Tahiri Mutlu’nun vefat günü gördüklerim
Yazar Ömer Özcan Bediüzzaman’ın talebesi Tahiri Mutlu’nun vefat haberini ve anlarını o akşam kaleme almıştı
Risale Haber-Haber Merkezi
Tâhirî Mutlu ağabeyin vefatından hemen sonra, hasb-el kader cenazesinin başında bulunmak nasip oldu... Cenazenin kaldırılmasıyla alakalı bu hatıra o günkü halet-i ruhiyemle aynı günün akşamı tarafımdan kaleme alınmıştır... Orijinaldir… “Risale Haber” okuyucuları ile paylaşmak istedim.
Ömer Özcan
Sadakat, hilm, takva ve ubudiyette mümtaz şahsiyet “Tâhirî Mutlu” ağabey, İstanbul “Kocamustafapaşa Tevruz Apartmanı”nın en üst teras katındaki Dersane-i Nuriye’de mukim iken, 3 Nisan 1977 Pazar günü gece yarısı saat 03’de hizmet ve meşakkat kapısını kapattı, ücret ve saadet âleminin kapısını çaldı.
O tarihte Zonguldak’ta öğretmenlik yapıyorum… Haber geldi hemen…
Biz üç kişi, Zonguldak’tan Kdz. Ereğli’ye, Kdz. Ereğli’den bir minibüsle Düzce’ye, oradan da Ankara’dan İstanbul’a gitmekte olan bir otobüsle, aynı günün gecesi saat 23.30’da İstanbul’a, Tevruz Apartmanına vasıl olduk... Tahminimizin aksine henüz pek kimse gelememişti Tevruz’a. Ankara’dan “Said Özdemir” ağabey, İzmir’den de “Mustafa Birlik” ağabey ile çok az sayıda cemaat vardı…
Gece yarısı terasta beyaz kefenlere sarılı “Tâhirî Mutlu” ağabey’i görünce acz ve ürperti içinde titredik. Senelerce “ölümün sırrını ve mahiyetini” açıklayan Risaleleri yazıp neşreden bu büyük insan, şimdi aynı hakikati hakkalyakîn olarak yazıyor, hâl diliyle ders veriyordu. Mübarek ağabeyimizin kıbleye göre cesedi ters konmuştu. Said Özdemir ağabeye hatırlattım, yönünü kıbleye doğru çevirdik. O gece Tevruz çok tenha idi, sabaha kadar cüz dağıtılıp okundu...
Sabahleyin; “Bayram Yüksel, Hüsnü Bayram, Abdullah Yeğin” ağabeyler ve Anadolu’dan bir miktar daha cemaat geldi. Hatim indirilmeye devam edildi. Saat 11.00’e doğru da Isparta-Sav Kahramanlarından “Mustafa Gül” ağabey geldi. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordu, Tahirî ağabeyin yüzünü görmek istedi. Said Özdemir ağabey, “Cemaatin önünü alamayız ağabey” dediyse de, beraberce yüzünü örten çarşafı açtık. Gül ağabey Tâhirî ağabey’in yüzünü görünce “Vay mübarek! Vay mübarek!” diye hıçkırarak ağlamaya devam etti. Ben de Allah’a şükrettim, o mübarek mütebessim yüzü son defa çok yakından görebilmiştim. Said Özdemir ağabey sesli olarak bir dua okudu; herkes ağlayarak Âmin!.. Âmin!.. Âmin!.. diye duaya iştirak etti.
Öğle namazına bir buçuk saat kadar kala mübarek cesedi tabuta koyup, üzerine bir bayrak sererek, Tevruz Apartmanının teras katından aşağıya indirdik. Aşağıda tabutun üzerine yeşil, âyet yazılı bir bez iğneledik. Sonra tabutu Bayram ağabeyin hizmette kullandığı “Steyşın Ford” arabasının arkasına koyduk. Önde şoförün yanında Bayram ağabey ile Tâhirî ağabeyin torunu vardı. Arkada tabutun iki yanında ise, sonradan Bayram ağabeyin bacanağı olacak “Ömer Rıza Akgün” ile beraber bulundum; tabutun iki yanındaydık, elhamdülillah nasip olmuştu…
“Fatih Camii”ne vardığımızda gözlerime inanamadım. Muazzam bir kalabalık vardı. Anadolu’dan akın akın “Nurcu” gelmişti, hâlâ da geliyordu. Koca cami ağzına kadar dolmuş, cemaat dışarı taşmıştı. Yıllarca birbirini göremeyenler bu vesile ile sarmaş dolaş oluyorlardı.
Cenaze herhalde caminin gasilhasinde yıkandı. Namazını “Osman Demirci” Hocaefendi kıldırdı. Kısa bir konuşmadan sonra, binlerce parmağın uçları üstünde “Eyüp Sultan”a doğru hareket edildi. Tabut bir ara arabaya kondu. Çok izdiham vardı; namazdan evvelki, hele Tevruz’daki sükûnet, rahatlık kaybolmuştu, tabuta yanaşamadım bile. Biz de hızla gidip, Eyüp Kabristanına önceden vardık. Kabir yeri Zübeyir ağabeye çok yakın. Defin sırasında hafızlar Kur’an okudular, Osman Demirci Hoca konuştu. Defin işi bittikten sonra, herkes yere çömeldi, “Mustafa Sungur” ağabey megafonu alarak.
Fatih Cami’inde Tâhirî ağabeyin cenaze namazını Osman Demirci Hoca kıldırdı. Hocanın solunda 3. sırada Ömer Özcan
Tâhirî ağabey ile alâkalı şu iki hatırayı anlattı:
-“Bir gün Üstadımızın yanında, ‘Benim Hâlıkım bu dünyayı bana hane yapmış, güneş benim bir lâmbamdır, yıldızlar benim elektriklerimdir, yeryüzü çiçekli-miçekli halılarla serilmiş benim bir beşiğimdir... İlh. (Sözler 502)” okunurken Üstad Tâhirî ağabeye dönerek, ‘Tâhirî! Sen böyleyim diyebilirsin’ dedi Üstadımız.
-“Afyon Hapsinin verdiği sıkıntılardan dolayı bazı kırgınlıklar, ihtilâflar belirmişti. Çok müteessir olan Üstadımız Allah’a müteveccihen, “Yâ Rab! Yok mu benim hiç ihtilâflara girmeyen talebem?..” diye yalvarmış. Üstad bize “İşte o zaman bana Tâhirî gösterildi” demişti.