Vefat ettiğinde yıllarca gizlediği Said Nursi'nin el yazısı notu cebinden çıkmıştı
Vefatı gazetelerde haber olmuştu. Cebinden çıkan bir not ise herkesi şok etmişti.
RİSALEHABER
Araştırmacı Mustafa Köfkeci, Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin talebelerinden Ceylan Çalışkan ağabeyin vefatı nedeniyle bir yazı kaleme aldı. Ceylan ağabeyin özelliklerine dikkat çeken Köfkeci, vefat haberini veren gazete küpürü ile vefatından sonra düzenlenen Mevlid davetiyesini yayınladı.
Bediüzzaman’ın zeki, seçilmiş ve hatırlı talebesi
Çocukluğundan itibaren hayatını Kur’an ve iman hizmetine adamış müstesna zekaya sahip, Bediüzzaman Hazretlerinin mümtaz talebelerinden Ceylan Çalışkan ağabeyin elim bir trafik kazası sonucu aramızdan ayrılışının 58. yılı. (Vefatı: 22 Ağustos 1963)
Zekası, kabiliyeti ve nüktedanlığı ile çevresinde hemen fark edilen bu genç, daha 14 yaşında iken Üstad’ın hizmetine girerek önce îman dersini alır.
Bediüzzaman, hükümet tarafından mecburi ikamete tabi tutulduğu Emirdağ’a 1944 yılında geldiğinde: “Burada Ceylan isminde bir çocuk var mı? O bana hizmet edecek” diye sorar. Çalışkanlar hanedanından Mehmet Çalışkan bir gün oğlu ile beraber ziyaretine gittiğinde, Üstad, “Oğlun mu?” der. O da: “Evet, fırsat düşmüşken çocuğun mektep işini bir görüşeyim dedim. Efendim, çocuk çalışkan ve zeki. Onu yüksek mekteplere vermek istiyorum, ne buyurursunuz?” diye sorar. “İyi! Zeki ve çalışkan olduğu için evvelâ benden îman dersi alsın, sonra yüksek mekteplere devam etsin” der.
Bediüzzaman’ın, en ızdıraplı, en çileli, en işkenceli yıllarını geçireceği bu kasabada lütf-u İlahi, Üstad’a bir yoldaş, bir hizmetkar, emre hazır bir nefer, bir nedim olarak küçük Ceylan ile onların ailesi Çalışkanlar hanedanını karşısına çıkarır.
Üstad’ın ifadesiyle “yaşı küçük, ama on kişinin işini yapabilecek bir kabiliyete sahip” küçük Ceylan kısacık ömründe asırlara sığacak ve hatırlanacak hizmetlerde bulunur.
Hükümet yetkilileriyle Üstad adına görüşmek, gelen mektupların okunarak, cevaplandırılması, gerektiğinde çoğaltılıp, postalanması, yazılmış eserlerin dağıtılması, gelen misafirlerin münasip bir şekilde karşılanması Üstad’la görüştürülmesi ve uğurlanması, hatta günlük ihtiyaçların temininden kırlarda gezdirilmesine kadar, yani o gün Emirdağ hayatında Üstad'ın santral vazifesini gören bir insan, bir eleman.
Hiç durmadı…
27 Mayıs İhtilali sonrasında yapılan polis baskınlarıyla nur talebeleri tutuklanıyor, matbaalar basılıyor, kitaplara el konuluyor. Bütün bu baskı ve tazyiklerden bunalan bazı ağabey ve kardeşler; “Bu devir geçene kadar neşriyata ara verme” düşüncesiyle, Ceylan Ağabey’e; “Ne dersiniz, neşriyata biraz ara versek mi? diye sorarlar.
Ceylan Ağabey, hiç tereddütsüz şöyle cevap verir:
“Kardeşim, durursak, ne zaman başlayacağımızı bilemeyiz!”
Elim kaza ve şehit olması
22 Ağustos 1963 Perşembe günü bir müşterisinden aldığı senetlerin tahsilâtı için Küçükçekmece taraflarına giderken yolda bindiği minibüsün başka bir araçla çarpışması ve başından aldığı ağır darbe sonucu beyin kanamasından vefat eder.
Vefatından sonra Ceylan Çalışkan’ın cüzdanından küçük bir not kağıdı çıkar. O güne kadar kimsenin bilmediği bu notta Üstad’ın el yazısıyla şu ifade yazılıdır:
“Ceylan benim vekilimdir. Nur’a ait işleri benim hesabıma yapar. Said Nursi.”
