TSK silahlı bir tarikat mi?
Askerlik yaşam biçimidir sabitesinden hareket ediliyor. Bu görüş kabul edildiğinde ordunun cemaatten farkı kalmaz....
Risale Haber-Haber 7 yazarı Prof. Nevzat Tarhan Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un konuşmasını analiz etti.
Konuşmanın uslup açısından bilimsel olduğunu ancak esas açısından bilimsel olmadığını belirten Tarhan, "Çünkü din, kültürel kimlik, yaşam biçimi gibi her konuya sadece siyasi anlamlar yüklenerek bakılmıştır. Siyasetle yatıp siyasetle kalkan algı ve alışkanlık sürüyor. Savunma çabası anlama çabasının çok önüne çıkmış. Yine sivilleri asteğmen gören yaklaşım var. Sadece parmak sallanmıyor" dedi.
Başbuğ'un ‘Askerlik yaşam biçimidir’ sabitesinden hareket ettiğini vurgulayan Tarhan, "Bu görüş kabul edildiğinde ordunun cemaatten farkı kalmaz. Kılık kıyafet, sakal, eğlence kültürü ancak çağdaş görünümlü olan veya cağdaş olmayan tarikatlarda ortak değer olarak yaşar. Böyle düşünen ordu gücü silahlı tarikat olur. Askerlik meslektir yaşam biçimi değildir" şeklinde yazdı.
Tarhan yazısında şu görüşlere yer verdi:
Başbuğ’un elinde niyet ölçen bir alet mi var
“Dinin kendisinden rahatsız değiliz ama kötüye kullanımından rahatsızız” mesajı verilmeye çalışılıyor. Televizyona karşı olanların “Biz televizyona karşı değiliz ama kötüye kullanımından rahatsızız” diyerek TV’yi yasaklamaları nasıl bir suudi paranoyası ise dini yaşanmasına aynı gerekçe ile karşı olmak aynı şeydir.
Sayın Başbuğ’un elinde niyet ölçen bir alet mi var ki dinin kötüye kullanılıp kullanılmadığını anlayabiliyor. Bir konuda samimiyeti anlamak için uygulamalara bakmak gerekiyor. Modern hukuk niyete bakmaz eyleme bakar.
Devlet, dini siyasete alet eden varsa yakasına yapışır siyasi talebi olmayan, kanun ve kurallara uyan, vergisini veren dindar bir insanı düşman görmek ya acizliktir yahutta paranaoid bir algıdır.
Silahlı kuvvetlerin içinde isimsiz bir anket yapalım
"Dindar bir kadının asker oğlunu ziyarete kışlaya alma, alkole gösterdiğin özgürlüğü başörtüsüne gösterme sonra da biz mütedeyyin insandan rahatsız değiliz de. Hiç inandırıcı değil. Ya samimiyetsizlik ya da islamofobi var.
"Bugün bir personelinin serbestçe dua etme ve ibadet etme hakkının olmadığı Türk Silahlı Kuvvetlerinde dini konularda objektif yorum beklenemez. Din sadece inanç değildir amel kısmı da vardır kimseye zarar vermeden ibadeti yapanı dışlayan sistem çağdışıdır. Silahlı kuvvetlerin içinde isimsiz bir anket yapalım gerçekler ortaya çıksın.
Cemaatleri tehlike görmek sağlıklı bir durum değildir
Osmanlıda ticaretin ahlakını oluşturan Ahi teşkilatı sivil toplum örgütü gibi çalışan tarikatlerden oluşuyordu. Toplumda ahlak hocası gibi çalışan hayır peşinde koşan kişileri düşman ve tehlike görmek sağlıklı bir durum değildir. Ergenekon burjuvazisi ve sivil toplum örgütü gibi çalışan misyoner destekli çağdaş yaşamcılara tanıdığın özgürlüğü dini cemaatlere tanıma, bu bir çifte standarttır.
Ya islamofobi devam ediyor ya yeni bir halkla ilişkiler ve imaj stratejisi izleniyor. Yahut ta psikolojik savaş yöntemi olarak muhalifleri bölüp harekat alanı genişletilmeye çalışılıyor. Zaman gösterecek.
Nevzat Tarhan'ın yazısının tamamını okumak için TIKLAYINIZ