Tanıkları 12 Eylül yargısının adaletini anlatıyor
12 Eylül döneminde idamla yargılanan AK Parti Manisa milletvekili adayı Doç. Dr. Selçuk Özdağ, emekli Askerî Hâkim Fahir Kayacan'ın '12 Eylül yargısının daha adil olduğu' yönündeki açıklamasına tepki gösterdi.
12 Eylül döneminde idamla yargılanan AK Parti Manisa milletvekili adayı Doç. Dr. Selçuk Özdağ, emekli Askerî Hâkim Fahir Kayacan'ın '12 Eylül yargısının daha adil olduğu' yönündeki açıklamasına tepki gösterdi. Tutuldukları cezaevlerinde pencere bile olmadığını anlatan Özdağ, "İşkencehanelerde, askılarda ölen arkadaşlarımız intihar etmiş gibi gösterildi. Burada adalet nerede?" diyor.
İşkencelerde öldürülenler, intihar etmiş gibi gösterildi
Kanlı darbenin ardından sıkıyönetim mahkemelerinde görev alan ve 40'tan fazla idam kararında imzası bulunan Askerî Hakim Ali Fahir Kayacan'ın açıklamalarına tepkiler dinmek bilmiyor. Kayacan'ın açıklamaları en çok 12 Eylül mağdurlarının tepkisini çekiyor. Bu mağdurlardan biri de ülkücüler davasında idam istemiyle yargılanan AK Parti Manisa milletvekili adayı Doç. Dr. Selçuk Özdağ. Kayacan'ın darbe hukukuyla demokrasi hukukunu karıştırdığını söylüyor. Cuntacılar tarafından kurulan mahkemeleri şöyle anlatıyor: "12 Eylül döneminde insanlar, işkencehanelerde alınan ifadeleriyle savunma yapıyordu. Duruşmalarda bazen şahitler bile dinlenmiyordu. Çok uzun süren davalar oldu. Arkadaşlarım arasında 6-7 yıl cezaevinde yatıp sonra beraat edenler vardı. Tabii bu kadar süre cezaevlerinde işkence gördüler. Emniyet birimlerinde insanlar, gözaltındayken çırılçıplak soyularak askılara alınıyordu. Benim iki arkadaşım askıda öldürüldü. Öldürdükleri insanları intihar etmiş gibi yansıttılar. O dönemle bu dönemi kıyaslamak, tek kelimeyle ideolojik körlüktür. Ali Fahir Kayacan, öncelikle Türk milletinden ve yargıladığı tüm insanlardan özür dilemelidir."
Selçuk Özdağ, Ergenekon yargılamalarıyla 12 Eylül'ün karşılaştırılmasının mümkün olmadığını anlatıyor. Ergenekon davası kapsamında gözaltına alınarak daha sonra serbest bırakılan birçok kişinin, polislerin nazik tavrından bahsettiğini aktarıyor. Bugün tutuklu yargılananların 12 Eylül dönemine göre çok daha konforlu cezaevlerinde kaldığını vurgulayan Özdağ, şunları kaydetti: "Bizim kaldığımız cezaevlerinde pencere bile yoktu. Sıcak su yoktu. Yemeklerimizin üzerinde kurtçuklar kaynıyordu. Biz o yemekleri yıkayarak soğuk soğuk yiyorduk. Bizim cezaevinde iftar ve sahur yemeği çıkmazdı. İbadet etmemize izin verilmezdi; ibadet için ayırdığımız yere askerler postallarıyla basardı. Darbe hukukuyla bugünkü hukuku karıştıran bir kişinin hukuk bilgisinden, iyi niyetinden şüphe ediyorum. O dönemde işkence gören ülkücüler ve devrimciler balık hafızalı değildir. Yaşadığımız sıkıntıları unutmadık. Anayasa değişikliğinden sonra darbecilerden hukuk içinde hesap soracağız ama her şeyden önemlisi, öbür dünyada iki elimiz yakalarında olacak."
Şahitlerimizi bile kabul etmediler
Sıkıyönetim döneminin Askerî Hakimi Ali Fahir Kayacan'ın '12 Eylül yargılamasının daha adil olduğu' yönündeki açıklamaları mağdur yakınlarının yaralarını kanattı. Ülkücüler davasında idam edilen Halil Esendağ'ın annesi Mürüvvet Esendağ, darbe dönemindeki yargının adaletsizliğini bizzat yaşadığını anlatıyor. O dönemle bugünkü adaletin kıyaslanamayacağını anlatan Esendağ, hakkında idam kararı verilen oğluyla görüştürülmediğini anlatıyor. Esendağ, şu ifadeleri kullanıyor: "Benim çocuğuma hem idam cezası verdiler, hem de üç yıl boyunca hücrede tuttular. Bizi bile görüştürmediler. Oğlumuza, yapmadığı işleri işkence altında zorla kabul ettirdiler. Oğlumu idama götürenlerden, idam kararını verenlerden, kısaca o sürece katkısı bulunan her yetkiliden şikâyetçiyim. Oğlum yakalanmadan önce Konya'da çalışıyordu. Konya'dan şahit bulup mahkemeye getirdik, onu bile kabul etmediler."
