Yüksek tansiyon böbrekleri tehdit ediyor
Dünyadaki önlenebilir ölüm sebepleri arasından ilk sırada yer alan hipertansiyon, birçok kalıcı rahatsızlığın da başlıca sebepleri arasında yer alıyor.
Kan basıncının, sürekli olarak 140/90 mmHg veya daha yüksek olarak seyretmesinin hipertansiyonu oluşturduğunu söyleyen İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Önder Akkaya, hipertansiyonun, günümüzde dünyadaki en önemli sağlık sorunlarından birisi olduğunu söyledi. Hipertansiyonun dünyada önlenebilir ölüm sebepleri içerisinde bir numaralı risk faktörü olduğunun altını çizen Dr. Akkaya, Türkiye’de hipertansiyon sıklığının yüzde 31,8 olduğuna işaret etti.
YÜKSEK TANSİYON KONTROL EDİLEBİLİR
“75 yaş üstü grupta yaklaşık dört kişiden üçünde hipertansiyon bulunmaktadır” diyen Akkaya, şöyle konuştu: “Türk toplumu açısından bakıldığında kadınların yüzde 31,6 ile erkeklere oranlara daha fazla hipertansiyon hastalığına yakalanıyor. Hipertansiyon baş ağrısı, baş dönmesi gibi bir takım yakınmalara yol açabildiği gibi, hiçbir şikâyete yol açmadan da ortaya çıkabilir. Hipertansiyon, herhangi bir şikâyete yol açmasa da uzun vadede felç, kalp hastalıkları ve kalp yetmezliği ile böbrek hastalıklarının en önemli sebeplerindendir ve yalnızca kan basıncı ölçümü ile teşhis edilir.”
Türkiye’deki yüksek tansiyonlu kişilerin yaklaşık yüzde altmışının hastalığının farkında olmadığını aktaran Dr. Akkaya, sebebinin ise düzenli kan basıncı ölçümü yaptırmamak olduğuna işaret etti. Akkaya, dünyada ve Türkiye’de de sayıları hızla artan diyaliz ve böbrek nakli hastalarının yanı sıra primer hastalığının sebeplerinin başında birinci sırada diyabet, ikinci sırada ise hipertansiyonun gelmesinden kaynaklandığını dile getirdi. Akkaya, kronik böbrek yetmezliğinin önlenmesi bir bakıma hipertansiyonun kontrolü ile yakından ilgili olduğunu ifade etti.
Hipertansiyonun damarları etkileyen bir hastalık olduğu için kalp ve beyin gibi böbrekleri de hedef organ olarak seçtiğini aktaran Akkaya, “Buna biz hipertansif böbrek hastalığı diyoruz. Bunun nedeni böbreğin en küçük fonksiyon gören organcığı olan kılcal damarlardan oluşan yumakcık içindeki basıncın artışı bu dokunun fonksiyon kaybına neden olmakta, böbrekler büzüşmekte ve yetmezliğe gitmektedir. Bu nedenle böbrek rahatsızlığı olmayan bir tansiyon yüksekliği hastasında tedavi hedefi 140/90 mmHg iken böbrek hastalığı var ise hedef daha düşük değer 130/85 olarak kabul edilmektedir.” şeklinde konuştu.
Akkaya, hipertansiyon ve tuz kullanımı arasındaki ilişkiyi ise şu şekilde açıkladı: “Böbreklerin tuz atma kapasitesini aşan boyutta diyette tuz alımı ya da kronik böbrek hastalıkları ve ileri yaş nedenli böbrek kitlesinin azalmasıyla tuz atma kapasitesinde azlık hipertansiyonun sık nedenidir. Türk toplumu günde yaklaşık 20 grama yaklaşan tuz tüketimine sahiptir; bu durum olması gerekenin yaklaşık beş katıdır. Günümüz toplumunda hazır, hızlı-yemek yeme alışkanlığı, dışarıda yemek yeme zorunluluğu, konserve edilmiş tuzda hazırlanmış yemeklerin sofralarımızda artışı hipertansiyonu olan kişi sayısını arttırmış ve arttırmaya devam etmektedir. Hipertansiyon tedavisi olan bir hasta yemeklerde tuz kısıtlamasını sağlayamıyorsa ilâçlarda da yarar sağlayamamakta, hipertansiyonun tehlikeli hayatî sonuçlarına katlanmak zorunda kalmaktadır.”
Yeni Asya