Vicdani ret mi, imani ret mi?
Dini gerekçe ile askerlik yapmak istemeyen ilk kişi olan Enver Aydemir'in ilginç hikayesi
Pınar Öğünç'ün haberi:
Enver Aydemir, 24 Aralık 2009 günü yaşadığı İzmit'ten İstanbul'a geldiğinde hedefi Boğaziçi Üniversitesindeki 'Her Türk Asker Doğmaz' adlı etkinliğe katılmaktı. Fakat Kabataş vapur iskelesinden ileri gidemedi; yapılan GBT yoklamasında hakkında çıkarılan yakalama emrine istinaden gözaltına alındı. Aydemir, 2007'de dini gerekçelerle askerlik yapmayı reddeden ilk kişi.
İzmit, Körfez'de bir misafir odasındayız. Enver Aydemir'in eşi Kader Hanım'la ilk telefon görüşmemizde, Eskişehir Askeri Cezaevi'nin kapısında öfkeden titreyerek açmıştı telefonu. Aynı pardesü ve başörtüsüyle Maltepe Askeri Cezaevi'ne eşini ziyarete gidebilmişken, şimdi örtüsünü 'kelebek' bağlamadıkça içeri giremeyeceği söyleniyordu. Belki de tam o anda aradığım için konuşmayı kabul etti.
Enver Aydemir'in babası Ahmet Bey'in evindeyiz. Bir duvarda Said Nursi, bir duvarda mealinde 'Her canlı ölümü tadacaktır'ın geçtiği surenin işlendiği dev bir örtü. 35 yıllık bir Hac hediyesi. . .
Tam iknaya gitmişken. . .
33 yaşındaki Enver Aydemir, ilk kez 2005'te bahsetmiş babasına askerlik yapmak istemediğinden. Ahmet Bey "Ben de din bilen birisiyim. Yapmak istemediğin şey zarurettense günahı yoktur" dese de, araya arkadaşlarını soksa da oğlundan "Baba hep zaruri, hep zaruri. . . Ondan taviz, bundan taviz, ben yapmayacağım. Benim Allah'ımı benimsemeyenin emirlerini benimsemeyeceğim" cevabını almış.
Enver Aydemir'in ilk gözaltına alınışı 2007, seçimlerden hemen sonra. . . Karakol ve askeri şube sonrası Bilecik Jandarma Er Eğitim Tugayı'na götürülen Aydemir, ifadesinde, askeri üniformayı giymeyi reddedince burada dayak yediğini belirtiyor. Ziyarete gelen annesi, eşi ve ablaları başörtüleri nedeniyle nizamiyeye alınmayınca, Ahmet Bey oğlundan şu çıkışı işitiyor: "Bana neden askerlik yapmıyorsun, diyorsun. Anneme, bacıma, eşimin türbanına, pardesüsüne böyle yapana ben askerlik yapmayacağım." Kader Hanım da aslında ailece o gün eşini vazgeçmesi için ikna etmeye gittiklerini, ama bu olayla kararının netleştiğini söylüyor.
Enver Aydemir iki duruşma ve dört ay sonrasında kıtasına teslim olması kararıyla serbest bırakıldı o dönem. 24 Aralık 2009'da tekrar gözaltına alınana kadar, babasının ifadesiyle kimseden kaçmadı, ama denk geldiği kimlik soruşturmalarında da başına bir şey gelmedi. Yılbaşından bir hafta önce gözaltına alındığında, Ahmet Bey oğlunun Doğancılar Karakolu'nda çok insani muamele gördüğünü, askeri inzibata teslim edildikten sonra 'insan evladı' bir üstteğmene denk geldiklerini ama tevkif edilip Maltepe Askeri Cezaevi'ne götürüImesiyle 'kıyametin koptuğunu' söylüyor.
Yine bir askeri üniforma giyme çekişmesi; Aydemir reddediyor. Avukatına ve görüşlerde babasına anlattığına göre coplanıyor, yumruklanıyor, falakaya yatırılıyor. Giyinmeyi reddedince sivil elbiseleri alınıp sadece iç çamaşırlarıyla soğuk bir odaya götürülüyor. Namaz kılma talebi de reddedildiğinden, iç çamaşırlarıyla namaz kılıyor. Kelepçeyle namaz, iddiasına göre dört gün sürüyor.
