Üç aylarda manevi yönden arınmalıyız
Seneye üç ayları görebileceğimizden emin miyiz? Öyle ise gün bu gündür, zaman şimdidir ve şimdinin hakkını vermemiz gerekir. Üç ayları ve mübarek geceleri maddî-manevî hayatımızda yeni temiz bir sayfa olarak kabul edip, geçmişte yaptığımız hata, kusur ve
Arzu Konan'ın röportajı
Hidayet Doğan kimdir?
1980 Mersin doğumluyum. 2001 yılı Konya Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi mezunuyum. İstanbul’un güzide bir camiinde din görevlisiyim. Aynı zamanda müzikle profesyonel olarak ilgileniyorum. Kendi söz ve bestelerimden oluşan iki ezgi albümüm var. 3. ezgi albümüm İnşâallah Ramazan-ı Şerif öncesi çıkacak. Zaman zaman radyo ve TV kanallarında programlar yapıyorum. Dinî değerlerimizi ve mesajlarımızı, hem kürsüler, hem söz ve bestelerimiz, hem de Radyo TV programlarımız aracılığıyla her vesileyle işlemeye, dile getirmeye gayret ediyoruz.
Bir ilahiyatçı olarak üç ayların manevî dünyamızdaki yerini değerlendirir misiniz? Ferd ve toplum hayatına getirileri, yani psikolojik ve sosyolojik boyutta kazandırdıkları nelerdir?
Cenâb-ı Hakk, bazı gün ve geceleri, diğer gün ve gecelere, bazı ayları da diğer aylara karşı faziletli kılmıştır. Cuma günü, diğer günlerden nasıl daha kıymetli ve faziletli ise, üç aylar olarak tabir ettiğimiz Recep, Şaban ve Ramazan ayları da diğer aylardan daha kıymetli ve faziletlidir. Müslümanlar, bu mübarek aylara gösterdikleri tazim, hürmet ve bu ayda yaptıkları kulluk vazifeleri ve diğer zamanlarda çokça yapamadıkları nefis muhasebesi ve terbiyesiyle Mevlâmızın diğer zamanlara göre çok daha geniş ve bol olan rahmet, bereket ve feyiz ummanından kana kana içerler. Kusur ve hatalarından arınırlar. Mânevî bakımdan kazandıkları bu dirilik ve canlılık, onların maddî hayatlarına olumlu yönde tesir eder ve gözle görünür bir şekilde bu rahmet-i İlâhî tecelli eder. İnsan üç aylar ve özellikle de bu aylar içerisindeki kandiller vesilesiyle kendisini yeniler ve tazeler. Ve bu tazeliği ilerleyen zamanlarda da sürdürebilme azmi, kararlılığı ve heyecanı taşır. Eğer bunda muvaffak olabilirse işte o zaman mübarek ayların ve gecelerin hakkını vermiş demektir.
Üç aylar” olarak andığımız ayların diğer aylardan üstünlüğü, fazileti nereden kaynaklanmaktadır?
Öncelikle biz bu ayların kıymet ve faziletini Peygamberimizin (asm) hadis-i şeriflerinden öğreniyoruz. Efendimiz (asm) Recep ayının Allah’ın ayı olduğunu, Şaban ayının kendisinin ayı, Ramazan-ı Şerifin de ümmetinin ayı olduğunu beyan buyurmuştur. Ayrıca Peygamber Efendimiz’in (asm), Receb ayı girdiği zaman, “Allah’ım! Receb ve Şaban’ı bize mübarek kıl ve bizi Ramazan’a ulaştır” diye duâ ettiğini bildiriyor hadis kitaplarımız. Beş mübarek kandil gecesinden dördünün üç aylar içerisinde bulunması ayrıca Ramazan-ı Şerif ve özellikle de bin aydan hayırlı Kadir Gecesi, tabiî ki bu ayları faziletli yapan önemli hususlar.
Üç ayların ilki olan Recep ayının fazileti nedir, nasıl değerlendirmelidir?
Receb ayı Regaib ve Mi’râc Gecesi gibi mübarek geceleri içinde bulundurması hasebiyle son derece faziletli bir aydır. Ayrıca, Kur’ân’da haram ayları olarak geçen dört aydan birisi olduğu için bizce önemi çok büyüktür.
