Muhammed OLGU
Tarafgirlik ve Ahmet Altan
Tarafgirlik öyle bir illet ki Üstad’ı bile siyasetten ve dünyadan soğuttu.
Üstad, siyasetten çekilmesini gerekçelendirirken en önemli gerekçelerden biri olarak tarafgirliği nitelendiriyor.(1) Üstad temelde 3 neden dolayı siyasetten ve içtimai hayattan çekiliyor. Bunlardan en önemlisi tarafgirliktir.
Tarafgirlik, siyasi bir taraf tutmak ve kendi siyasi tarafının hatalarına gözünü kapamak ve rakip tarafın tüm hatalarına odaklanmaktır.
Adeta, hakikati terk edip kendi cephesinin doğrularını mutlak doğru kabul etmek gibi bir hal alıyor.
Tarafgir adam, hakikat avcısı olamaz.
Tarafgir adam, hakikatlere tam manasıyla muttali de olamaz.
Tarafgirlik aklı iptale, vicdanı sukuta zorlar.
Bu yüzden, tarafgirlik vicdansızlıktır. Çünkü vicdanı susturuyor. İnsanın vicdanı haksızlık karşısında duramazken tarafgirlik vicdanın sesini kıstırır.
Vicdanı olan tarafgir olamaz. Çünkü vicdan her iki alemin arasında gözetleyicidir. Vicdan, iki alem arasında bile taraf olmamışken, kalkıp süfli ve sıradan siyasi meselelerde taraf olamaz. Zaten vicdan, tararlar arasında taraf olmadığı için vicdandır. Alemler arasında gözetleyicidir vicdan.
Vicdanın tarafı hak ve hakikatin tarafıdır. Hakikat ise Hikmet-i Rabbaniye’den, Alim-i Hakim’den sudur eder. Dolayısıyla hakikat, inhisar kabul etmez. Hakikat duygusal olmaz. Hakikat, Hakikat-i İslamiye ile bağlantılıdır. (Bu bağlantı hem epistemolojik olarak hem de ontolojik olarak anlamlı bir bağlantıdır ve bu yazının konusunun dışındadır.)
Yeryüzündeki tüm hakikatler Hakikat-i İslamiyeden sudur etmiştir, gelmiştir ve in’ikas etmiştir.
Ya direkt vahiy ile gelmiştir, ya ilham ile gelmiştir ya da hads ile kalbe ve akla intikal etmiştir.
Bu yüzden de yeryüzünde Hakikat-i İslamiye’den direkt ya da dolaylı olarak inmemiş hiçbir hakikat yoktur.
Bu hakikatler difüzyon tarzı dağılmaz.
Hakikatler o hakikatlere talip olanların talebine göre arz olunur.
Kapasitesi yüksek olan, çapı büyük olan, koordinatları gelişmiş olan daha fazla hakikat talep eder ve daha fazla hakikate kavuşur.
Çapı düşük, kapasitesini düşürmüş, koordinatlarını öldürmüş, aklını söndürmüş kişiler de durumları ile orantılı bir biçimde hakikatler ile hemhal olurlar ya da olamazlar, tümden mahrum kalırlar.
İmdi, bu hakikatler, talebe göre dağıldığından dolayı hakikatler birçok daire içerisinde bulunabilirler.
Çeşit çeşit gruplar, çeşit çeşit insanlar, çeşit çeşit partiler ve cemaatler farklı hakikatlere sahiptirler. Herkesin mesleğinde az ya da çok bir hakikat vardır.
İşte hakikat avcısı herkesin mesleğindeki hakikati alır, koynunda saklar. Dolayısıyla hakikat avcısının elinde tüm dairelerdeki, gruplardaki hakikatlerden daha fazla hakikat vardır.
Ama tarafgirlik hakikati arama meylini öldürür. Meyli taharri-yi hakikati sukuta uğratır.
Bunun yerinde tarafgirlik borazanı ötmeye başlar.
Bu yüzden de tarafgir adamın bahçesinde bülbül ötmez.
Tarafgirlik ihlası da kırar (2). Tarafgir adam Hakkın hatırı yerine kendi tarafının hatırını tuttuğu için Rububiyet ve Uluhiyete karşı ubudiyetinde ihlası muhafaza edemez, ibadetinde samimiyetini koruyamaz ya da korumakta çok zorlanır. Halkın hatırı için hak ve hakikati savunamaz. Kendi mahallesini sloganlarını çağırır, kendi papağanlarını büyütür.
Tarafgirlik kendi partisindeki bir şeytana melek libası giydirir, rakip partideki bir meleğe de şeytan muamelesi çektirir.
Tarafgirlik marazına yakalanan dindar ve ehli ilim bir âlim bile, Üstad’ın şehadetiyle (3), münafığı salahiyetli bir âlime tercih edebilir. Bu tarafgirlik yüzünden de münafıklar her yerde rahatlıkla kendilerine yer bulabilirler ve baş tacı edilirler.
Diğer taraftan sosyal hayatta da tarafgirlik zararlıdır(4). Kendi tarafı dışında hakikatlere kapalı olan sosyal hayattaki bir çok haksızlık karşısında duramaz. Tarafgirlik, Hak namına olursa yani sadece hakka ve hakikate taraftar olursa o zaman haklıların hakkını koruyabilir. Ama tarafgirlik nefis hesabına olursa tüm haksızlıkların kaynağı olur. Tüm şeddatlar, diktatörler, zalimler tarafgirlikten beslenmişlerdir, tarafgirlik ile büyümüşlerdir.
