Tamamen Bediüzzaman’da fani olmuştu
Zübeyir Ağabeyle dokuz sene beraber bulunan Halil Yürür anlatıyor…
Risale Haber-Haber Merkezi
Vefatının 40. yılında merhum Zübeyir Gündüzâlp ağabeyimizi rahmet, hasret ve minnetle anıyoruz.
Zübeyir Gündüzâlp, Bediüzzaman Hazretlerinin “Kâinata değişmem” dediği en yakın talebesidir… Bu tespit, bütün ağabeyler tarafından ittifak halinde ifade edilmektedir… Zübeyir ağabey 2 Nisan 1971 tarihinde 51 yaşında iken İstanbul’da vefat etmiştir...
1962 senesinden itibaren, vefatına kadar, Zübeyir Ağabeyle dokuz sene beraberliği olan Halil Yürür’ün, Zübeyir Gündüzalp ile çok hatıraları var... Bunlardan bir kısmını Risale Haber okuyucularıyla paylaşıyorum. Hatıraların tamamı “Ağabeyler Anlatıyor-3” kitabından okunabilir.
Ömer Özcan
***
Hatıraların iyi anlaşılabilmesi için önce kısaca Halil Yürür’ü tanıyalım:
Halil Yürür, nam-ı diğer ‘Koca Halil’ 1930 Antalya-İbralı doğumludur. 1946 senesinde 16 yaşında iken İstanbul’a gelir ve 36 sene bu şehirde kalır. 1983 senesinin ilk ayında Eskişehir İnönü’ye yerleşen Halil ağabey, halen bu küçük kasabada ikamet etmektedir.
Halil Yürür 1954 yılında Bediüzzaman Hazretlerine ilk ziyaretini yapar ve “Ne kadar hizmet varsa bana verin” der… Teksir işleri yanında, dokuz tane gizli kitap deposunun her şeyi; anahtarları, getirme, götürme, çemberleme, paketleme, dağıtma, gönderme işleri bu güvenilir insana verilmiştir. Sırtında taşıma kaydıyla Risale sandıklarının hamallığı dâhil her şey…
Halil Yürür, Zübeyir ağabeyle çok yakın olmuş, O’nun şahsına çok bağlı. Çamlıca’da tuttuğu küçük bir evde zaman zaman Zübeyir ağabeyle beraber kalmışlar... “Vefat ettiğinde Zübeyir ağabeyi kabrine kardeşi Haydar Gündüzalp ile beraber indirip, mezarına inip yerleştirmişler…” Sıkça söylediği bir sözü var: “Ben İki kişinin tesirinde kaldım; Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri ve Zübeyir Gündüzâlp…”
ÜSTAD NASIL YAŞADIYSA, O DA AYNEN ÖYLE YAŞARDI
Zübeyir ağabey İstanbul’a 1962’de geldi. “Sizi Üstad kabul ettim ağabey. Üstadımız ne emrettiyse onu yaparım” dedim. “Estağfurullah kardeşim, ben üstad olamam” dedi.
O, tam fenafilüstad’ idi. Üstad nasıl yaşadıysa, O da aynen öyle yaşardı… Hatta Üstad namaz kılarken nasıl yapmışsa aynı öyle hareketleri vardı. Üstad’ın taklitçisiydi… Zannedersin ki Üstad… Zaten Üstad Hazretleri ona: “Hayatım hayatınla devam edecek” demiş.
Hayatımda en çok iki kişinin tesirinde kaldım. Üstad Bediüzzaman ve Zübeyir ağabey. Bunlarda fenafillâh makamı vardı.
Dokuz sene beraberliğimiz oldu. Zübeyir ağabeyle hatıralarım bitmez. Birkaç tane anlatayım:
ÜSTAD NE YAPMIŞSA ONDAN BAŞKASI YOKTU ONDA
O öyle bir insandı ki, namaza kalk bile demezdi. Akla kapı açar, ihtiyarı elden almazdı. “Sen illa şunu yapacaksın” yok… Risale-i Nur’da ne yazıyorsa, Üstad ne yapmışsa ondan başkası yoktu onda… Zübeyir ağabey farklıydı… Risale-i Nur’un mesleği çok ince. Kıldan ince kılıçtan keskin…
ZÜBEYİR AĞABEY HASTA OLDU BİR GÜN
Zübeyir ağabey hasta oldu bir gün. Bir girdim odaya ağzından sular akıyor, ilaçlar dokunmuş. Bir hafta ölü gibi yattı. Gömleklerini çıkardım; kekikyağı, zeytinyağı vardı iyice yedirdim. Biraz da sağ gözüne sıçramış yan tarafı şişmişti. O haldeki ölü gibi adam namaz vakti girince; “bana namaz kıldır kardeşim” derdi.
ÇAMLICA’DA BERABER KALDIK
Üstad Zübeyir ağabeye: “Eğer seni dinlemezlerse bir dağa çekilirsin” demiş. Bir gün, “Eşyalarımı topla” dedi. Topladım eşyalarını bisiklete sardım; Çamlıca’ya ilk defa öyle gittik. Orası küçük bir ev, iki odalıydı. Zübeyir ağabey gelmeden önce tutmuştum... Taksilerle geliyorlardı almaya. “Ben Halil’in evinde yatıyorum” diyordu. Soğuk zamanlarda Süleymaniye 46’da; sıcak zamanlarda Çamlıca’da kalırdı. Orada büyük bir salon vardı; bir başında Zübeyir ağabey, diğer başında ben yatıyordum. Ben aynı Üstad hazretleri gibi bir zil yapmıştım. Zile bastı mı koşar, bakardım.
DEDİKODUYA MEYDAN VERMEZDİ
Zübeyir ağabey dedikoduya meydan vermezdi. Bana: “Hakkı’yla (Zübeyir ağabeyin şoförü Denizlili Hakkı Bozkurt) bir odaya girin ikiniz orada konuşun” der, ihtilafi meseleleri konuşturmazdı.