Receb ayı, “üç aylar” olarak bilinen mübarek bir mevsimin ilk ayıdır. Bu ayda yapılacak ibadet ve hayır hasenâtın sevabı, diğer zamanlardakinden yüz kat daha sevap olduğu bildirilmiştir. O yüzden mü”minler olarak bu aydaki nasiplerimizi arttırmak için çok gayret etmeli, tutabildiğimiz kadar çok oruç tutmalı ve diğer vazifelerimize, hayır ve hasenatımıza daha çok ağırlık vermeliyiz. Ve tabiî ki bu ay içerisindeki mübarek kandilleri de en güzel şekilde ihya etmeye çalışmalıyız.
Kandil gecelerini nasıl değerlendirebiliriz?
Tevbe istiğfar edelim, kaza namazı borcumuz varsa onları kılalım, Kur’ân-ı Kerim okuyalım, biraz kitap okuyalım, ilimle meşgul olalım ve hem kendimiz, hem de bütün Müslümanlar için duâ ve niyazda bulunalım İnşâallah.
Şaban ayının fazileti nedir, nasıl değerlendirmelidir?
Üç aylardan ikincisi olan Şaban ayının, Peygamberimiz’in (asm) çok değer verdiği ve çok oruç tuttuğu bir ay olduğunu görüyoruz. Hazreti Aişe Validemiz “Resulullah’ın, hiçbir ayda, Şaban ayından daha çok oruç tuttuğunu görmedim. Bazen Şabanın tamamını oruçla geçirirdi” (Buhari) ifadesinde bulunmuştur.
Ayrıca Şaban ayında çok oruç tutmasının sebebi sorulduğu zaman Resulullah Efendimiz (a.s.m.) “Ameller bu ayda Mevlâ’ya arz edilir, ben amelimin oruçlu iken arz edilmesini isterim” şeklinde cevap vermiştir. (Nesai)
Şaban’ın 15’inden sonra artık farz olan Ramazan-ı Şerif ayına ve orucuna maddî manevî hazırlanmalıyız. Hatta Ramazanda bir anda oruç tutmak zor gelebileceği için önceden Şaban ayı içerisinde bir kaç gün oruç tutarak hazırlanmak faydalı olabilir. Biliyorsunuz, Berat Gecesi, Şaban ayının on beşinci gecesidir. Yani 14 Şaban’ın bittiği günün gecesidir.
Mevlâmızın “Af isteyen yok mu, affedeyim. Rızk isteyen yok mu, rızk vereyim. Dertli yok mu, sıhhat, afiyet vereyim. Ne isteyen varsa, istesin vereyim” (İbni Mace) buyurduğu bir gecedir. Bunun kıymetini bilmeli ve bu geceyi en güzel mânâda değerlendirmeliyiz.
Ve gelelim Ramazan-ı Şerif ayına. On bir ayın sultanı ile ilgili neler söyleyebiliriz?
Sizin de buyurduğunuz gibi, Ramazan-ı Şerif on bir ayın sultanı. Onu burada birkaç kelimeyle, birkaç satırla anlatabilmek ne mümkün. Adını anarken bile insan farklı bir heyecan yaşıyor. Faziletinden önce, bu ayın İslâm’ın beş şartından biri olan oruç tutmanın farz olduğu tek zaman dilimi olduğunu söyleyerek başlayalım. Peygamber Efendimiz (a.s.m.) buyurmuşlar ki: “Ramazan ayı mübarek bir aydır. Allahü Teâlâ, size Ramazan orucunu farz kıldı. O ayda rahmet kapıları açılır, Cehennem kapıları kapanır, şeytanlar bağlanır. O ayda bir gece vardır ki, bin aydan daha kıymetlidir. O gecenin [Kadir Gecesinin] hayrından mahrum kalan, her hayırdan mahrum kalmış sayılır.” (Nesai)
Hadis-i şerifi açacak olursak, öncelikle bu ayda oruç tutmak farzdır. Yani bir emr-i İlâhîdir. Bu ayda oruç tutmamak yasak ve büyük günahtır. Diğer zamanlarda tutulan hiçbir oruç, bu aydakinin yerini tutmaz.
