Telmih kavramı

Giriş

Telmih Türkçe’de; anımsatma/hatırlatma, açıkça söylememe, anlatılmak istenen şeyi söz arasında îmâlı olarak belli etme; Arapça’da ise; parıl parıl parlatma anlamına gelmektedir. İfade içinde belirtmeden herhangi bir kıssaya, geçmişteki bir olaya, meşhur hikâyelere, efsanelere, ünlü bir şahsa, çeşitli inanışlara, âyetlere, hadislere ya da yaygın bir atasözüne işaret etme sanatıdır.

Çağrışıma dayanan telmih sanatında, anımsatılan şey, tabiî bir üslûp içerisinde ve sözün kaynağı zikredilmeden, kısaca bir iki sözcükle ifade edilir. Aynı zamanda anlatılan şey ile işaret edilen olay arasında gizli bir benzetme söz konusudur.

Telmih bilgiye dayalı bir sanat olduğundan, şair ve okuyucunun, sözü edilen olayı bildiği varsayımına dayanır. Bu bilgi okuyucuda yoksa telmihi anlayamaz. Şair birkaç sözle bir tarihî olaya, gelenek ve göreneğe veya bir peygamber kıssasına okuyucuyu zihnen götürmüş,  M. Kaya Bilgegil’e göre bu yolla ifade parlatılmış olmaktadır.[1]

Said Nursi sözün parlatılması konusunu; “Evet, şu Söz güzeldir. Fakat onu güzelleştiren, güzellerin güzeli olan evsâf-ı Muhammediyedir.”[2]; İmam-ı Rabbanî de; “Ben sözlerimle Muhammed’i (a.s.m.) övmüş, güzel göstermiş olmadım; aksine Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmdan bahsetmekle sözlerimi güzelleştirmiş oldum.”[3] sözleriyle ifade etmişlerdir.

Telmihe 1. Örnek:

"İnsanız, en şerefli mahlûkuz
Deyip de pek fazla övünmemiz haksız
Atamız elma çaldı cennetten
Biz o hırsızların çocuklarıyız." (Orhan Seyfi Orhon)

Şair, okuyucuya Adem ile Havva'nın cennetten kovulmasına neden olan olayı hatırlatmak suretiyle telmih sanatı yapmıştır.[4]

Telmihe 2. Örnek:

"Ne büyüksün ki, kanın kurtarıyor Tevhid'i
Bedr'in aslanları ancak bu kadar şanlı idi." (Mehmet Akif Ersoy)

Şair, Çanakkale şehitleri için yazdığı şiirinin bu mısralarında, düşmanla savaşan Mehmetçikleri Bedir Savaşı'ndaki Hz. Peygamberimizin askerlerine hem benzetmiş, hem de telmih sanatı yapmıştır.[5]

Telmihin Tarihçesi

Telmih, Türk edebiyatına Arap ve Fars edebiyatından geçerek Türk edebiyatı ve kültürü ile âdetâ mezc olmuştur.

Telmihin ilk malzemeleri, İslamiyet öncesinde Arapların Cahiliye Dönemine ait olan tarihleri, destanları, efsaneleri ve hikâyeleridir. Türklerde de Alp Er Tunga, Oğuz Kağan, Tomris Hatun gibi destanlardır.

İslamiyetle birlikte Divan şiirinde özellikle gazellerde Leyla ve Mecnun hikâyesi birçok farklı açılardan ele alınarak işlenmiştir. Firdevsî’nin Şehname’si, Şehnamedeki, Rüstem – Zâl, Siyavuş – Bijen, İskender – Dârâ, İsfendiyâr – Suhrâb, Gâve – Dahhâk – Adaletli Vezir Nuşirevân’ın maceraları, İskendername, Târih-i Taberî, Âsâr-ı Bâķıye, Siyerü’l-mülûk gibi eserlerdeki kahramanlar Fars edebiyatından Türk edebiyatına geçen ve divan şiirinde sıkça kullanılan telmih malzemeleridir. İranlı şair, Nizâmî-i Gencevî’nin Hüsrev ü Şîrîn mesnevisinden ayrılan Ferhâd ile Şîrîn hikâyesi de edebiyatımızda telmih malzemesi olarak yerini almış, Anadolu kültüründe binlerce Ferhad ile Şirin hikâyesi üretilmiştir. Türk edebiyatında Hint destanlarına ve kutsal kitaplarına da telmihlerde bulunulmuştur.

