Yeter! Zaman İsrail'i boykot zamanıdır!

Yeter! Zaman İsrail'i boykot zamanıdır!

Guardian editörü Naomi Klein, İsrail’i durdurmanın tek yolunun 20 yıl önce Güney Afrika’yı dize getiren boykot olacağını söyledi

Naomi Klein'in yazısı:

Tam zamanıdır. Hatta geçti bile. Sürekli daha da kanlanan bu işgali sonlandırmak için en iyi strateji, İsrail’i, Güney Afrika’daki ırkçılığa son veren küresel hareketin hedefi haline getirmekte. 2005 Haziran’ında büyük katılımlı Filistin grupları bunu yapmak için planlar hazırladı. “Tüm dünyanın vicdanlı insanlarına geniş boykot yapma ve ırkçılık zamanlarında Güney Afrika’ya uygulananlara benzer olarak İsrail’e tecrit girişimleri başlatma” çağrısı yaptılar. Boykot, Tecrit ve Yaptırım (BTY) kampanyası böyle doğdu.

İsrail Gazze’yi her gün vurdukça BTY’yi benimseyenlerin sayısı artıyor, İsrail Yahudilerin arasında bile. Saldırıların ortasında çoğunluğu sanatçı ve akademisyenlerden oluşan 500 İsrailli, İsrail’deki yabancı elçiliklere bir mektup gönderdiler. Mektupta, “ivedi önleyici tedbirler ve yaptırımlar” uygulanması çağrısıyla, ırkçılık-karşıtı savaşla açık bir paralellik çiziliyordu: “Güney Afrika’ya boykot etkiliydi, ancak İsrail’e yumuşak davranılıyor… Bu uluslararası arka çıkma durmalı”.

Bu türden açık çağrılara rağmen, birçoğumuzun eli gitmiyor. Nedenler karmaşık, duygusal ve anlaşılabilir. Ancak basitçe yeterli değil. Ekonomik yaptırımlar, şiddet-içermeyen cephanelikteki en etkili araçtır: onları dize getirmek aktif iştirakle mümkündür. BTY stratejine yapılan itirazlar ve cevapları şöyle:

Cezalandırıcı önlemler İsraillileri ikna etmek yerine ötekileştirecektir.

Dünya, “yapıcı yükümlülük” adı verilen şeyi denedi. Bütünüyle başarısız oldu. 2006’dan beri İsrail mücrimliğini sürekli artırıyor: yerleşimleri genişletiyor, Lübnan’a karşı rezil bir savaş başlatıyor ve Gazze’ye acımasız abluka uygulayarak kolektif ceza veriyor. Bu yükselişine rağmen İsrail herhangi bir ceza görmedi, hatta tersi oldu. ABD’nin İsrail’e gönderdiği silahlar ve 3 milyar dolarlık yardım sadece başlangıçtı. Tüm bu önemli süreç boyunca, İsrail diğer müttefiklerle diplomatik, kültürel ve ticari ilişkilerini artırdı. Örneğin, 2007’de İsrail Latin Amerika dışında Mercousur bloğuyla ilk serbest ticaret anlaşması imzalayan ülke oldu. 2008’in ilk 9 ayında İsrail’in Kanada’ya ihracatı yüzde 45’e ulaştı. AB ile yapılan yeni anlaşma İsrail’in işlenmiş gıda ihracatını iki kat artırdı. Kasım ayında Avrupalı bakanlar, AB-İsrail işbirliği anlaşmasını “güncelledi”.

Bu bağlamda son savaşı başlatan İsrail liderleri, herhangi anlamlı bir bedelle karşı olmayacaklarından emindirler. Savaşta geçen 7 günde Tel Aviv borsasının yüzde 10.7 değer kazanması oldukça manidardır. Havuçlar işe yaramadığında, sopalar gereklidir.

İsrail Güney Afrika değildir.