Ne adaleti! Bizi savunacak bir avukatımız bile yoktu
12 Eylül darbesinin hâkimle-rinden Ali Fahir Kayacan'ın, açıklamasına bir tepki de MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası'nda yargılanan avukat Osman Başer'den geldi. Ali Fahir Kayacan'ın kendi davalarına baktığını söyleyen Başer, günlerce işkenceye maruz kaldıklarını, kendilerini savunacak bir avukat bile bulamadıklarını anlatıyor.
Sıkıyönetim Hâkimi Fahir Kayacan, '12 Eylül yargısının daha adil' olduğunu söylüyor, ancak yaşanan işkence ve mahkemelerin ibretlik kararları kendisini yalanlıyor. O dönemin tanıklarından biri şu anda avukat olan Osman Başer. O da Kayacan'ın 'adaletine' muhatap olanlardan. MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası'nda yargılanan Başer, günlerce işkenceye uğradığını anlatıyor. Kayacan'ın cuntacılar tarafından özel olarak seçilen bir hâkim olduğunu dile getiren Başer, savunma amacıyla cezaevinden mahkemeye belge getiremediklerini söylüyor. Ali Fahir Kayacan'ın, annesinden kazak isteyen arkadaşını duruşma salonundan attığını söylüyor. Başer, "Çok ciddi işkenceler gördük. Filistin askısı, soğuk su ile banyo, metal dolabın içine sokarak elektrik verilmesi gibi. Bazı arkadaşlarımız ailelerinin karşısında çıplak bir şekilde işkenceye tabi tutuluyordu. İşkenceye dayanamadım ve polis cinayetini üstlendim. O dönemde hayalî failler ve sanıklar üretildi. Onlar ne ifade vereceğimizi söylüyor, biz yazıyorduk. Yoksa işkence yapıyorlardı. Bir gün bana öyle işkence yaptılar ki 90 gün hastanede kaldım. Tabip Albay Mehmet Ünlü, benim halime şahittir. Bana işkence raporu veremediler. Türkiye'yi sağcı ve solcu diye böldüler. Bizi birbirimize düşürdüler ve kırdırdılar. Sonra da Türkiye Cumhuriyeti'ni korumak adı altında ihtilal yaptılar. Özel emirle istediklerini yakalattılar. Sorgulattılar. Yargılayıp infaz ettiler." diyor.
ŞİMDİ HESAP SORMA ZAMANI
Osman Başer, cezaevinde işkence gören Hasan İlter, Hasan Aras, Ziya Karaçam, Nurettin Özalp gibi 24 arkadaşının hukuk bitirip avukat olduğunu, 12 Eylül'le hesaplaşacaklarını anlatıyor. 12 Eylül sonrası Mamak Cezaevi'nde tutuklu kalan, işkence gören ve savunma mağduriyeti yaşayan ülkücülerden olduklarını söylüyor. Başer, "O dönem avukatımız yoktu. Avukatlarımız belli yerlerin denetimi ve kontrolündeydi. Savunma mağduriyeti yaşadık. Cezaevinde kalan ülkücülerden 24 kişi hukuk fakültesini bitirerek avukat olduk. Şimdi 12 Eylül'ün duruşma hâkimleri ve kuvvet komutanları, cezaevi müdürleri ve bütün kurum ve kuruluşları hakkında suç duyurusunda bulunacağız. Bütün belgelerimiz hazır. Ankara cumhuriyet savcısına bilgi ve belgeleri vermek için yazılı olarak randevu talep ettim. Bu belgeleri ileteceğim. Ali Fahir Kayacan'ın açıklamaları yargıya müdahaledir. O dönemi aklamaya çalışırken bu zamandaki yargılanmada keyfilik var demeye çalışıyor. İhtilalci ve cuntacı generalleri aklıyor." ifadelerini kullanıyor.
Kayacan, işkenceyle tehdit ediyordu
12 Eylül 1980 darbesi döneminde sıkıyönetim mahkemelerinde askerî hakim olan Ali Fahir Kayacan'ın, "12 Eylül yargısı bugünden daha adildi." sözüne, özellikle o günlerde işkenceler gören ve yıllarca cezaevlerinde kalarak idamla yargılananlardan sert tepkiler geliyor. Balıkesir eski Ülkü Ocakları Başkanı Ahmut Ulu da 12 Eylül yargısının mağdurlarından. Ali Fahir Kayacan'ın da yer aldığı askerî mahkeme tarafından 11 yıl haksız yere çeşitli cezaevlerinde yatırıldığını ve dört defa idam cezasıyla yargılandığını anlatıyor. Ulu, "Mamak Cezaevi'nde, 'tabutluk' tabir edilen yerlerde kaldık. Akıl almaz işkenceler gördük. Bazı arkadaşlarımız idam edildi. Kararların altında, Kayacan'ın da imzası vardı. Hakimliği bırakmasına rağmen avukatlık yapmaya devam ediyor. Ergenekon davasında darbe iddiasıyla yargılanan şahısların avukatlığını yapıyor. Açıklamalarıyla Ergenekon davasını itibarsızlaştırmaya çalışıyor." diyor.
