Yahudilerden de biz Hıristiyanız diyenlerden de sağlam sözlerini almıştık
Ayet meali
Bismillahirrahmanirrahim
Cenab-ı Hak (c.c), Mâide Sûresi 12-14. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:
12-Ve and olsun ki Allah, İsrâiloğullarının sağlam sözünü almıştı. (Her kabîleden birer kişi olarak) içlerinden on iki de vekil ta‘yîn etmiştik.
Ve Allah (onlara) şöyle buyurmuştu: “Şübhesiz ki ben sizinle berâberim. Eğer gerçekten, namazı hakkıyla edâ ederseniz, zekâtı verirseniz, peygamberlerime îmân edip onlara yardım ederseniz ve Allah’a karz-ı hasen (güzel bir borç) verirseniz (yolunda harcama yaparsanız), mutlakā kötülüklerinizi sizden örteceğim ve şübhesiz sizi altlarından ırmaklar akan Cennetlere koyacağım. O hâlde bundan (bu ahidden) sonra içinizden kim inkâr ederse, artık (dosdoğru) yol ortasında açıkça sapıtmış olur.”
13-Sonra o sağlam sözlerini bozmaları sebebiyle onlara lâ‘net ettik ve kalblerini kaskatı yaptık. (Onlar Tevrât’taki) kelimeleri yerlerinden değiştirirler, (*) kendisiyle nasîhat edildikleri (o kitapları)ndan bir nasîb (almay)ı da unuttular. İçlerinden pek azı müstesnâ, onlardan dâimâ bir hâinliğe muttali‘ olursun; yine de (sen) onları affet ve aldırma! Muhakkak ki Allah, iyilik edenleri sever.
14-(Yahudilerden olduğu gibi,) “Şübhesiz biz hristiyanız” diyenlerden de sağlam sözlerini almıştık; buna rağmen (onlar da) kendisiyle nasîhat edildikleri (kitapları)ndan (İncil’den) bir nasib (almay)ı unuttular. Bu sebeble kıyâmet gününe kadar aralarına düşmanlık ve kin bıraktık. Allah, yapmakta olduklarını ileride (âhirette) kendilerine haber verecektir.
(*) “Tevrât, İncîl ve Zebûr’un ibâreleri, Kur’ân gibi i‘câzları olmadığından, hem mütemâdiyen (sürekli) tercüme tercüme üstüne olduğundan pek çok yabânî kelimeler içlerine karıştı. Hem müfessirlerin (tefsîr edenlerin) sözleri ve yanlış te’villeri (îzahları), onların âyetleriyle iltibâs edildi (karıştırıldı). Hem bazı nâdânların (kendini bilmezlerin) ve bazı ehl-i garazın tahrîfâtı (düşman olanların kalem karıştırmaları) da ilâve edildi. Şu sûrette o kitablarda tahrîfât ve tağyîrât (bozmalar ve değiştirmeler) çoğaldı. Hattâ Şeyh Rahmetullâh-i Hindî, allâme-i meşhûr, kütüb-i sâbıkanın (geçmiş kitabların) binler yerde tahrîfâtını, keşişlerine ve yahudi ve nasârâ (hristiyan) ulemâsına isbât ederek, iskât etmiş (susturmuş).” (Zülfikār, 19. Mektûb, 67)