Ümmetin ihtilafı nasıl rahmet olabilir
Günlük Risale-i Nur dersi
Bismillahirrahmanirrahim
Hayat-ı içtimaiyece, inat ve tarafgirlik gayet muzır olduğunu beyan eder.
Eğer denilse: “Hadîste, 1 اِخْتِلاَفُ اُمَّتِى رَحْمَةٌ denilmiş. İhtilâf ise tarafgirliği iktiza ediyor.
“Hem tarafgirlik marazı, mazlum avâmı, zalim havassın şerrinden kurtarıyor. Çünkü bir kasabanın ve bir köyün havassı ittifak etseler, mazlum avâmı ezerler. Tarafgirlik olsa, mazlum bir tarafa iltica eder, kendisini kurtarır.
“Hem tesadüm-ü efkârdan ve tehalüf-ü ukulden hakikat tamamıyla tezahür eder.”
Elcevap:
Birinci suale deriz ki: Hadîsteki ihtilâf ise, müsbet ihtilâftır. Yani, herbiri kendi mesleğinin tamir ve revâcına sa’y eder. Başkasının tahrip ve iptaline değil, belki tekmil ve ıslahına çalışır. Amma menfi ihtilâf ise—ki garazkârâne, adâvetkârâne birbirinin tahribine çalışmaktır—hadîsin nazarında merduttur. Çünkü birbiriyle boğuşanlar müsbet hareket edemezler.
İkinci suale deriz ki: Tarafgirlik eğer hak namına olsa, haklılara melce olabilir. Fakat şimdiki gibi garazkârâne, nefis hesabına olan tarafgirlik, haksızlara melcedir ki, onlara nokta-i istinad teşkil eder. Çünkü, garazkârâne tarafgirlik eden bir adama şeytan gelse, onun fikrine yardım edip taraftarlık gösterse, o adam o şeytana rahmet okuyacak. Eğer mukàbil tarafa melek gibi bir adam gelse, ona-hâşâ-lânet okuyacak derecede bir haksızlık gösterecek. [Yirmi ikinci Mektup]
1- “Ümmetimin ihtilâfı rahmettir.” el-Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ, 1:64; el-Münâvî, Feyzü’l-Kadîr, 1:210-212.
Bediüzzaman Said Nursi
Sözlük:
adâvetkârâne: düşmanca
avâm: halk tabakası, sıradan insanlar
beyan etme: açıklama (bk. b-y-n)
câ-yı dikkat: dikkat çekici
ehl-i ilm: ilim ehli, âlimler (bk. a-l-m)
fikr-i siyâsî: siyâsî düşünce (bk. f-k-r)
garazkârâne: kötü niyet sahibi, art niyetli olarak
hadîs: Peygamberimize ait söz, fiil, davranış veya onun onayladığı başkasına ait söz, fiil ve davranışlar (bk. ḥ-d-s̱)
hak: doğru, gerçek (bk. ḥ-ḳ-ḳ)
hakikat: doğru, gerçek (bk. ḥ-ḳ-ḳ)
havass: seçkin insanlar, yöneticiler
hayat-ı içtimaiye: sosyal hayat (bk. ḥ-y-y; c-m-a)
hayat-ı siyasiye: siyaset hayatı (bk. ḥ-y-y)
hürmetkârâne: hürmet ederek (bk. ḥ-r-m)
ihtilâf: ayrılık, uyuşmazlık (bk. ḫ-l-f)
iktiza: gerektirme (bk. ḳ-ḍ-y)
ilticâ: sığınma
ittifak: birlik, birleşme
maraz: hastalık
mazlum: zulme uğramış (bk. ẓ-l-m)
medih: övme
melce: sığınak
menfi: olumsuz
merdut: reddolunmuş
muhalif: aykırı, zıt (bk. ḫ-l-f)
muzır: zararlı
münafık: iki yüzlü, inanmadığı halde inanmış görünen kişi
müsbet: olumlu, pozitif
mütedeyyin: dindar nam: ad
nazar: bakış, görüş (bk. n-ẓ-r)
nefis: insanı daima kötülüğe, haram olan zevk ve isteklere sevk eden duygu (bk. n-f-s)
nokta-i istinad: dayanak noktası
revaç: yaygınlaşma
sa’y: çalışma
tahrip: bozma, yıkma
tarafgirlik: taraftarlık
tehâlüf-ü ukul: düşüncelerin farklı oluşu (bk. ḫ-l-f)
tekfir: küfürle itham etmek (bk. k-f-r)
tekmil: tamamlama (bk. k-m-l)
tesâdüm-ü efkâr: fikirlerin çarpışması (bk. f-k-r)
tezahür etmek: ortaya çıkmak (bk. ẓ-h-r)
tezyif etme: hakaret etme, küçük düşürme
vecih: yön, şekil
âlim-i sâlih: dinin emirlerine uyan, ilmiyle amel eden, âlim (bk. ṣ-l-ḥ; a-l-m)
ıslah: düzeltme, iyileştirme (bk. ṣ-l-ḥ)
şer: kötülük, fenalık