Kur’an-ı Kerim’deki peygamber kıssaları gazellerde, kasidelerde, kıt’alarda, mesnevilerde, kısacası divan şiirinin her tarafında kullanılmıştır. Ehl-i beyt, Kerbelâ Olayı, mutasavvıflar ve kerametleri, Mevlana, Yunus Emre, Hacı Bektaş-i Veli, Eşrefoğlu gibi Anadolu mutasavvıfları ile ilgili olaylar da edebiyatımızda telmih konusu olarak yerini almıştır.

Müfred ve Mürekkeb Telmih

Telmih tek kelime ile yapılırsa müfred, birden fazla kelime ile yapılırsa mürekkeb adını almaktadır.

Müfred telmihe örnek;

Esrar Dede’nin;

“Mâsivâ nakşına iplik kadar olma mâil
Ehl-i tecrîdi yolından alı kor bir iğne” beytinde “iğne” kelimesiyle, Hz. İsa’nın göğe yükseltilirken yanında dünya malı olarak bir iğne bulunmasından dolayı göğün dördüncü katında kalması inancına telmih yapılmıştır. Hz. İsa’nın yanında sadece bir iğne bulundurmasının nedeni, eskimiş elbiselerini dikme isteğidir. Beyitte aynı zamanda Hz. İsa’nın vasıflarından biri olan “İsa-yı Mücerred” terkibine gönderme yapılarak onun evlenmemiş oluşuna da işaret edilmiştir.

Mürekkep telmihe örnek;

Fuzulî’nin;

“Hayret ilen barmağın dişler kim itse istima
Barmağından verdiği şiddet günü Ensâr’e su” 

Burada birden fazla kelimeyle yani mürekkep bir şekilde, Hz. Muhammed’in Tebük gazasında, Müslümanların susuz kaldıkları bir zamanda parmağından su akıtması mucizesine telmih vardır.

Telmihin Toplum Hafızasına ve Geleneğine Katkısı

Telmih, edebî bir sanat olarak yüklendiği estetik işlevin yanı sıra, klasik Osmanlı edebiyatının beslendiği hafızayı hatırlatmak, onu sıkça kullanarak devam ettirmek ve söz konusu hafızayı yeni eklemelerle birlikte gelecek nesillere aktarmaktır.  

Şairlerin, okurların, araştırmacı ve akademisyenlerin, söz konusu hafızaya ve ortak bilgi havuzuna sahip olmak zorundadırlar.

Telmihin görevi, kıssaları, mucizeleri, tarihi şahsiyetleri, hikâye kahramanlarını, efsaneleri ve rivayetleri hatırlatarak geçmişe doğru bir hafıza yolculuğu yaptırmaktadır. Böylece telmih sayesinde söz konusu unsurlar hayatiyetlerini devam ettirme imkânına sahip olmaktadırlar.

Büyük şairler geçmişte yaşanan olaylara telmihte bulunabildikleri gibi kendi zamanlarında meydana gelen kimi olaylara veya adetlere de telmihte bulunabilirler.

Geçmişteki metinleri çok iyi bilen şair ve yazarlar, söz konusu metinlere bazen sadece isim düzeyinde göndermede bulunurken, bazen hikâyedeki bir motife telmihte bulunur, bazen de o metinleri sahiplenir, kendi metinleri içinde eriterek kendi kurgularının bir parçası yaparlar.

Telmih, bir edebî sanat olarak geleneğin inşa ve idamesinde şairler için elzem bir vasıtadır. Hafızanın diri tutulması için geçmiş edebî geleneğin hatırlanması ve en azından edebî eserlerde kullanılması önemlidir. Arapça “parlatmak” anlamına da gelen telmihin, hafızada yer tutmuş eserleri hatırda ve hazırda tutarak, yeniden gündeme getirdiği ve böylece geleneği de parlattığı muhakkaktır.

Bir şairin başka şairlere veya onların eserlerine telmihlerde bulunması, hem şairin kendi eserine kaynaklık eden veya kendi eserinin meydan okuduğu eserleri dile getirmesi, hem de edebiyat geleneğinin telmih üzerinden oluşması açısından oldukça önemlidir.