Kendileriyle kıyaslandığında, Ergenekon terör örgütü davasında yargılananların sorgulamalarının 'sırça köşklerde' yapıldığını anlatıyor. Ahmet Ulu, şunları söylüyor: "Bu şahısların emniyetteki ifadeleri, baskı altında alınmadı. Bunu sanıklar da söylüyor. Ancak biz, 12 Eylül döneminde yargılandığımız mahkemelerde aylarca içeride işkenceler altında alınan ifadelerle hakim Ali Fahir Kayacan'ın karşısına çıktık. 'İfadelerimizi işkence altında verdik' dediğimizde, bizi tekrar emniyete göndermekle tehdit etti. Kayacan'ın bugünkü ifadeleri, hukuk sistemimiz açısından yüz kızartıcıdır. Bir hakime yakışmayacak bir durumdur. Sadece müvekkillerini savunmak için bir devri aklamaya çalışıyor. Bazı arkadaşlarımız, suçlandığı olaylarla aynı tarihte adliye, emniyet, hastane ve hattâ cezaevinde olduğunu ispatlamasına rağmen Kayacan, 'Siz bu saydığınız yerlerden kaçmış, bu suçları işleyip tekrar geri dönmüş olabilirsiniz' diyordu. Bu gerekçelerle ben ve birçok arkadaşımız idam cezasıyla yargılandı, bazıları idam edildi." diye konuşuyor.
Her hafta tahliyemi isterdim, Ali Fahir Kayacan reddederdi
12 Eylül dönemi hâkimlerinden Ali Fahir Kayacan, Seyfi Atmalıoğlu'yla ilgili 'Adana MHP davası' diye bilinen davanın yargılamasında ve söz konusu kişi hakkında verilen hükümde yer almadığını savundu. Seyfi Atmalıoğlu ise Kayacan'ın MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası'nın hakimlerinden olduğunu yineleyerek, kendisinin her hafta tahliyesini istemesine rağmen talebini reddeden 5 kişilik hakim heyetinin arasında bulunduğunu kaydetti. 1986 yılına kadar da Kayacan'ın davalarına baktığını vurgulayan Atmalıoğlu, şunları söyledi: "Kayacan, bütün süreçlerde vardı. Mamak Askerî Cezaevi'nde her hafta duruşmaya çıkardık. İdris Çelik olayını yapmadığımı söyleyerek, her hafta tahliyemi isterdim, kendisi reddederdi. İtirazın reddine dair de birçok imzası var. 'Benim bu davada imzam yok' demesinin bir anlamı yok. İlk üç yıl her hafta mahkemeye çıktık. Sonraki yıllar iki haftada bir ve daha sonra aylara düştü. Ali Fahir Kayacan MHP ana davasının hakimlerindendir. 'Bu davaları ayırıyorum bunlara bakın' diyen heyetin de içindedir. 1986-1987 yılları arasında MHP davası ayrıldı. O zamana kadar süreçte tüm yaşananlarda kendisinin imzası ve katkısı var."
Seyfi Atmalıoğlu'nun cezaevi arkadaşı Avukat Osman Başer ise Kayacan'ın MHP Adana davasında Atmalıoğlu hakkında iddianame okunup bitene kadar tutukluluğuna karar veren hakimler arasında olduğunu söyledi. İllere göre MHP Adana, MHP Ankara davası gibi davalar ayrılınca MHP Adana davasından Fahir Kayacan'ın el çektiğini vurgulayan Başer, "Ancak Kayacan, 4. Kolordu Komutanlığı nezdinde kurulu Sıkıyönetim 1 Numaralı Askeri Mahkemesi'nin 5 heyetinden birinde hakim olduğu için zaman zaman da MHP Adana davasında görevlendirilmiştir. Kayacan, tefrik kararının tarihini açıklarsa Adana MHP davasında tutuklu sanıklar hakkında 'tutukluluğunun devamına' kararı veren hakimlerimizden olduğu görülür. 1980/7040 sayılı iddianame okunup bitene kadar Seyfi Atmalıoğlu'nun tutukluluk haline Ali Fahir Kayacan'ın içinde yer aldığı 5 kişilik mahkeme heyeti karar vermiştir. Ancak daha sonra yargılamaları ve gerekçeli hükmü 4. Kolordu Komutanlığı nezdinde kurulu Sıkıyönetim 1 Numaralı Askeri Mahkemesi'nde başka bir heyet karar verdi." ifadelerini kullandı.
Zaman