Yılmaz Erdoğan'dan 'din' vurgusu

Yılmaz Erdoğan'dan 'din' vurgusu

Hülya Avşar'ın programına katılan Yılmaz Erdoğan, Kürt sorununun çözümünde din adamlarının daha aktif olmasının sorunun çözümüne katkı sunacağını söyledi


Cemil Yüzer'in haberi

RisaleHaber
-Hülya Avşar'ın sunduğu Habertürk'te yayınlanan "Hülya Avşar Soruyor" adlı programa katılan Yılmaz Erdoğan, Avşar'ın demokratik açılımla ilgili sorusu üzerinde, Kürt sorununun çözümünde din adamlarının daha aktif olmasının sorunun çözümüne katkı sunacağını söyledi.

Programda geçen ilgili bölümün deşifresi şöyle:

Hülya Avşar: Demokratik açılım içerisinde, bu devirde parti kapatmak, nasıl geliyor kulağa?

Yılmaz Erdoğan: Yanlış ama birisine bu yetkiyi verirseniz, önüne de bu kitapta yazanı uygula derseniz, hukukçuysa o kişi bunu eşleştirir. Benim tek anlamadığım Ak Parti'ye uygulanan bir metod var yani, "Evet, odağıdır fakat" diye bir şey var. O uygulanabilirdi diye bir yazı okudum bugün, mantıklı geldi.

H.A: Değil mi? Evet, ben de öyle düşünüyorum, kapatmadan da olabilirdi. Onların hataları nerede sence?

Y.E: Kimin?

H.A: DTP'nin hatası nerede? Yani onlarda da bir şeyler var ki bu noktaya gelindi...



Y.E: Ya ben şuradan bakıyorum meseleye... Şimdi bu meselenin tarafı olduğunu ilan etmiş, taraf olarak ortada olan insanlar, gruplar var. Bizim o tarafsız insiyatifi güçlendirecek bir şeye ihtiyaç var. Çünkü bir uzlaşma, bu iki tarafı, ana irade etrafında biraraya getirir. Şimdi Ak Parti'nin yapmaya çalıştığı şey o iradeyi oluşturmak. Bence esas oradan çözülür. Şimdi hataları saymaya başlarsak sabaha kadar sürer. Şimdi televizyonları aç, Kürt sorunu nedir diye döndüğümde söylenmemiş söz kalmadı. Kimin ne düşündüğünü herkes biliyor. Sadece naısl çözüleceği konusunda "Yap da görelim" diye bir şey var, yani yap da görelim demek olur mu?

H.A: Bir adım atıldı. Bir yol alınmıştı, o yolun üzerinde gidilmeliydi diyorsunuz...

Y.E: Ama yani buna rağmen Ahmet Türk'ün açıklamaları hala itidalli ve demokrasiden yana inancını belirtiyor. Umarım bu son gelişme o kadar da fena etkilemez diye düşünüyorum. Peki ne yapalım? Ben destekliyorum ben desteklemiyorum şeklindeki didişmeyle olacak bir şey değil. Bir taziye evinden birbirimizi boğazlıyoruz hala. Ama o evi, taziye evi olmaktan çıkarmak için biraz durmaya ve sükunete ihtiyacımız var. Ne bileyim, din adamları bu konuda biraz daha aktif olabilirler.

H.A: Nasıl yani?

Y.E: Latin Amerikada pek çok kilise insan hakları derneği gibi çalışmıştır. Yani, dinin kendiliğinden gelen o sakinliğine ihtiyaç olur. Şimdi aklıma geldiği için söylüyorum, bütün sivil toplum kuruluşları için geçerli bir şey...