Ünlü Türkçü Yusuf Akçura'nın Rusya'daki Said Nursi notu

Ünlü Türkçü Yusuf Akçura'nın Rusya'daki Said Nursi notu

Türkçülük akımının önde gelen temsilcilerinden olan Tatar asıllı Türk yazar ve siyaset adamı Yusuf Akçura'nın sözleri...

Ahmet Bilgi'nin haberi:

RİSALEHABER-Türkçülük akımının önde gelen temsilcilerinden olan Tatar asıllı Türk yazar ve siyaset adamı Yusuf Akçura, Birinci dünya savaşında talebeleriyle birlikte Rus işgalcilerine karşı savaşırken esir düşen ve Kostroma'ya götürülen Bediüzzaman Said Nursi'nin orada olduğuna dair not yazdığı ortaya çıktı.

Kızılay yayınları arasında çıkan "Birinci Dünya Savaşı Sonunda İskandinavya’dan Sibirya’ya Hilâl-İ Ahmer Hizmetinde: Akçuraoğlu Yusuf" adlı kitabı inceleyen Prof. Dr. Ahmet Akgündüz, Akçura'nın Said Nursi ile ilgili nota dikkat çekti.

Kürt ulemasından ve milis zabitandan bir zat da köyün camiinde ikamet ediyordu

Birinci Dünya Harbi sırasında Hilal-i Ahmer Cemiyeti yetkilisi olan Yusuf Akçura'nın hatıratında Bediüzzaman Said Nursi'nin Tatarların Camisinde ikamet etmesi ile alakalı hatırası aynen şöyle:

"Kostroma Üsera Karargahı’nı ziyaret ettim. Vaktiyle işbu ziyaretimden bahis raporumda tafsilen arz ettiğim veçhile, zabitlerin ekserisi şehrin rakı imalathanesinde yerleştirilmişti. Fakat bazıları masrafı deruhte ederek şehirde istedikleri evlerde kira ile oda tutmuşlar, birkaçı şehirden iki-üç kilometre bud ve mesafede bulunan bir Tatar köyüne gidip Tatarlara misafir olmuşlardır. Kürt ulemasından ve milis zabitandan bir zat da köyün camiinde ikamet ediyordu."

Yusuf Akçura kimdir?

Türkçülük akımının önde gelen temsilcilerinden olan Tatar asıllı Türk yazar ve siyaset adamıdır. 2 Aralık 1876’da Moskova’nın doğusundaki Ulyanovsk’ta (eski adıyla Simbir) dünyaya geldi. Kazan’a göç etmiş Kırım Türkleri’nden aristokrat bir ailenin mensubu idi. Babası çuha fabrikası sahibi fabrikatör Hasan Bey, annesi Yunusoğulları’ndan Bibi Kamer Banu Hanım idi. 2 yaşında iken babasını kaybetti ve annesi ile birlikte yedi yaşına gelmeden İstanbul’a göç ettiler. Annesi, İstanbul’da Dağıstanlı Osman Bey ile evlendi. Osman Bey, Yusuf’un eğitimi ile yakından ilgilendi, onu asker olmaya teşvik etti.

Kuleli Askeri Lisesi’nde öğrenim gördükten sonra 1895 yılında Harbiye Mektebi’ne girdi. Harbiye yıllarında Necip Asım’ın, Veled Çelebi’nin, Bursalı Tahir Bey’in Türkçülüğe ait yazıları ile İsmail Gaspıralı’nın Bahçesaray’da yayımlanan ve bir ara İstanbul’da da dağıtılan Tercüman Gazetesi Türkçülük fikirlerinin oluşmasını etkiledi. 

1897'de darbe girişimlerine katıldığı için tutuklandı. Taşkışla Divan-ı Harbi kararı ile müebbet kalebentlik cezasına çarptırıldı. Karar sonrasında Padişah fermanı ile Trablusgarp'a sürüldü. İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin 1899'da yaptığı girişimler sonucu Trablusgarp kenti içinde serbest dolaşma izni aldı. Kısa bir süre sonra da Fransa'ya kaçarak, Paris'teki Jön Türkler'e katıldı; burada Siyasal Bilgiler yüksekokuluna devam etti. 1903'te "Osmanlı Devleti Kurumlarının tarihi Üstüne Bir Deneme" adlı teziyle okulu bitirerek Rusya'ya döndü. Kazan'da öğretmenlik yaptı. Bu dönemde Mısır'da çıkan Şüra-yı Ümmet ve Türk gazetelerinde çok sayıda imzasız makalesi yayımlandı. Bunlar içinde, 1904'te Türk Gazetesinde çıkan "Üç Tarz-ı Siyaset" başlıklı dizi makale özel önem taşır. Bu makalede imparatorluğun önündeki seçeneklerin "Osmanlıcılık", "Panislavizm" ve "ırk esasına müstenit Türk Milliyetçiliği" olduğu, bunlardan en uygununun da sonuncusu olduğunu belirtiliyordu. Akçura, II. Meşrutiyet'ten sonra İstanbul'a geldi. Çeşitli okullarda öğretmenlik yaptı. Darülfünun'da ve Mülkiye Mektebinde siyasal tarih dersleri verdi. Türkçülük akımına daha çok düşünce düzeyinde katıldı. Türk Derneği ve Türk Ocağı'nın kurucuları arasında yer aldı. Türk Yurdu'nun başyazarı ve editörü oldu.

1918 yılında Hilal-i Ahmer temsilcisi olarak Rusya’daki Türk esirlerini kurtarmak için görüşmelerde bulunmak üzere Rusya’ya gitti ve bir yıl kadar burada kaldı. Bu sırada Kostroma'ya gitti ve Bediüzzaman Said Nursi'yi burada gözlemledi.

1925’te açılan Ankara Hukuk Mektebi’nde siyasî tarih hocalığına başladı, 1931’de Atatürk tarafından Türk Tarih Kurumu’nu kurmakla görevli bilim adamları arasında yer aldı ve 1932’de buranın başına getirildi. 1933 Üniversite Reformundan sonra İstanbul Üniversitesinde Siyasi Tarih profesörlüğü de yaptı. 1934’te sağlığı bozulan Akçura 11 Mart 1935’te Kars Milletvekili iken kalp krizi geçirerek öldü.

SAİD NURSİ'NİN RUSLARLA SAVAŞI VE ESİRLİĞİ

Birinci Dünya Savaşı'nın ilan edilmesi ile birlikte, Bediüzzaman Said Nursi, yeğeni ve talebesi  Molla Habib ile bereber, hemen gönüllü alay vaizi yazılarak Erzurum cephesine gönderildiler. Kısa bir süre sonra Başkomutan Enver Paşa tarafından milis alayı komutanı unvanı ile resmi olarak görevlendirilir. Talebelerinin büyük çoğunluğu şehit düşen, Gönüllü Alay Komutanı Said Nursi, savaş sırasında büyük başarılara imza atar  ve iki sene sonra, Mart 1916'da Bitlis'te Ruslara esir düşer.

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.