Niyazi BEKİ
Ümit yeşerten hakikatler
Bu yazının yazılmasının nedeni, tevcih edilen aşağıdaki sorudur.
Soru: İçinde bulunduğumuz zaman diliminde İslam ümmetinin durumu gittikçe kötüye gidiyor. Bunun düzeltilmesi ne ile olur?
Cevap:
Bu kötü gidişat, İslam’ı doğru anlamak, doğru uygulamak ve İttihad-ı İslam’ın tam tahakkuk etmesiyle düzeltilebilir.
-Bugünkü İslam ümmetinin, makûs tâliini yenmesi ve Müslümanların İslam’ın şanına layık bir şekilde uluslararası camiadaki yerini yeniden alması için sağlam bir rehbere ihtiyaç vardır.
Kanaatimizce, bugün bizim için en mükemmel rehber, bu asrın bir müceddidi olan ve Kur’an’ın mesajlarını en doğru bir şekilde aktaran Risale-i Nur eserleridir. Hangi mezhep, meşrep ve mesleğe sahip olursa olsun, bu eserlerin ortaya koyduğu prensiplere sahip çıkması elzemdir. Hiç kimse, bu eserlerden istifade ederken, kendi meşrep ve mesleğini terk etmek durumunda değildir. Taassuba düşmeden, İslam’ın izzetini ve Müslümanların şerefini koruma adına ittihad-ı İslam’ı netice verecek sağlam bir zeminde buluşmak şarttır. Hodgâm nefislerin, süfli duyguların değil, hakkın hatırını âli tutmanın zamanı çoktan gelmiştir.
Risale-i Nur külliyatı, sosyal hayatımıza hayat katan düsturları ve iman merkezli kardeşliği esas alan, ne tezlil ne de tezellüle yer vermeyen/başkasına haksızlık etmeyen ve haksızlığa da boyun eğmeyen bir hürriyet anlayışını ders vermektedir.
İçtimai hayatımız için aşağıdaki reçeteler şu anda su ve ekmek kadar ihtiyaç duyulan hususlar olduğu kanaatindeyiz:
a)Asıl düşmanlarımız bizim kendi içimizdedir. Bunlar cahillik, yoksulluk ve tefrikadan ibarettir. Onlarla savaşmak farz-ı ayındır. İlgili ifadeler şöyledir: “Bizim düşmanımız cehalet, zaruret, ihtilaftır. Bu üç düşmana karşı; san'at, marifet, ittifak silahıyla cihad edeceğiz.” (Divan-ı Harb-i Örfi,15)
-İnsanlık hayatında en büyük bir düşmanlardan biri de istibdattır. Hakiki mümin istibdada asla taraftar olmaz. Çünkü “Ben ekmeksiz yaşarım, hürriyetsiz yaşayamam” diyen Bediüzzaman ifade ettiği gibi, iman cevherinin emri: “tahakküm ve istibdad ile başkasını tezlil etmemek ve zillete düşürmemek ve zalimlere tezellül etmemek.. Allah'a hakikî abd olan, başkalara abd olamaz.” (Hutbe-i Şamiye, 61-62)
Burada merhum M. Akif’in şiire yansıyan iman şuurunu da hatırlayalım:
“İmandır o cevher ki İlahi ne büyüktür/İmansız olan paslı yürek sinede yüktür.”
b) Dâhilde kılıç kullanılmaz. İslam âlemi coğrafyasında maddi eyleme yeltenenler bilerek veya bilmeyerek İslam’a karşı cinayet işlemiş olurlar. İlgili nurânî ifadeler şöyledir:
“İslâmiyet, selm ve müsalemettir (İslam barış dinidir); dâhilde niza ve husumet istemez.”(Sözler, 719)
c) İslam âleminin hayatı, iman kardeşliğini esas alan ve herkese hakk-ı hayat tanıyan ittihatla mümkündür. Bu sebeple, mezhep, meşrep ve meslek taassubunu bir kenara bırakmak, hakka taraftar olmak gerekir. Bu kör taassubun kırılmasıyla şu adil ölçü yer bulacaktır: Herkes kendi mesleği için “benim mesleğim daha güzeldir” deme hakkına sahiptir. Fakat “güzel yalnız benim meşrebimdir” deme hakkına sahip değildir. İlgili ifadeler şöyledir:
“Ey Âlem-i İslâmî! Hayatın ittihadda. Ger ittihad istersen düsturun bu olmalı: "Hüvel Hakku" yerine "Hüve Hakkun" olmalı. "Hüvel Hasen" yerine "Hüvel Ahsen" olmalı… (Yani:)Her müslim kendi meslek, mezhebine demeli: "İşte bu haktır, başkasına ilişmem. Başkaları güzelse, benim en güzelidir." Dememeli: "Budur hak, başkaları battaldır." Ya "Yalnız benimkidir güzeli; başkaları yanlıştır, hem çirkindir." (Sözler, 719 )
d) Geleceği bir barış havzasına çevirmek için, özellikle Müslümanların tahkiki imanı elde etmeleri ve bu imanla Allah’ın rızasını gaye edinmeleri, hakkın hatırını her türlü hatır ve hatıraların üstünde tutmaları, ahireti kazanma hedefine kilitlenmeleri ve takva dairesinde hareket etmeleri gerekir. Zira istikbalin tamir ve inşası, bozguncu ve tahribatçı olan ahlaksızların işi olamaz. Onun için her şeyden önce müslümanlar fert fert Kitap ve sünnetin rehberliğinde şekillenecek, adam gibi adam olacaktır. Bunun en kısa yolu, bu asırda Kitap ve sünnetle birlikte, bu kutsi kaynakların asrın idrakine göre en doğru açıklaması olan Risale-i Nur’un düsturlarını bir pusula gibi kullanmaktır. Zira İslam ahlakını yaşayanlar ancak geleceği inşa edebilirler. Yoksa dünyayı her zaman ahirete tercih eden seküler ahlakın ortaya koyduğu ahlaksızlığı esas alanların ne Müslümanlara ne de başka insanlara verecek pozitif bir şeyleri yoktur, olamaz da. Bu gerçeğin altını çizen Nurlu ifadeler şöyledir:
