Yunus'un duâsını kabûl ettik ve onu kederden kurtardık, işte mü’minleri böyle kurtarırız
Ayet meali
Bismillahirrahmanirrahim
Cenab-ı Hak (c.c), Enbiya Suresi 83-88. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:
83 . (Ey Habîbim!) Eyyûb’ü de (an)! Hani Rabbine: “Zarar gerçekten bana dokundu; sen merhametlilerin en merhametlisisin” diye nidâ etmişti. (1)
84 . Bunun üzerine (biz de) onun duâsını kabûl etmiştik de kendisinde bulunan zararı (o hastalığı) açmış (kaldırmış)tık; katımızdan bir rahmet ve (bize) kulluk edenlere bir ibret olmak üzere, ona âilesini ve onlarla berâber bir mislini daha verdik.
85 . (Habîbim, yâ Muhammed!) İsmâîl’i, İdrîs’i ve Zülkifl’i de (hatırla)! Hepsi de sabredenlerdendi.
86 . Onları da rahmetimize dâhil ettik. Çünki onlar sâlih kimselerdendi.
87 . Zünnûn’u da (balık sâhibi Yûnus’u da an)! Hani (kavmine) kızan biri olarak, (bizden izinsiz) gitmişti de kendisini (bu yüzden) aslâ sıkıştırmayacağımızı sanmıştı; derken (balığın karnında) karanlıklar içinde (kalıp): “Senden başka ilâh yoktur; seni tenzîh ederim! Gerçekten ben (nefsine) zulmedenlerden oldum!” diye nidâ etmişti.(2)
88 . Nihâyet (biz de) onun duâsını kabûl ettik ve onu kederden kurtardık. İşte, mü’minleri böyle kurtarırız.
1- “Hz. Eyyûb Aleyhisselâm, münâcâtında (duâsında) istirâhat-ı nefsi (kendi rahatı) için duâ etmemiş, belki musîbet zikr-i lisânîye (dil ile yaptığı zikir) ve tefekkür-i kalbîye (kalb ile yaptığı tefekkürüne) mâni‘ olduğu zaman, ubûdiyet (kulluk) için şifâ taleb eylemiş.” (Lem‘alar, 2. Lem‘a, 8)
2- “Şu münâcâtın sırr-ı azîmi (büyük sırrı) şudur ki: O vaziyette esbab bilkülliye sukūt etmiş (sebebler tamâmen hükümsüz kalmış). Çünki o hâlde ona necat verecek (kurtaracak) öyle bir Zât lâzım ki; hükmü, hem balığa hem denize hem geceye hem cevv-i semâya (havaya) geçebilsin. Çünki onun aleyhinde ‘gece, deniz, hût (balık)’ ittifâk etmişler. Bu üçünü birden emrine müsahhar eden bir Zât onu sâhil-i selâmete çıkarabilir. Eğer bütün halk onun hizmetkârı olsa idiler, yine beş para fâideleri olmazdı. Demek esbâbın te’sîri yok. Müsebbibü’l-esbâb’dan (sebebleri yaratan Allah’dan) başka bir melce’ (sığınacak kimse) olamadığını ayne’l-yakîn gördüğünden (gözüyle görmüş gibi anladığından), sırr-ı Ehadiyet (Allah’ın her yerde bütün isimleriyle hazır oluşu sırrı), nûr-ı tevhîd (Allah’ın birliğinin nûru)içinde inkişâf ettiği (ortaya çıktığı) için şu münâcât birdenbire geceyi, denizi, hûtu müsahhar etmiştir.” (Lem‘alar, 1. Lem‘a, 1)
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.