Altı gün sürecek açlık grevi sırasında zorla serum veriliyor. Daha sonra da sivil elbiseleri verilerek Eskişehir Cezaevi'ne yollanıyor. Ahmet Bey'e göre savaş karşıtı grupların davayı sahiplenmesi ve basın açıklamaları yapmasıyla bir kamuoyu oluşmasının bunda payı büyük. Ahmet Bey'in en mühim gördüğü ayrıntı ise Maltepe Askeri Cezaevi'nden ayrılırken tutulan tutanakta darp ve işkence izlerinin anılmamasına karşın, Eskişehir Askeri Cezaevi'ne alınırken tutulan tutanakta bu izlerin belgelenmiş olması. Zaten ailenin dediğine göre Eskişehir'de 'ne dayak, ne küfür, ne bir şey' . . .
Vicdan ve iman
Şimdiye kadar farklı nedenlerden vicdani ret beyanında bulunanlar oldu. Kimi külliyen şiddeti reddediyordu, kimi 30 küsur yıllık savaşı protesto ediyordu. Enver Aydemir'in, askerlik yapmayı reddedişinde dini inancını gerekçe olarak kullanması, vakayı özgün kılıyor. Bir yandan meramında 'Allah'ın verdiği canı, Allah alır'dan fazlası var. Biraz da bu yüzden çıkışının vicdani ret değil, imani ret olarak adlandırılması gerektiğini, düşünenler mevcut. Kader Hanım ise "Vicdanı olanın imanı, imanı olanın vicdanı vardır. Bu ayrıma karşıyım" diyor. Aile olarak Enver Aydemir'in "Kimseden yardım istemeyin. İlgilenirlerse anlatın" talebini tekrarlamalarına karşın, işin ironik bir yanı varsa, davanın, İslami medyanın yanı sıra biraz da aralarında muhtemelen ateistlerin de bulunduğu savaş karşıtı, anarşist, sosyalist, komünist cephenin gayretiyle görünür olması. Bu özgün vaka onlar arasında bir tartışmaya vesile olacak mı, gelecek günlerde göreceğiz.
'Vergisini vermeyene falaka mı var?'
Ahmet Aydemir, memleketi Ağrı'dan Gölcük'e 1982'de gelmiş. Mesleği sorulduğunda "Esnaf" diyor; kuyumcu dükkânları, lokantası, galerisi varken geçen yıl iflasa yakın bir mali çöküş yaşamış aile. Şu an cezaevinde olan Enver Aydemir de, hâlâ var olan aile işlerinde babasıyla birlikte çalışıyor zaten. Dört kız, altı oğlan babası olan Ahmet Bey, askerliğini istanbul ve Ankara'da yapmış.
Enver Bey ve askerlik yaşına gelmemiş iki oğlu dışında bütün erkek çocukları askerlik yapmış. Kürt kimliğinden dolayı yaşadığı bir sıkıntı olup olmadığını sorduğumuzda, "Artık ne Türk var, ne Kürt" diye giriyor lafa, "Parçalasan Türk'ün yarısında Kürt çıkar, Kürt'ü parçalasan yarısı Türk. . . Melez olmuşuz artık."
Meramını kendi kendine şöyle özetledi o gün: "Bu ülke hepimizin ülkesi. Hiç suç işlemeyen insan yoktur, ama Allah'a göre suç var, kula göre suç var. Bu beşeri sistemde bu çocuğun askerlik yapmamasının bir cezası varsa, ki avukatların, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin dediğine göre mecburiyeti olmaması lazım, olsa bile başka bir yolu olur. Vergisini vermeyen işkence mi görüyor, falakaya mı yatırılıyor? Yüzde 90'ı Müslüman olan bir ülkedeyiz. Her ailenin açığı var, kapalısı var. İnsanları birbirine düşman ettirmenin âlemi var mı?"
Radikal