“Hem de yirmi seneden beri tahribkâr eşedd-i zulüm altında o derece ahlâk bozulmuş, o derece metanet ve sadakat kaybolmuş ki; ondan belki yirmiden birisine itimad edilmez. Bu acib hâlâta karşı, çok fevkalâde sebat ve metanet ve hamiyet-i İslâmiye lâzımdır; yoksa (İslam adına yapılan hareketeler)akîm kalır, zarar verir.” (Sikke-i Tasdik-i Gaybi, 50)
e) Bediüzzaman hazretleri bundan bir asır önce –irticalen irad ettiği Hutbe-i Şamiyede- İstikbalde İslam’ın hâkim olacağını bildirmiş ve bu davanın stratejik altyapısını ve sosyolojik delillerini ortaya koymuştur. Bu konu oradan okunabilir. Aşağıda –daha önce gösterilen sosyolojik delillerin sonucunu açıklayan-paragrafı numune olarak takdim ediyoruz:
“Ey Câmi-i Emevî'deki kardeşlerim ve yarım asır sonraki Âlem-i İslâm Câmiindeki ihvanlarım! Acaba baştan buraya kadar olan mukaddemeler netice vermiyor mu ki; istikbalin kıt'alarında hakikî ve manevî hâkim olacak ve beşeri, dünyevî ve uhrevî saadete sevkedecek yalnız İslâmiyettir ve İslâmiyete inkılab etmiş ve hurafattan ve tahrifattan sıyrılacak İsevîlerin hakikî dinidir ki Kur'an'a tâbi olur, ittifak eder”(Hutbe-i Şamiye, 32 )
f) İslam ümmetinin tarih içerisindeki serüvenini anlatan değişik hadisler vardır. Burada en kapsamlı gibi görünen şu hadis’le iktifa edeceğiz:
“Hz. Huzeyfe anlatıyor: Resulüllah(a.s.m) şöyle buyurdu:
“Nübüvvet içinizde –Allah’ın dilediği kadar devam eder; sonra dilediği zaman onu ortadan kaldırır. Sonra, nübüvvet sisteminde bir hilafet olacaktır. Bu da-Allah’ın dilediği kadar devam eder; ardından Allah onu da –dilediği zaman- ortadan kaldırır. Sonra ısırıcı bir saltanat olur. O da –Allah’ın dilediği kadar- devam eder, sonra Allah dilediğinde onu ortadan kaldırır. Daha sonra ceberut bir saltanat/bir krallık/zalim yönetimler başa gelir; o da –Allah’ın dilediği kadar- devam eder, ardından Allah dilediği zaman onu ortadan kaldırır. Sonra, nübüvvet sisteminde bir hilafet olur” buyurdu ve sonra sustu. (bk. Ahmed b. Hanbel, 4/273; Beyhaki, 7/413)
Bu hadis-i şerifte İslam ümmetinin geçireceği hayat safhaları haber verilmiş ve tarih tarafından tasdik edilmiştir. Bu açıdan bu hadis-i şerif, ümmetin geçireceği hayat safhaları itibariyle gelecekten haber vermesi bakımından bir mucizedir.
-Bu hadisin anlattığı safhaları şöyle sıralayabiliriz:
1.Peygamberlik dönemi; 23 yıl sürmüştür.
2.Raşit halifeler devri; 30 yıl sürmüştür.
3.Saltanat devri; Muaviye ile başlayan ve Osmanlı devletinin sonuna kadar devam eden süreç.
4.Ceberut devri; Osmanlı devletinin yıkılmasından sonra bütün İslam aleminde küçük-büyük devletlerde hüküm sürmüş ve sürmekte olan eşedd-i zulüm, eşedd-i istibdat ve ceberut dönemine işarettir. Bu devir -tüm İslam aleminde- artık sekerâta başlamış, her hal-ü kârda yakında ölecektir.
5.Asr-ı saadete benzer bir dönem; İnsanların yeniden dine döndüğü, dinsizliğin çöktüğü, ahlaksızlığın iflas ettiği, dindarlık, dürüstlük, ilim ve sırat-ı müstakim yolunun açıldığı bir devir olarak gerçekleşeceğine ümidimiz tamdır. Bu hadisin haber verdiği dört safhanın doğruluğu, beşinci safhanın da doğruluğunun garanti belgesidir.
“Ümidvar olunuz, şu istikbal inkılabı içinde en yüksek gür sada, İslâm'ın sadâsı olacaktır!" (Tarihçe-i Hayat, 133), "Şu istikbal zulümatı ve inkılabları içerisinde en gür ve en muhteşem sada, Kur'anın sadası olacaktır!" (Tarihçe-i Hayat, 145) müjdesini veren Bediüzzaman hazretlerinin bu veciz ifadesi, sözkonusu hadisin son fıkrasının bir nevi açıklaması hükmündedir.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.