İkinci olarak, bu ayda rahmet-i İlâhî ziyadesiyle tecelli eder. Tam bir bolluk, bereket, maddî manevî ikram ayıdır. Bunu hepimiz gözle görünür bir şekilde yaşarız. Rabbimiz bu ayda bizi affetmek için adeta bahane arar. Yapacağımız her sevap iş, bize çok büyük mükâfatlar getirir. İnsanın günah işlemeye vakti ve fırsatı çok daha az olur. Bununla beraber bu ayda işlenen günahlar ise diğer zamanlarda işlemekten çok daha fazla cezayı gerektirir.
Üçüncü olarak hadiste açıkça görüldüğü üzere, bu aya fazilet kazandıran bir husus da, Kadir Gecesinin bu ay içerisinde bulunmasıdır. Kadir Gecesini faziletli yapan şey ise nedir? Kur’ân-ı Kerim’in o gecede indirilmeye başlaması değil midir?... Öyle ise Ramazan’ı faziletli yapan şey aslında Kur’ân’dır diyebilir miyiz, evet diyebiliriz.
Ramazan-ı Şerif, Kur’ân ayıdır. O yüzden özellikle bu ayda Kur’ân’a yönelmeli, onu çok okuma, anlama ve yaşama odaklı bu ayı geçirmelidir.
Mübarek Ramazan ayı, çok şereflidir. Bu ayda yapılan, nafile namaza, tefekkür, sadaka ve bütün nafile ibadetlere verilen sevap, başka aylardaki farzlar gibidir. Bu ayda yapılan bir farz, başka aylardaki yetmiş farz gibi sevaptır. Bu ayda bir oruçluya iftar vermek bütün günahlarımızı bağışlatabilir.
Bu ayda, işverenler emri altında bulunanların işlerini hafifletirlerse, onların ibadet etmelerine kolaylık gösterirlerse onlar da affolur, Cehennemden âzâd olur. Ramazan-ı Şerif ayında Peygamberimiz (asm), esirleri azad etmiş, kendisinden bir şey istenildiğinde her defasında cömertçe vermiştir.
Bu ayda ibadet ve diğer salih amelleri çokça yapabilsek ne güzel olur. Eğer bunu başarabilirsek emin olun, bütün sene bu şekilde devam etmeyi Mevlâ nasip eder. Bu aya saygısızlık edilir ise şayet, senenin diğer zamanları da öyle geçer. Bunlar bizim ahlâk kitaplarımızda uzun uzun anlatılan konulardır.
Netice olarak, Ramazan ayı geldiğinde bu ayı fırsat bilmeli, elden geldiği kadar ibadet etmelidir. Allahu Teâlâ’nın razı olduğu işleri yapmalı, gündüzlerini sâim yani oruçlu, gecelerini ise kaim, yani akşam teravih namazları ve sahura kalktığımızda ise teheccüd namazları ile ihyâ etmelidir. Bu ayı, ahireti kazanmak için fırsat bilmeliyiz.
Kadir Gecesi Ramazan ayı içindedir. Kadir Gecesinin hangi gece olduğu, kesin olarak belli değildir. Rabbimiz, rızasını taatte, gazabını günahlarda, orta namazı beş vakit namazda, evliyasını halk arasında, Kadir Gecesini Ramazan ayı içinde gizlemiştir.
Üç ayların manevî hayatımız için büyük bir fırsat olduğu, bütün senemizi, hatta ömrümüzü etkileyebileceği şuurunu kazandırmak adına neler yapılabilir? Bu konuda kimlere hangi görevler düşüyor?