Tarafgir şahıs, kendi partisine ve cemaatine yapılmamış bir haksızlık karşısında susmayı tercih eder. Kendi tarafının yaptığı bir haksızlığı ise, Allah muhafaza, müdafaa etmeye başlar. Dolayısıyla haksızlıklar artar ve hukuksuzluklar çoğalır.
Tarafgirlik azaldığı oranda ise hak, hukuk ve vicdan egemen olur. Tarafgirliğin olmadığı cemiyetler ve toplumlarda insanlar daha müreffeh ve daha mutlu olurlar.
Tarafgirlik siyasi açıdan da zararlıdır. Kendi siyasi fikri içerisindeki yanlışlıkları görmeyi engeller. Rakip partinin elindeki hakikatlere düşmanlık besler. Hak ve hakikati aramaya yerine kendi bekasına ve nefsinin arzularına düşkünlük başlar. Bunun sonucunda tarafgir bir parti iktidarda da olsa, muhalefette de olsa topluma ve şahıslara zarar verir.
Ama tarafgirlik yerine hak, hukuk ve hakikate taraf olanların olduğu bir siyasi zeminde siyasal erk, her daim mutlak akla yakınsar ve toplumun refahı, huzuru peyderpey artmaya başlar, standartlar yükselir, kalite artar.
Bu nedenle, tarafgirlik hem şahıs için, hem sosyal hayat için hem de toplum için zararlıdır.
Tarafgir adam tüm bu dairelerde büyük kayba uğrar ve dehşetli zararlara neden olur.
Her üç dairede tarafgirlik gösteren adam vicdanını kaybeder, vicdanını kaybedenin imanı da kaybolur.
Ama tarafgir olmayan ve vicdanı olandan ise ümit kesilmez. Vicdanı olan aklını kaybetmemişse ve kalbi de taşlaşmamışsa o şahıs topluma faydalı bir şahıs olabilir.
Bu prensipler çerçevesinde biz nur talebeleri gavvas olmayı öğrendik Risale-i Nur’dan.
Yani hakikatlerin olduğu bir denize dalarken kimin elinde hakikat varsa o hakikate yapışmayı öğretti bize Risaleler.
Bundan dolayı nur talebelerinin tarafgirlikle işimiz olmaz. Nura talebe olanlar hakikatin tarafını tutarlar. Bir siyasi partiye oy verirler. O siyasi parti ülkeye hizmet ettiği oranda onu desteklerler ve dua ederler ama kimseye de minnet etmezler. Çünkü minnet ancak Allah’a yapılır. Hakkın hatırını bir şahsın hatırına ya da bir partinin hatırına ya da bir cemaatin hatırına feda etmemek gerekir. Hakkın hatırını ali tutmanın hakka ve hakikate taraftar olmak olduğunu bilmek lazımdır.
Bir şahıs hakikatleri ve hukuku her ne pahasına olursa olsun savunuyorsa ve savundukları bizim nefsimize ağır da gelse biz ona şeytan muamelesi yapamayız. Ona hakaret edemeyiz, ona buğz besleyemeyiz. Çünkü, hakikati söyleyen ve vicdanlı olarak herkes o hakikati söyleme bağlamında azizdir, o hakikati savunma babında kerimdir.
Bundan dolayı biz birbirine karşı olan iki kişide de birer hakikat bulabiliriz. İkisi arasında becayiş yapmak zorunda da değiliz.
Hem Başbakan’a dua ederiz (bir önceki yazımda söz etmiştim) hem de O’nu zaman zaman sert eleştiren Ahmet Altan ya da başka vicdan sahibi kişilere düşmanlık beslemeyiz.
Biz şahısları sıfatları için severiz. Şahısları için değil.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın demokrat tarafını, iyi yönetici tarafını, ülkenin refahını ve huzurunu artıran tarafını, milletin hukukunu üstünlerin hukukuna üstün kılan tarafını severiz ve bundan dolayı O’nu muhafaza etmesi için Rabbimize dua ederiz ama yanlışları için O’nun eleştirilmesini de anlayışla karşılarız. Her şahıs noksandır ve ikazlar ile hak ve hakikat yolunda ilerleyebilir.
Diğer taraftan, Kemalizm ile ciddi mücadele etmiş, hak için hukuk için çırpınmış Ahmet Altan’ı da takdir etmek gerekir. Tarafgirlik yapıp fikirleri bize muhalif olduğunda, istemediğimiz şeyleri yazdığında O’nu karalamamak gerekir. Vicdanı olan, başkalarının haklarına karşı müşfik olan Ahmet Altan’ı tarafgirliğe kurban etmemek gerekir. O’nun vicdanı benim gözümde Cebel’i Uhud kadar büyüktür.
Biz hak ve hakikate taraftarız. Tarafgirlikle işimiz olmaz. Tuttuğumuz taraf Hakk’ın tarafıdır.
Vesselam…
DİPNOTLAR:
1-Mektubat, 13. Mektup, s: 49, Tarihçe-i Hayat, s:96
2-Emirdağ Lahikası-1, s:272
3-Mektubat, 22. Mektub, s:267, Emirdağ Lahikası-1, s:56
4-Mektubat, 22. Mektub, s: 267
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.