Yeryüzünde debelenen hiçbir canlı yoktur ki birer ümmet olmasınlar!
Ayet meali
Cenab-ı Hak (c.c), En'âm Sûresi 37.-39. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:
Bismillahirrahmanirrahim
37-Bir de (o müşrikler): “Ona Rabbinden (bizim istediğimiz) bir mu‘cize indirilmeli değil miydi?” dediler.(1) De ki: “Şübhesiz Allah, bir mu‘cize indirmeye kadirdir; fakat onların çoğu bilmezler.”
38-Yeryüzünde debelenen hiçbir canlı ve iki kanadıyla uçan hiçbir kuş da yoktur ki, sizin gibi birer ümmet (yaratılışları ve ihtiyaçları ile aynı birer nevi‘) olmasınlar! (Biz) kitabda (Levh-i Mahfûz’da) hiçbir şeyi eksik bırakmadık; sonra (hepsi) ancak Rablerinin huzûrunda toplanacaklardır.
39-Hem âyetlerimizi yalanlayanlar, karanlıklar içinde kalmış sağırlar ve dilsizlerdir. Allah kimi dilerse, onu (küfründeki inadı sebebiyle) dalâlete atar. Kimi de dilerse, onu (hikmetine binâen kendi lütfundan) dosdoğru bir yol üzere kılar.
(1)“Mu‘cize, da‘vâ-yı nübüvvetin (peygamberlik da‘vâsının) isbâtı için, münkirleri (inkârcıları) iknâ‘ etmek içindir, icbâr etmek (zorlamak) için değildir. Öyle ise, da‘vâ-yı nübüvveti işitenler için iknâ‘ edecek bir derecede mu‘cize göstermek lâzımdır. (...) İcbâr derecesinde bir bedâhetle (açıklıkla) izhâr etmek (göstermek), Hakîm-i zü’l-Celâl’in hikmetine münâfî (zıd) olduğu gibi, sırr-ı teklîfe (imtihan sırrına) dahi muhâliftir (terstir). Çünki, ‘Akla kapı açmak, ihtiyârı (irâdeyi) elinden almamak’ sırr-ı teklif iktizâ ediyor (gerektiriyor).” (Zülfikār, 19. Mektûb, 104)