Yapmakta oldukları şey, gerçekten ne kötüdür!

Yapmakta oldukları şey, gerçekten ne kötüdür!

Ayet meali

Bismillahirrahmanirrahim

Cenab-ı Hak (c.c), Mâide Sûresi 62.-64. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:

62- Hem onlardan birçoğunun günah işlemede, düşmanlık yapmada ve haram yemelerinde koşuştuklarını görürsün. Yapmakta oldukları şey, gerçekten ne kötüdür!(1)

63- (İçlerindeki) dindar insanların ve âlimlerin, onları, günah (söz) söylemelerinden ve haram yemelerinden men‘ etmeleri gerekmez miydi? İşleye geldikleri şey gerçekten ne kötüdür!

64- Hem yahudiler: “Allah’ın eli bağlıdır (cimridir)” dediler. (Hâşâ!) Dedikleri yüzünden (hayırlı işlerde) elleri bağlansın ve lâ‘nete uğrasınlar! Bil‘akis O’nun iki eli de açıktır; dilediği gibi (dilediği kimseye) karşılıksız verir.(2) Ve and olsun ki Rabbinden sana indirilen (bu Kur’ân), onlardan birçoğuna azgınlık ve küfrü artıracaktır.
Böylece aralarına, kıyâmet gününe kadar (devâm edecek) düşmanlık ve kin bıraktık. Ne zaman harb için bir ateş yaktılarsa, Allah onu söndürmüştür (onları muvaffak kılmamıştır). Buna rağmen yeryüzünde fesad çıkarmaya çalışırlar. Hâlbuki Allah, fesad çıkaranları sevmez.

---

(1)“(Yahudiler) hayât-ı ictimâiye-i beşeriyeyi (insanlığın ictimâî hayâtını) sarsan ve sa‘y-i ameli, sermâye ile (işçi ile işvereni) mübâreze ettirip (birbirine düşürüp) fukarâyı zenginlerle çarpıştıran, muzâaf ribâ (kat kat fâiz) yapıp bankaları te’sîse (kurmaya) sebebiyet veren ve hîle ve hud‘a ile cem‘-i mal eden (mal toplayan) o millet (o yahudiler) olduğu gibi, mahrum kaldıkları ve dâimâ zulmünü gördükleri hükûmetlerden ve gāliblerden intikamlarını almak için, her çeşit fesad komitelerine karışan ve her nevi‘ ihtilâle parmak karıştıran yine o millet olduğunu ifâde ediyor.” (Zülfikār, 25. Söz, 33)

(2)Burada geçen, “Allah’ın eli açık olması” gibi ifâdeler müteşâbih olup, bundan maksad cömertliktir. Yoksa el, ayak gibi insan uzuvlarından Allah-ü Teâlâ münezzehtir, uzaktır. (Nesefî, c. 1, 421) 
“Evet, dünya yüzünü bu kadar müzeyyen masnûâtıyla (ziynetli eserleriyle) süslendirmek, ay ile güneşi lâmba yapmak, yeryüzünü bir sofra-i ni‘met ederek mat‘ûmâtın (yiyeceklerin) en güzel çeşitleriyle doldurmak, meyveli ağaçları birer kap yapmak, her mevsimde birçok def‘alar tecdîd etmek (yenilemek), hadsiz bir cûd ve sehâveti (cömertliği) gösterir.” (Zülfikār, 10. Söz, 20)