Mustafa H.KURT
Uzak lezzet, yakın himmet
“Derslerine iyi çalışmalısın!. Bak eğer bunu yaparsan, üniversiteye girebilirsin; böylece iyi bir mesleğe ve rahat bir yaşama kavuşma şansını da elde etmiş olursun!...”
Bu ve benzeri ifadeler, imalar; günümüzde hemen her çocuğun-gencin duyabildiği gayet tanıdık ve ‘normal’ nasihatlerdendir sanırsam.
Zaten, insanlara ana amaç olarak ‘İyi bir kariyer-meslek, kazançlı bir iş’ hedefini gösteren maddiyat ve başarı odaklı bir anlayış günümüzde revaç bulmuşsa ve üstelik bu anlayış, eğitimi sadece o amaç uğrunda kullanılan bir ‘araca’ da dönüştürmüşse eğer, aslında velilerin o tür uzun boylu nasihatlerini yadırgamaktır asıl tuhaf olan.
Zira kendisi için hemen yarınını değerlendirmeye yönelik bir çalışma programı sunulamamış her bireyin, öylesi uzak gayelerle motive edilemeyeceğine; ve dahi o gayenin bu şekilde pek elde edilemeyeceğine –biraz da tecrübeyle- inananlardanım.
Çünkü hayat yolculuğunun her bir devresi için de geçerli bir ‘taktik anlayış’ olan “adımları kısa, fakat gayeyi yüksek tutma gerekliliği” gibi hakikatli bir düstur; bizlere, uzaktaki gayemizden çok, bizi o gayeye götürecek basamakları öncelememiz gerektiğini ders veriyor!.
Öyle ki, tam da öncelikli ve ağırlıklı olarak hep nazara verilen uzak gayeleri, bir de ‘uzun adımlarla’ elde etme hevesimiz yüzünden çekilen sıkıntıları; o, zaman ve emek yönünden kaybettiğimiz sermayeleri ve peşi sıra gelen “harcanmışlıkları” hatırladığımızda, bu düsturun ne derece hakikatli ve önemli olduğunu belki daha iyi anlayabileceğimizi düşünüyorum. Ve aynı zamanda bunun, bir çok insan için geçmişe dönüp bakıldığında yokluğundan ötürü hayıflanılan en tiryak reçetelerden biri de olduğunu..
“Şimdiki aklım olsa, gaye seçimine enerji harcama yerine, beni o gayelere taşıyacak basamakları teker teker aşmaya çabalardım!..” diyenlerin; ya da, “Şimdiki aklım olsa, hep gayeyi düşünmektense, tek tek her günümü değerlendirmeyi öncelerdim; başarıya değil, mücadeleye yoğunlaşırdım!...” dersini haykıranların dilindeki ayn-ı hakikat bu ifadelerin yanlış olduğunu, hangi aklı başında insan iddia edebilir ki acaba?
Hem de uzak lezzete karşı nefsin aceleci ve peşin ücrete meyyal hali de bir sır değilken üstelik!..
Hal böyle olunca, uzak görüşlü ve planlı-programlı olma çabasına hürmeti de bir kenarda tutarak; milletin geleceği için, 2023’te ulaşılmış bir ‘muasır medeniyetler seviyesini’ nazara vermekten ziyade, içinde bulunduğumuz zamandaki kanı durdurmaya; başörtüsünden kültürel haklara, inanç özgürlüğünden işsizlik ve asayiş gibi temel sorunlara acil çözümler üzerine yoğunlaşmaya, daha hakikatli bir çaba olarak bakmak gerekiyor.
Bu itibarla diyebiliriz ki, memleketin kemikleşmiş sorunlarına karşı beklenen çözüm ve açılımlarda kaybettiğimiz her gün, 2023’teki o gayeye yönelik bir köstektir de aynı zamanda.
O arzulanan gayeyi nazara vermekten ziyade, memleketi o gayeye götürecek günümüzdeki himmeti göstermenin ve önünde durduğumuz küçük (ama değeri itibarıyla büyük) basamakları adımlamanın; yani ‘uzak başarı’ yerine, sadece ‘mücadeleyi’ cesurca öncelemenin zamanıdır artık kanımca...
Tıpkı, ferdin kurtuluşu yolunda ağırlıklı olarak cennet lezzetlerini anlatmak yerine; cenneti elde edebilme uğrunda bugün için ne yapabileceğimize yoğunlaşmak meselesi gibi..
Asıl gayemiz olan ahiretteki o ‘uzak lezzetimiz’ için de, şu an ulaşabildiğimiz her gündeki ‘yakın himmetimiz’ değil midir yani bizden beklenmekte olan?
Diğer türlü o Hesap Günü’nde, mazaallah, “Şimdiki aklım olsa, hep cenneti hayal etme yerine, beni cennete taşıyacak olan Rıza-yı İlahî gayesiyle, ulaştığım her günü değerlendirme yoluna giderdim... Ve ‘Ey nefis! Bil ki dünkü gün senin elinden çıktı. Yarın ise senin elinde sened yok ki, ona mâliksin. Öyle ise hakikî ömrünü, bulunduğun gün bil. Lâakal günün bir saatini, ihtiyat akçesi gibi, hakikî istikbal için teşkil olunan bir sandukça-i uhreviye olan bir mescide veya bir seccadeye at.’ (Sözler 273) şeklindeki ikaza, candan kulak verirdim.” deme tehlikesi var!.
Evet, fert olarak da toplum olarak da başarıyı ve uzaktaki lezzeti asla unutmayalım, ama biz yine de hedefimizi şimdilik ‘küçük basamaklardan’ ibaret bilelim!...
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.