Yavuz BAHADIROĞLU
Yeniden yapılandırın iç dünyanızı
İlk cümle olarak söyleyeceğim şu: Hiçbir konuda umutsuzluğa düşmeyin.
Umutsuzluk kertesinde yüreklerinizi yeniden yapılandırıp dirilin!..
Ayrıca hayallerinizi, ufkunuzu ve düşüncelerinizi Türkiye ile sınırlı tutmayın: Daha geniş, daha kapsamlı ve daha dinamik düşünün...
Bugünlere mahsus bazı olumsuzlukları abartıp ufkunuzu karartmayın: Bilin ve inanın ki, dünler nasıl geçtiyse bugünler de geçecek.
Ne başörtüsü baskısı kalacak, ne diğer antidemokratik dayatmalar...
Çünkü toplumların toplum mühendisliği ile değişmeyeceğini herkes öğrenecek: Zaman herkese öğretecek bunu...
Bugün baskıyla toplumu değiştireceklerini, değiştirip kendilerine benzeteceklerini zannedenler, o gün geldiğinde yanıldıklarını anlayacaklar.
Şunu görecekler ki, toplum, kendisini zorla değiştirmek isteyenleri ya değiştirip kendine benzetmiş, ya da eline fırsat geçer geçmez tasfiye etmiştir.
Beşer tarihi bunun açık örnekleriyle doludur. En açık ve yakın örnek ise eski parti liderleridir.
Sosyolojik bir realite olarak şundan emin olalım ki, bazı sıkıntılar yüzünden, kimlik ve kişilik sahibi hiç kimse inançlarını feda etmez...
Kimlik ve kişilik sahibi hiç kimse baskıyla düşüncelerini değiştirmez.
Kimlik ve kişilik sahibi hiç kimse inandığı gibi yaşamaktan vazgeçmez.
Kimlik ve kişilik sahibi hiç kimse baskılara boyun eğmez.
Herkes şunu iyi bilsin ki, Nemrut ateşinin bile yakamadığı Hazret-i İbrahim sabrı, inanan insan sabrıdır...
Tarih, imanlı ve kararlı insanların zafer destanıdır!
Hazret-i Yusuf kuyudan nasıl kurtulduysa...
Hazret-i Yunus balığın karnından nasıl kurtulduysa...
Hazret-i Musa Firavundan nasıl kurtulduysa...
Hazret-i Peygamber (hepsine selam olsun) Ebucehilden nasıl kurtulduysa...
Mazlum milletlerle fertler, her türlü baskı ve şiddetten öyle kurtulacaklardır!
Zafere ulaşıp onu ruhumuzda hissetmenin tek yolu, öncelikle kendi nefsimizi ıslahtan geçer...
Zira: Kendini ıslah edemeyen başkasını ıslah edemez. (Bediüzzaman).
Herkes kendi iç dünyasını temizlerse, toplum tertemiz olur.
Herkes başkasının yüreğine hükmetmeye çalıştığı için kirlenme ayyuka çıkıyor.
Ayrıca her şey anormali normal gösterip kabul ettirmek üzere plânlanmış gibi...
Ekranlarda gördüklerimizi, gazetelerde, dergilerde okuduklarımızı ve çevremizde izlediklerimizi hatırlarsanız, ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız.
Bunları sağlam ölçülerle yargılamayı beceremezsek, her yönden esen ters rüzgârlara kapılır, bilinmeyene doğru savrulur gideriz...
En azından çoluk çocuğumuzu bataklığa kaptırırız ki, beter bir hicrandır. Bunun örneklerine ailelerde bile çokça rastlıyoruz...
Aynı ailenin fertleri, öz kardeşler, hatta karı-koca ayrı istikametlere gidiyor... Tabiatıyla da aile yuvası huzur ortamından uzaklaşıp savaş alanına dönüşüyor.
Bizim gibi, mânevî dünyasının üzerinden tank geçen (yabancılaşma/yabancılaştırma tankları) toplumlarda bu kabil çatışmalar, bir bakıma kaçınılmazdır.
Bu zorlukları yaşayacağız.
Önemli olan zorluklara tıkanmamak, her yönden esen ters rüzgârlara kapılmamaktır...
Bunun için de her gün imanımızı tazeleyecek, bize güç verip diri tutacak bir şeyler yapmak zorundayız.
Unutmayalım ki bize değişik bir hayat düzeni dayatılıyor. Bir yandan, ar damarı çatlak sözde sanatçılar, nikahsız beraberliklerini kutsallaştırıp tüm topluma dayatırken, öte yandan bir küçük azınlık anormal sapmaları normal gibi göstermeye kalkışıyor. Toplumdan tepki gördüklerinde ise, bazıları insan hakları çığırtkanlığına soyunuyor, bazıları alan razı-satan razı bağlamında işi yüzsüzlüğe vuruyor.
Garip ama, bazı kesimlerden de destek alıyorlar.
Başörtüsü baskısına cumhuriyeti ve laikliği koruma adına alkış tutanların cinsel sapmaları insanlık adına korumaya almaları bana hep manidar gözükmüştür.
Yine de tüm hezeyanların bir ömrü vardır: Hayat er ya da geç aslına döner.
Ve.. Aslını inkâr eder haramzadedir!
Vakit
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.