Üstümüzdeki şefkatli bir çift gözün adı anne
Nurdan Damla'nın yazısı
Nurdan Damla'nın yazısı:
O anne ki ''Rahim'' isminin tecelli makamıdır. Oradan dünyaya "rahmet nehirleri'' yol alır. Hz. Havva ile başlayan bu nehir birçok kola ayrılır. Hz. Hacer'in anne yakarışıyla cûşuhurûşa gelen tükenmez pınarın öyküsü yazılıdır bu kelimede. Zemzemin gürül gürül çağıldayışını anne nefesinde duymak ne güzeldir. Cennetin seçkin hanımefendileri, dört anneden oluşur: Hz. Asiye, Hz. Meryem, Hz. Hatice ve Hz. Fatıma.
Bahar bir anne gibi sıcak gülümseyişle geldi. Kışa, ayaza çamura inat sürdü filizlerini. Renk renk cümbüşüyle hayata ahenk kattı. Anne ve bahar. Birbiriyle özdeş bu iki kavram sevginin renkleriyle bezenirler. Anneler, bahar buketleri gibi hoş kokularla bizi sarmalarken, bahar ''anne kalbi'' kadar bereketli ve özverilidir. Anne, hayatın dişil öğesidir. Üreten, koruyan, sarmalayandır. Hayatın yekpare bütünüdür. Sevgi, şefkat, aşk ve ahenk onun sıcak sarmalında iç içe sunulmuştur.
"Anneler isimsiz bilgelerdir" der bir düşünür. İçsel erdemlerini anne sıcaklığıyla sulayanlar, o sevgi tohumlarının baharını yaşarlar. O içsel güzergahta en özne varlıktır ''anne''. Onun nabız darbelerini hissederek büyüyenler hayata çok şey katarlar. Kimimizin bağrında buğulu bir köz, kimimizin ise üstüne çevrili bir çift şefkatten gözdür. Onlar ebediyen kapandığında ise gerçek yalnızlığı tadanlar kervanına katılırsınız. Fokurdayarak akan o şefkat gözesi kuruyuverir. Korumasızdır ve kalesizsinizdir artık. Hüzün ve sevinçleri onun kadar içten paylaşan birini bulamadığınız için mahzunsunuzdur. Annesiz insan yalnızdır. Sırtınızı yasladığınız o kocaman dağ çekilivermiştir. Sonsuz Rahmet'in koynuna sığınırsınız. Ancak o zaman rahatlarsınız.
Dinler tarihinde annenin kadim bir yeri vardır. O anne ki ''Rahim'' isminin tecelli makamıdır. Oradan dünyaya "rahmet nehirleri'' yol alır. Hz. Havva ile başlayan bu nehir birçok kola ayrılır. Hz. Hacer'in anne yakarışıyla cûşuhurûşa gelen tükenmez pınarın öyküsü yazılıdır bu kelimede. Zemzemin gürül gürül çağıldayışını anne nefesinde duymak ne güzeldir. Cennetin seçkin hanımefendileri, dört anneden oluşur. Hz. Asiye, Hz. Meryem, Hz. Hatice ve Hz. Fatıma'dan oluşan bu çatı altında tüm evlatlar barınır. Anneliğin gerçekte çocuk doğurmak olmadığını ise size Hz. Asiye hatırlatır. Şefkatin narin kıvılcımlarını yüreğinde barındıran muhteşem bu anne, şefik ve refik bir kalbin baharını kuşanmıştır. Hz. Meryem'in suskun sabrında, anneliğin kimliğini okursunuz. Teslimiyet dolu, çilekeş ve dik duruşludur her biri. Hz. Hatice'den sadakati ve vefayı öğrenirsiniz. Hayata renk katan tüm renklerin argümanını toplarsınız. Hz. Fatıma'nın gürül gürül çağıldayan nehri olan Kevser'de buluşursunuz. O nehrin kıyısında şefkatle yıkanırsınız.