Tabi ki değildir. Güney Afrika modeliyle ilgisi BTY taktiklerinin daha zayıf önlemler (protestolar, yasa tasarılar, lobicilik) işe yaramadığında başarılı olacağının ispatlanmış olmasıdır. İşgal altındaki bölgelerde ırkçılığın olduğuna dair kanıtlar da vardır: renkli kimlikler ve seyahat izinleri, buldozerlenen evler ve zorunlu istimlak, yerleşimcilere ait yollar. Önde gelen Güney Afrikalı politikacı Ronnie Kasrils, Batı Şeria ve Gazze’de gördüğü toplumsal ayrım mimarisinin “ırkçılığın yanında damla” olduğunu söylemişti. Bu 2007’deydi, İsrail’in açık-hava hapishanesi Gazze’ye tam ölçekli savaş başlatmadan önce.

ABD, İngiltere ve diğer batılı ülkeler aynı şeyleri Irak ve Afganistan’da yaparken neden sadece İsrail?

Boykot dogma değil, bir taktiktir. Bu stratejinin denenmesinin gerekliğinin nedeni pratik olmasıdır: bu kadar küçük ve ticarete dayalı bir ülkede bu işe yarayabilir.

Boykotlar iletişime zarar verir; daha fazla diyaloga ihtiyacımız var.

Buna başımdan geçmiş bir hikayeyle cevap vereceğim. Sekiz sene boyunca kitaplarım İsrail’de Babel adındaki bir yayın evi tarafından basıldı. Şok Doktrini bitirdiğimde, boykota katılmaya karar verdi. BTY eylemcilerinin tavsiyeleriyle- ki aralarında John Berger adlı yazar da vardı- Andalus adında küçük bir yayıneviyle bağlantıya geçti. Andalus eylemci bir yayıneviydi ve işgal-karşı hareketine karşıydı ve Arapçayı İbraniceye çevirmeyi üstlenmek isteyen tek İsrailli yayıncıydı. Tüm yayın haklarını Andalus’a, bana değil, giden bir kontrat imzaladık. Ben İsrail ekonomisini boykot ediyorum İsraillileri değil.

Bizim alçakgönüllü planımız, Tel Aviv, Ramallah, Paris, Toronto ve Gazze Şehri arasında düzinelerce telefon görüşmesi, e-postalar ve mesajlaşmalara neden oldu. Anlatmak istediğim şu; boykotu benimsediğiniz anda, diyalog dramatik olarak artıyor. Parmak uçlarımızdaki ucuz bilgi teknolojileri hesaba katıldığında boykotun bizi diğerlerinden kopartacağı iddiası aldatıcıdır. Sınırların ötesinde birbirimize bağırıp çağırmak için bir sürü yol var. Hiçbir boykot bizi durduramaz.

Tam şimdi birçok gururlu Siyonist sayı yapmaya hazırlanacaktır: ileri teknoloji oyuncakların İsrail araştırma merkezlerinden, bilişim liderlerinden geldiğini ben bilmiyorum sanki? Tamam doğru, ancak hepsi değil. Gazze saldırısının başlamasından ardından birkaç gün sonra, internet-üzerinden-ses servisi veren bir İngiliz telekomun CEO’su Richard Ramsey, İsrail teknoloji firması MobileMax’e bir mektup gönderdi. Mektubunda Ramsey, “Son günlerdeki İsrail hükümetinin uygulamaları nedeniyle, siz ya da herhangi bir İsrailli firmayla iş yapmak istemiyoruz” dedi.

Ramsey kararının politik olmadığını sadece müşteri kaybetmek istemediğini söylüyor. “Herhangi müşterimizi kaybedemezdik” diye açıklıyor, “yani tamamen ticari savunma amaçlıydı”.

Bundan 20 sene önce birçok firmanın Güney Afrika’dan çıkmasının da nedeni de bu soğuk ticari hesaplardı. Filistin’e adalet getirmek için en gerçekçi umudumuz da tam olarak bu türden bir hesaptır.