Ulu dağın ardında

Ulu dağın ardında

Caner Kutlu’nun yazısı:

Caner Kutlu’nun yazısı:

Ulu dağın ardında

Ulu dağın gölgesi şehirde gezinirken topladığı sesleri de zirvesinde biriktiriyor.
İki tepe, karşısında:
Soldakinin ardında günahların döküldüğü bir göl,
Sağdakinin ardında ise deniz var.

Soldaki tepenin ardında savaş sonrası kalıntılar, ağlamalar, bedel ödenmemiş zulümler, babalarına düşman edilmiş evlatlar yaşıyor.
...

Yorgun bir Atlı, ulu dağın gölgesini arkasına alarak bu tepeye doğru tırmanıyor.
Uzun süre şark cephesinde savaşmış, çizmeleri kan dolu.
o sıcakta fark etmiyor bile..
yıllar o kadar hızlı akmış ki..

Umut kesilmiş kendisinden,
akıbeti tahmin edilmiş,
...

Çocukları babasız büyümüş, karısı dul bilinmiş, sahipsiz, erkeksiz bir başlarına kalmışlar.
Savaş sonrası herkes evine dönünce, onlar iyice yalnızlaşmışlar.

Bir gece düşman evlere girmiş, günahlarını akıtmış;
ailesini alan ormana kaçmış, onlar,
günahlarının ıslattığı evleri gibi sahipsiz bırakılmışlar.

Bir çalılığın arkasına sığınmışlar,
çocukları ağlamışlar,
sesleri düşmanın dikkatini çekeceğinden diğer insanlar yanlarına istememişler.
Yiyecek bile vermemişler.

Düşman bunları yakalamış, caminin içine bırakmış; kapıları kilitlemiş, ellerini bağlamış, odunları üst üste dizip ateşe vererek orayı terk etmiş.
Neyse ki, insaflı biri olanları görmüş de, hem onları hem de camiyi yanmaktan kurtarmış.

Kırk gün gölde yıkanmışlar, çocukların elleri, ayakları buruşmuş sesleri kısılmış.

Sonra, tanıdık insanlar, senin artık nikâhın hükümsüzdür demişler kadına,
Başka biriyle evlendirmişler.

Onun ardından ise ağıtlar yakıp, dualar etmişler, hatimler bağışlamışlar.
Yorgun Atlı’nın bunlardan haberi olmamış,
...

yıllardır taşıdığı hasretini heybesinden çıkarıp yol boyunca boynuna takıyor.
Dağın vuran gölgesi tepeye kadar güç veriyor, derman oluyor.

Tepeye yaklaştıkça yeşili azalıyor,
kuru toprak atın ayaklarına vurdukça içinde bir düğüm, bir habis parça, kuru bereketsiz bir yumru oluşuyor.
Kaslı kollarıyla dizginlere asılıyor.
Dağın gölgesine dayanıyor.
...

Tepe aşılınca dağın gölgesi de kayboluyor.
İnsanlar beliriyor.
tanıdığı insanlar karşılıyorlar, bir yandan da şaşırıyorlar gördüklerine..
Ardından ağıtlar yakılan Atlı geri geliyor zira.

Anlatılıyor olanlar..
Görmek istiyor,
gölün kıyısında buluşuyorlar.

Çocuklar tanımıyorlar tabii ki,
kadın kocasının arkasında, sadece bakabiliyor.

Kucağına aldığı çocuklarını boynundaki hasretle, kalbindeki şefkatle büyütüyor oracıkta. Heybesindeki şekerleri, çerezleri koyuyor avuçlarına.
Yere indikleri gibi koşarak uzaklaşıyorlar tepeye doğru.

Yorgun Atlı, görüşeceğiz tekrar diyor arkalarından.
Atına atlayıp sürüyor uzun zaman
Tepenin ardına tekrar düşüyor.
...

Dağın gölgesi karşılıyor.
İçine sığınıyor bir süre.
Atıyla baş başa
sessizce paylaşıyorlar ulu dağın akan suyunu, hamurunu, meyvesini..
...

Atlı, aldığı bir işaretle, dağın sağındaki diğer tepeye doğru atını sürüyor.
çok daha yüksek ama hep yeşil tepenin..
Güneşin her gün kendisine koştuğu en yükseğine kadar hiç durmuyor,

güneşle birlikte ardına saklanıyorlar akşam olunca.
Akşam kızıllığına boyuyor atını.
...

Bir bahr-i kebire ulaşıyor.
yıllar, çok yıllar önce..
Henüz ulu dağ yokken ortada,
bir tek zerrenin biriken terinden yüzbinlerce deniz yaratılıyor,
bunların içinden yüzlercesi ise
zerrenin alnında ve yüzünde biriken terlerinden,
böyle büyük denizler çıkarılıyor..
Atlı’ nın hayalini kurduğu da onlardan biri.
...

Deniz kabarıyor,
atının kanatlarından
binlerce kat,
beyaz kanatlar
denizin her bir damlasından şekil bularak yükseliyorlar
ve hep beraber ulu dağın zirvesinde toplanıyorlar.
Dağın üzeri bembeyaz, ve deniz gibi su oluyor.

Orada her bir beyaz kanat bir vazifeye atanıyor.
Birisi de Atlı’nın kanına karışıyor.
Oradan çocuklarının yüreğine,
oradan yüzlerindeki gülücüğe,
oradan da tepenin ardına ulaşıyor.
...

Atlı, sabah olunca denizin tuzlu suyuyla yüzünü yıkıyor.
Çocuklarının tepeden kendisine doğru koştuklarını görüyor,
sevinçle onlara sarılıyor.
Akşam kırmızısı atı hızla uzaklaşıyor.
Dağın çehresi güneşe karışıyor.
Mutluluk doğuyor.
...

Sonra ulu dağa, günahları ortaya çıkarması isteniyor.
Sol taraftaki tepenin ardındaki insanlar çağrılıyor.

Kadın kocasıyla birlikte geliyor.
Çok hileler deniyor ancak günahlarını ortaya saçıyor ulu dağ.

Üzerlerine karanlık çöküyor.
Uyuyamıyorlar.
Sabah olduğunda ise kendilerini yine tepede buluyorlar.

Aşağıda,
göl,
evlerini yutmuş,
günahlarıyla baş başa kalıyorlar.