Vardır her organın bir hikmeti

Vardır her organın bir hikmeti

Hiçbir şey gereksiz yaratılmamıştır ve bu organların da vücutta önemli görevleri vardır

Bahar Karaman Apak'ın haberi:

Kainatta hiçbir şey sebepsiz yere yaratılmamıştır, her nesnenin her varlığın mutlak bir görevi bulunur. Nitekim Kur’an-ı Kerim’in Sad Sûresi’nde “Biz göğü, yeri ve ikisi arasındakileri boş yere yaratmadık.” ayeti bunun apaçık delili. Evrendeki bu düzen aynı şekilde insan vücuduna da sirayet etmiş. En büyüğünden en küçüğüne her organın bir işlevi var. Ancak halk arasında ne işe yaradığı tam olarak bilinmeyen bazı organlar faydasız olarak algılanır. Bu algının sebebi ise vücuttan alınsalar bile insanın yaşamaya devam etmesidir.

Özellikle apandis bundan on sene öncesine kadar doktorların kolayca alabildiği bir organdı. Hatta doktorlar başka bir sebeple ameliyat edilen hastanın açmışken apandisini de alıp ameliyat sonrası bunu müjde olarak aktarırdı hastaya. Rivayetlere göre 1950’lerde Anadolu’da bazı babalar evlenecek çağa gelmiş kızlarının apandislerini aldırarak evlendirir, damat adayına da ‘Sana apandisi alınmış sağlıklı bir kız veriyorum.’ dermiş. Ancak son yıllarda yapılan araştırmalar apandisin sadece patlama riski taşıyan faydasız bir organ olmadığını gösterdi. Vücutta faydalı bakteri üretme görevi gören apandisi alınmış hastalarda kalın bağırsak kanseri hastalığı daha sık görülüyor. Bu da apandisin o bölgede bir koruyucu olduğunu gösteriyor.

Bademcik vücudun ilk yıllarındaki koruyucusu

Bademcik, alındıktan sonra insanın hayatını devam ettirebildiği, bu yüzden de gereksizmiş gibi bir algı oluşturan organ. Oysaki bademcikler bağışıklık sisteminin birincil elemanlarından. Solunum yoluyla alınan birtakım mikroplar boğaz bölgesinde ilk olarak bademciklerle karşılaşır. Kulak Burun Boğaz Uzmanı Tahsin Özbek, bademciğin özellikle insan hayatının ilk yıllarındaki koruyucu özelliğine dikkat çekiyor: “Bademcik vücut için hayatın ilk yıllarında koruma faktörü olarak büyük bir öneme sahip. Yapılan çalışmalar, hayatın ilk dört yılında vücudun savunmasına karşı önemli rol oynadığını göstermiştir. Çok iltihaplanmadığı ve solunumu engellemediği sürece almak pek doğru değil. Almadan önce kâr-zarar hesabını iyi yapmak gerekir.” Özbek, ileriki yaşlarda bademciği alınan bir insanın diğer insanlara göre hastalığa yakalanma riskinin yüksek olmadığının da altını çiziyor: “Bademcik alınmadığı zaman ileriki yaşlarda bazı hastalığı engelleyecek diye bir şey yok. Alınan insanla alınmayan insanın hastalanma oranı eşit.”

Dalağınız yoksa aşı takviyesi gerekebilir

Dalak, alındığında insan hayatını sürdürmeye devam eder ancak vücudu hastalıklardan korumak için aşı takviyesi yapmak gerekir. Doktorlar, dalağın görevini başka bir organ yerine getiremediği için bağışıklık sisteminin dışarıdan desteklenmesi gerektiğinin altını çiziyor. Avuç içi büyüklüğündeki bu organın hem kan yapıcı özelliği hem de bağışıklık sistemi içinde önemli görevleri var. Dalak, antikor denilen birtakım mikrop ve yabancı cisimlere karşı mücadele eden doku ürünlerini üretiyor. Antikorlar vücudumuza giren mikropların etrafını sararak temizlenmesini sağlıyor. Eğer dalak yoksa bazı mikropların etrafı sarılıp temizlenemez ve kişi bu yüzden iltihaplı hastalıklara karşı savunmasız hale gelir.

Dalağın bir diğer işlevi de süzgeç görevi görmesi. Yani kanın içinde dolaşan bazı yaşlanmış hücreleri ortadan kaldırır ve yeni hücrelere yer açar. Ortalama ömrü 120 gün olan alyuvarlar bu süreçte vücuda oksijen taşır. Ama ihtiyarlayıp oksijen taşıyamaz ya da az oksijen taşır hale geldiğinde dalak süzgeci tarafından alınırlar. Eğer dalak alınmışsa bu yaşlı hücrelerin kandan alınma işlemi gerçekleşemez ve kandaki hücre sayısı artar.

Yirmilik diş artık kendine yer bulamıyor

Halk arasında gereksiz gibi algılanan vücudumuzun bir diğer parçası ise yirmilik dişler. Bugünün neslinde çabuk çürüdüğü ve çenede yer bulamadığı için genelde problem oluşturuyor. Aslında bunun sebebi önceki nesillere göre çenelerin gittikçe küçülmesi, azı dişlere yer kalmaması. Fatih Üniversitesi Tıp Fakültesi Ağız ve Diş Sağlığı doktoru Serkan Bayraktar, halk arasındaki bu yanlış algının sebebini şöyle açıklıyor: “Eskiden insanlar daha doğal besinlerle beslenirlermiş. Bunlar da sert ve fazla çiğnenmesi gereken gıdalarmış. Günümüzde yediğimiz her şey daha yumuşak olduğu için doğru dürüst çiğnemiyoruz. Bu da çene yapımızın gelişmemesine sebep oluyor. Tıpta şöyle bir kanun var: Kullanılan organ gelişir ve büyür, kullanılmayan organ küçülür. Dolayısıyla insanın çene yapısı da son 15-20 yılda küçüldü. Ancak diş sayımız aynı. Diş alanı daraldığı için 32 dişten en sonuncusu dışarıda kalıyor. O dışarıda kalan diş de yirmilik diş oluyor. Günümüzde yüzde 90 hastamızda bu diş ya çıkamıyor ya yamuk çıkıyor ya da gömük kalıp iltihaplanmaya sebep oluyor. Yani yer darlığından dolayı problem oluşturuyor. O yüzden de insanlar tarafından bir görevi olmadığı düşünülüyor. Oysa zamanında işe yarıyordu.”

Zaman