“Kralların hatırını kırarım, Ceylan’ımın hatırını kıramam” diyen muhterem Üstadının “Ceylan senin hayatın uhrevidir, dünyevi olsa pek kısadır!” Yine bir başka vesileyle “Ceylan! Senin hayatın Nurlar’a aittir. Seni dünyaya vermeyeceğim. Eğer sen dünyaya dönersen, senin hayatın pek kısa olacaktır!” sözünü 33 yaşında vefatıyla doğrulamış olur.
Kaza, felaket ve faciaların haberi
Sıra dışı bir hayat yaşayan ve sıra dışı meziyetlere sahip olmasına rağmen, onu tanıma bahtiyarlığa erenlerin ifadesiyle; “Üstad’a mensup olmanın ve ona hizmet etmiş olmanın imtiyazı yoktu ve bunu hiç hissettirmiyordu. Sıradan biri gibi davranıyordu.”
Bu mütevazı insanın ölümüne sebep olan kaza haberi de gazetelerde sıradandı.
İşte o haber:
Trafik Kazasında üç kişi öldü
Avcılar köyü Şükrübey durağında, dün saat 12:30’da bir turist arabası ile bir minibüs çarpışmış, kazada 3 yolcu ölmüş, 4 yolcu ile bir Alman turist yaralanmıştır. Yaralılar hastaneye kaldırılmış, olayla ilgili kovuşturmaya başlanmıştır. (23.8.1963-Milliyet)
O gün ve ertesi gün gazetelerde ve radyolarda başka acı ve felaket haberleri de vardır.
“Burdur’da 7 ev, 7 dükkan ile eski PTT ve Özel İdari binaları yanarak kül oldu”.
“Sarayburnu’nda dün gece bir otomobil denize uçtu. Taksi içinde bırakılan 3 ve 4 yaşlarında iki çocuk boğuldu. Arabayı kurtarmaya çalışan şoför kayboldu.”
“Zonguldak’ta selden 4 kişi boğuldu.”
“Trafik kazalarında 8 kişi parçalanarak öldü.”
Ardından okunan mevlidler
Vefatından sonra hemen her yıl arkasından mevlid okutulur. Başta İstanbul olmak üzere yurt içinden ve dışından binlerce nur talebesi bu mevlitlere iştirak ederdi.
İşte o mevlidlerden birisinin davetiyesi ve üzerindeki metin:
Bismihi Sübhanehu
Vein min şey’in illâ yüsebbihu bihamdihi
Esselâmu aleyküm ve rahmetullahi ve berekâtuhu
Aziz Sıddık Kardeşlerimiz;
Senelerce necip ve muazzez üstadımız Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin hizmetinde ve Risale-i Nurun intişarında azami bir sadakat ve fedakârlıkla en dehşetli günlerde cansiperane çalışarak hizmet-i Kur’aniye uğrunda hayatını istihkar edip tam bir kahramanlıkla ve Risale-i Nur talebelerine bu cihetle bir hüsn-ü misâl olan; ve necip üstadımız Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin evlâd-ı manevisi bulunan Ceylân Kardeşimizin müessif bir trafik kazası neticesinde Rahmet-i Rahmana kavuşarak, canından çok sevdiği üstadının yanına şehid olarak teşriflerinin 40. Gününe rastlayan 6 Ekim 1963 Pazar günü öğle namazına müteakip Emirdağ Çarşı Camiinde mübarek ruhuna ithaf için okutturulacak mevlid-i şerife teşrifleriniz bekliyoruz.
Davetiyenin diğer yüzünde ise;
Ehl-i iman için ölüm: vazife-i hayat külfetinden bir terhistir; hem dünya meydanındaki imtihanda talim ve talimat olan ubudiyetten paydostur; hem öteki âleme gitmiş yüzde doksan dokuz ahbab ve akrabasına kavuşmak için bir vesiledir; hem hakiki vatanına ve ebedî makam-ı saadetine girmeye bir vasıtadır; hem zindan-ı dünyadan bostan-ı cinana bir dâvettir; hem Halik-i Rahîminin fazlından kendi hizmetine mukabil, ahz-ı ücret etmeğe bir nöbettir. Madem ölümün mahiyeti hakikat noktasında budur; ona dehşetli bakmak değil, bilâkis rahmet ve saadetin bir mukaddemesi nazariyle bakmak gerektir. SAİD NURSİ
Bu vesileyle Bediüzzaman’ın evlad-ı manevisi muhterem Ceylan ağabeyimize ve onunla Nur hizmetlerinde bulunma şerefine nail olan ve ahirete göçen bütün nur talebelerine Mevlâ-yı Müteâl’den gani gani rahmet niyaz ediyoruz.
Faydalanılan Kaynak: Ceylan Çalışkan ve Çalışkanlar Hanedanı. Nesil Yayınları. 9.Baskı-Mart 2012
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.