Dört dinin çatısında el ele vermiş annelerin eteğine tutunursunuz. Sonsuzun Sultanları sizi bağrına basar. Ne gam kalır, ne keder. Onların kutlu öyküsünde hayatı tanırsınız. Varlığı da, ölümü gibi sabırla kucaklarsınız. Teslimiyet iksirinin kadim şerbetini yudumlarsınız.
Anne yüzü hiç unutulmaz
Issız yaz gecelerinde gökyüzünden yıldızlar kayıp geçer. Akıp giden bu akışta gönlümüze huzur ve sevinç bahşedilir. Mutlu tebessümlerle gümüş tozlu o izleri süreriz. O nurani izin ardından bakakalırız. Bir daha, bir daha olsa arzusuyla göğü seyrederiz. O tatlı büyü damaklarımıza işler. Kalbimizi kıpırdatan o yıldız akışı bizi yeni mecralara sürükler. Arştan arza döner bakışlarımız. Yeryüzünde de o yıldızlar gibi altın izler bırakarak akıp giden yıldızlar görürüz. Sonsuz olanın akış tecellisinde yeni izler, yeni yüzler ararız. O unutulmaz yüzlerden biridir anne yüzü. Habib'in (sas) tarifiyle "Anne yüzü hiç unutulmayacak bir yüzdür." Hususi dünyalarımıza "Süreyya yıldızı'' gibi gülümseyen o yüzü hiç unutamayız.
Kiminin eli, kiminin sesi, kiminin bakışı size o kayıp giden yıldızın gümüş yansımalarını yaşatır. O ses, o sözcükler, en unutulmaz öğelerdir.
Anneler bilinmeyen bilgelerdir. Bir annenin gözlemi, tecrübesi ve yaşadıklarından elde edilenler ciltler dolusu kitaba sığmaz. Annedir evlada yön veren, annedir evladı sadece bedensel değil ruhi, akli ve kalbi yönde büyüten. O yıldızlar geçidinden bir anne son nefesinde bile evladına şiirler okuyor:
"Her yeni eskir, her doğan ölür. Ama ben mutluyum, çünkü arkamda senin gibi evlat bırakıyorum." der.
Amine anne gönül dizelerini son nefesine taşırken alemin Mustafa'sını seyreder. "Seksen yıllık ömrümü bina ettiğim terbiyenin temelini minik bir bebek iken annemin samimi terbiyesi üzerine bina ettim.'' diyor asrın bilgesi. Çünkü abdestsiz emzirmemiştir yavrusunu.
Annesiz insan kalesiz ve korumasızdır
Annesiz insan yalnızdır. Annesiz insan kalesiz ve korumasızdır. Kaç yaşında olursanız olun, hangi statüye gelirseniz gelin annesi olmayanın candan yananı yoktur. Böyle günlerde onları daha çok özleriz. Tütsülü bir yürekle sizi dinleyişlerini. Yüreğinizin dalgalarıyla şekillenen yüz hatlarını. Kalbin kartal kanatlarını üzerinize açışlarını. Kedersiz, endişesiz her şeyinizi bir tek ona açıp döküşünüzü. O yüreğin size dair en ufak bir art niyeti yoktur. Bir sevgi denizinin kıyısında yıkanırsınız. O şefkat güneşi ısıtır içinizi. Kadife yumuşaklığında bir el okşar saçlarınızı.
Büyümek, daha çok büyümek sonsuza dal budak salmak istersiniz. Hayata bıraktığınız yerden yeniden koşarsınız. Her varlığa huzurun kaynağından gülümsersiniz. Tatlı bir ab-ı hayat gözesinden umudu yudumlarsınız. Onu kaybettiğinizde ise gerçeğin çıplaklığında üşürsünüz. Fokurdayarak akan göze kurumuştur. Şefkat güneşiniz göçüvermiştir artık. Sonsuz Rahmet'in dergahına duayla sığınırsınız.
Zaman