Mesela Ahmet Paşa; Attar, Sadî, Nizamî, Husrev-i Dıhlevî, Selman, Kemal-i Hocendî, Hassan, Kâtibî, Tâberî, Mantık-ı Tayr, Gülistan, Bostan, Gülşen-i Raz, Mahzen-i Esrar gibi şairlerden ve eserlerden etkilenmiştir. 

Dolayısıyla her şairin eserinde zikrettiği, andığı, telmihte bulunduğu, yani “parlattığı” kişi ve eserleri, dikkatli bir şekilde tespit ederek telmih sayesinde oluşmuş edebiyat geleneğinin izlerini sürmek mümkündür.[6]

Risale-i Nur’da Telmih

Telmih, kelamın servet ve genişliğine yardım eden, kelama bağlı olan diğer manaların telmihatıyla ve üslubların işaretleriyle maksada lazım olan şeyleri gösteren, sakin olan hayâlleri harekete getiren, söylettiren, kalblerin en uzak köşelerindeki beğeni ve alkışlamayı heyecana getirmeye yarayan büyük bir esastır.[7]     

Telmih, bütün tefsirlerde görünen ve müfessirlerin beyan ettikleri sarahat, işaret, remiz, îma, telvih gibi mânâ tabakalarından birisidir.[8]

“Lem yelid” Tevhid-i celâle telmihtir. Şirkin envâını reddeder.[9] 

Gün ve sene gibi çok nevilerde olan birer nevi tekrarlanan kıyametin telmihiyle cennet-âbâd olan saadet-i uhreviyeden nazar-ı aklın temâşâsı için açılan sekiz kapı ve iki pencereden birisidir.[10]

Kur'ân'ın anasır-ı esasiyesi; "tevhid," "nübüvvet," "haşir" ve "adalet" olan dört hakikattir. O dört makasıd çok sûrelerin her birisinde bulunuyorlar. Her bir sûre bir küçük Kur'ân olur. Belki çok cümlelerin içinde de o dört maksada telmihen işaretler var.[11]

Sonuç

Telmih sadece şiirde değil, edebî, ilmî ve tarihî eserlerde de başvurulan bir söz sanatıdır. Divan Edebiyatı bunun en çok öne çıkan ve görünen yüzüdür. Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’de, hadis kitaplarında ve tefsirlerde birçok kıssa ve olaylara telmih yapılmıştır.

Risale-i Nur’da da birçok telmih örnekleri görülmektedir. Birçok kıssalardan ve olaylardan oldukça zengin hatırlatmalar vardır.

Risale-i Nur’un önemli bir özelliği de 1400 küsür yıllık İslamî birikimin hazmedilmiş, yoğrulmuş ve yeni bir tarzda yorumlanmış bir şekilde ortaya konmuş olmasıdır. Her bir cümlesinin bir ayete veya bir hadise dayandığı konunun uzmanlarınca ifade edilmektedir.

[1] Telmih’e Telmih: Klasik Türk Edebiyatında Geleneğin İnşası, Berat Açıl, Yrd. Doç. Dr., İstanbul Şehir Üniversitesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü/İSTANBUL

[2] On Dokuzuncu Söz Risâlet-i Ahmediyeye dâirdir)

[3] İmam-ı Rabbanî, Mektubât, 1: 58.)

[4] https://www.turkedebiyati.org/soz_sanatlari/telmih.html

[5] www.edebiyatname.com

[6] Telmih’e Telmih: Klasik Türk Edebiyatında Geleneğin İnşası, Berat Açıl, Yrd. Doç. Dr., İstanbul Şehir Üniversitesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü/İSTANBUL

[7] Muhâkemat/İkinci Makale / Unsuru'l-Belâgat/Beşinci, s:107

[8] Tahirî, Zübeyir, Sungur, Ziya, Ceylân, Bayram İşârâtü'l-İ'câz/Tenbih, s:22

[9] İlk Dönem Eserleri/Şuâât/Marifetü'n-Nebi/Zeyl, s:268

[10] Muhâkemat/Birinci Makale / Unsuru'l-Hakikat/Altıncısı, s:85

[11] Emirdağ Lahikası/Emirdağ Lahikası - II/60.~79. Mektup, s:470

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
2 Yorum