı, hele Sungur ağabeyin sevinci görülmeye değerdi.

Yaşar Altaylı'nın elinde bir dosya vardı. Resmini foto galeride göreceğiniz gibi dosyanın kapağında ikiz kuleli büyük bir kompleksin fotoğrafı bulunuyordu. Bu dosyayı Sungur ağabeyin eline verdikten sonra dediki, “ağabey bu proje, Van'da toplam 6000m2 arsa içine 4000m2 üzerine inşaallah içinde her türlü sosyal tesisin, toplantı ve kongre salonlarının, misafirhane ve ders salonlarının, altında 3000 araçlık otoparkın bulunduğu ikiz kule olmak üzere 15 katlı Van Bediüzzaman külliyesinin projesidir.”

Sungur ağabey öyle bir hal aldıki onu buradan tarif etmek mümkün değil. Fakat dosyayı iyice inceledikten sonra bir ara boşluğa uzun uzun baktı. İşte orada ben Sungur ağabeyi okuyunca “sadakte Üstadım sadakte” dediğini anladım.

Bu proje hakkında detaylı bilgiyi yakında size ulaştıracağım inşaallah ama şunu tekrar söylemeliyim. Bunu herkes gördü ve anladı ki Sungur ağabeye verilecek en tesirli ilaç, iman ve Kur’an hizmetinden güzel haberlerdir. Yaşar Altaylı'nın Van'da yaptıkları her lisenin önüne bir hizmet mekanı projesi de ayrı bir yazı konusudur.

Van'daki bu hizmetlerin üzerine bir de yurt dışı hizmetleri anlatılınca Sungur ağabeyin keyfinin yerinde olduğunu görüp ses kayıt cihazımı açarak o kalabalıkta kulağına “ağabey bütün dünya yarın sizi okuyacak bir şey demek ister misiniz” diye sorunca, “yalnız dünya mı şu anda arş-ı ala bizi okuyup dinliyor kardeşim” dedi. “Peki ağabey cemaata ne söylemek istersiniz?” dedim. O da “ben herkese çok dua ediyorum onlar da bana dua etsinler ve çok fazla Risale-i Nur okusunlar. Binler selam” dedi.

Saadet ve muhabbetle kalınız.

(Fotoğraflar için TIKLAYINIZ)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
7 Yorum