Abdulkadir MENEK
Yeni meclis ve Kürt meselesi
Seçimlerin ardından yeni seçilen milletvekilleri 28 Haziran’da toplanarak yemin edecek ve resmen göreve başlayacaklar. Bu yeni dönemde TBMM çok önemli meseleler ile uğraşacak ve çetin bir imtihan verecek. Bu imtihanların en önemlileri, hiç şüphesiz ki yeni bir anayasa ve Kürt Meselesi konularında tezahür edecektir.
Önemli problemler sadece bunlardan ibaret değildir. Çok sayıda problemden bahsetmek mümkündür. Ancak sivil bir anayasa ve Kürt Meselesinin, üzerinde en çok tartışma yapılacak ve çok zor hal edilebilecek meseleler olduğu konusunda bir tereddüt olmadığı kanaatindeyim. Demokrasi geliştikçe, daha önceleri üzeri örtülen ve görmezlikten gelinen meseleler bir bir gündeme oturuyor. Buna rağmen hala Türkiye’de bir Kürt Meselesi olduğunu kabul etmeyenler mevcuttur. Meselenin çok abartıldığı ve sun’i bir gündem haline getirildiği zaman zaman ifade edilmektedir.
Bazılarının inkâr politikalarında ısrarcı olması, maalesef yaşanan gerçekleri değiştirmiyor. Türkiye Cumhuriyeti, inkâr politikasını resmen sona erdirdi. Ancak yapılması gereken çok iş var. Demokrasinin çıtası iyice yükseltilmeli ve ‘’İleri Demokrasi’’ denilen ülkelerin düzeyine mutlaka çıkartılmalıdır. Bu o kadar kolay olmayacak. Demokrasiyi bile bu vatandaşa çok gören, onlara tebaa muamelesi yapan, vatandaşı küçümseyen, hakaret eden insanlar ve zihniyet az da olsa hala etkisini sürdürüyor. İttihat ve Terakki ile başlayan ırkçı, devleti kutsayan ve asimilasyona dayanan politikaların tamamen terk edilmesi kolay değil. Bu yeni politikalar ile bazılarının ezberleri iyice bozulmuş durumda. Bazıları da süreci baltalamak için fırsat kolluyor.
Ancak Kılıçdaroğlu’nun Kürt Meselesi konusunda seçim meydanlarında verdiği sözler, çok önemli bir gelişmenin ve değişimin habercisi. Oy almak için söylenmiş olsa dahi, bir CHP Genel Başkanı’nın ağzından bu derece önemli bazı sözleri duymak çok dikkat çekicidir. Devletçi, ırkçı ve statükocu bir zihniyeti temsil eden bir hareketin, şartların değişmesi ile birlikte değişime direnemeyeceğinin canlı bir misali ile karşı karşıyayız. Daha önceleri Kürt ve alevi kelimelerini ağzına bile almayan Kılıçdaroğlu’nun konuşmaları yabana atılmamalıdır. Çünkü yeni dönemde Başbakan ve hükümetin bu konuda Kılıçdaroğlu’na çok ihtiyacı olacak.
Kanaatimce Kürt Meselesini hükümet ve Başbakan tek başlarına çözemezler. Bu derece önemli bir meselede CHP de hükümet ile birlikte taşın altına mutlaka elini koymalıdır. Beraber gösterecekleri bir çözüm iradesi, bu konuda yapılacak istismarların hepsini olmasa da büyük bir çoğunluğunu göğüsleme kabiliyetine sahip olacaktır. CHP burada anahtar görevini üstlenirse, BDP’nin de çözüme daha kolay yanaşacağını söyleyebiliriz. Tabii, BDP, Hatip Dicle cenderesinden kurtulup yasama çalışmalarına katılmaya karar verirse. Hükümetin sadece BDP ile anlaşmaya çalışması beraberinde bazı siyasi riskleri getirme potansiyeli olacaktır. Onun için hükümetin CHP’siz olarak BDP ile anlaşmaya çalışma ihtimalini çok düşük görüyorum. Siyasi olarak böyle bir riski göze almaları mümkün değildir.
Kılıçdaroğlu, Kürt Meselesinin en büyük müsebbibi ve müessisi olan CHP’nin Genel Başkanı olarak, bu meselenin kardeşlik zemininde çözülerek gündemden çıkması için üzerine düşeni yapacak mı? Dersim’de dökülen kanların ve yaşanan acıların bedelini, meseleyi çözme iradesi ortaya koyarak ödeyebilecek mi?
Bu soruların cevabını vermek elbette kolay değil. Fakat lider olmak ve tarihe geçmek de kolay değildir. CHP, tek parti döneminde yaşattığı acıları, ileri demokrasiye geçmek için üzerine düşenleri tam olarak yaparsa dindirebilir. Şeyh Said Hadisesinde, İstiklal Mahkemelerinde, Dersim Vadisinde, Zilan Deresinde yaşanan elim ve dramatik hadiseleri unutmak kolay mı? Gerçek anlamda özür dilemenin ve günah çıkartmanın yolu, Kürt Meselesini tam olarak çözmekten geçecektir. Aksi takdirde lafla hiçbir işim çözülmediği hep görülmüştür.
Kürt Meselesinin çözüm yoluna girip girmeyeceği, yeni anayasa görüşmeleri sırasında netlik kazanacaktır. Kürt Meselesini tam anlamıyla çözmüş bir Türkiye, dünyada bir yıldız gibi parlayacaktır. Böyle bir Türkiye, eminin bütün dünyanın gıpta ettiği ve parmakla gösterdiği bir dünya devleti olacaktır.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.