İnsan, iki şeyin kıymetini zamanında bilemezmiş. Sıhhat ve boş vakit. Asla geri döndüremeyeceğimiz iki şey aslında bunlar aynı zamanda. Elimizdeki zamanın ve sıhhatin kadrini bilip gereğini yapmak için bundan daha iyi bir fırsat olabilir mi? Hangimiz sabaha çıkacağımızı garanti edebiliyoruz? Hangimiz, bu sıhhatimizin ve gücümüzün ömür boyu bizimle olacağını biliyor? Seneye üç ayları görebileceğimizden emin miyiz? Öyle ise gün bu gündür, zaman şimdidir ve şimdinin hakkını vermemiz gerekir. Böyle mübarek gün ve gecelere ulaşmak nasip oldu ise, bunu elimizden geldiği kadar dolu, verimli ve en sevap şekilde değerlendirme gayreti içerisinde olmalıyız. Bu gayretimizle, heyecanımızla, ibadet ve diğer kulluk vazifelerine olan düşkünlüğümüzle aile fertlerimize ve çevremizdekilere de en güzel örnek olmalıyız. Çünkü bizler, Üsve-i Hasene (En Güzel Örnek) olan bir Peygamberin (asm) ümmetiyiz. Bize de onu örnek almak yaraşır. Medya organları da bu mübarek zaman dilimlerini en güzel mânâda en doğru bilgilerle insanlarımıza yansıtmalı ve toplum olarak üç ayların bilinçli, huzurlu ve heyecanlı bir şekilde yaşanmasına herkes kendi çapında olumlu katkıda bulunmalıdır.
Aile hayatında üç ayların mânevî atmosferini yaşatmak adına ebeveynlere düşen görevler nelerdir?
Daha evvel ifade ettiğim gibi, kulluk görevlerimizi itina ile yaparken, bunu aile fertlerimizle birlikte yapmaya gayret etmelidir. İftar ânındaki o heyecanı, sahurdaki o manevî güzelliği hep birlikte yaşarsak, çocuklarımız da bunu hayatları boyu unutamayacakları ve asla bırakamayacakları bir güzellik olarak hatırlar ve yaşarlar. Biz onlardan sorumluyuz. Kendimize dikkat ettiğimiz kadar, onların da manevi hayatlarına dokunmamız ve onları ateşten muhafaza etmemiz gerekiyor.
Son olarak söylemek istediğiniz birşey var mı?
Netice itibariyle gaye rızay-ı İlâhidir. O halde Allahü Teâlâ’nın rızasına kavuşmak için, hiçbir iyiliği küçük göremeyiz. Gazabı günahlar içinde saklı olduğu için, hiçbir günahı küçük görmeyecek ve hepsinden titizlikle uzak duracağız; beş vakit namazı da özenle vaktinde kılacağız; herkese iyi muamele edeceğiz. Her geleni Hızır, her geceyi Kadir bilerek yaşayacağız. Her türlü haram ve günahlardan, özellikle de kul hakkından ve haram lokmadan uzak duracağız ve çoluk çocuğumuzu da uzak tutacağız. Önümüzdeki üç ayları ve mübarek geceleri maddî-manevî hayatımızda yeni temiz bir sayfa olarak kabul edip, geçmişte yaptığımız hata, kusur ve günahlardan arınmaya bir vesile kılacağız İnşâallah.
Bu yılı Diyanet İşleri başkanlığı Kur’ân Yılı ilân etti. Özellikle Kur’ân ile bağımızı güçlendirmeye gayret edeceğiz. Hep birlikte bir Kur’ân seferberliği başlatacağız. Camilerimiz yaz aylarında Kur’ân öğrenmeye gelenlerle dolup taşacak. Bütün kardeşlerimizi bu seferberlikte rol almaya, okuyan, okutan, dinleyen, sebep olan vs. hangi rol olursa, bu kervanın bir yerinde olmaya, bu işin bir ucundan tutmaya dâvet ediyoruz.
Eğer bütün bunlara dikkat edebilirsek muvaffakiyet İnşâallah nasip olacaktır.
Söylenecek tabiî ki çok şey var. Hakkıyla bu konuları işleyebilmek için birkaç satır veya birkaç saat asla kâfî gelmez. Ama bir nebze de olsa faydalı olabilirse aciz sözlerim, bahtiyar olurum.
Ben sözlerimi burada tamamlarken, Rabbimden bu gayret ve sohbetimizden razı olmasını diliyor ve mübarek üç ayların hepimiz ve bütün İslâm âlemi hakkında hayırlara vesile olmasını gönülden niyaz ediyor, sizlere ve tüm okurlarınıza en samimî şükran ve saygılarımı sunuyorum….
Yeni Asya