Zaman geçtikçe Muhakemat'ın önemi anlaşılıyor
Risale-i Nur'u Arapça'ya tercüme eden İhsan Kasım Salihi, Muhekamat'ı anlattı
Ahmet Bilgi-Erol Öztürkçi'nin haberi:
RİSALEHABER-Risale-i Nur'u Arapça'ya tercüme eden İhsan Kasım Salihi, Muhekamat'ı anlattı. Risale Akademi'nin merkezinde gerçekleşen seminerde konuşan Salihi, Muhakemat'ın asıl adının reçetetül ulema olduğunu, Üstadın bu eseri alimler için yazdığını söyledi.
Önceleri Muhakemat'ı tercüme etmeye cesaret edemediğini ifade eden Salihi, "ağır, anlaşılmaz diye yanaşmıyordum. Kanaatim böyleydi. Bir gün Mehmet Birinci abi Kerkük'e geldi. Ders sırasında Muhakemat'ı istedi. Ben anlaşılmaz deyince ısrar etti. Okudu. Baktım çok normal. Bu benim için kıvılcım oldu. Sonra tercüme ettim" dedi.
İslam aleminde önemli alimlere Muhakemat'ı gösterdiğini hatırlatan Salihi, zaman geçtikçe bu eserin önemli bir kitap olduğunu anlaşıldığını belirtti. Salihi, "Fas'taki bir sempozyumda bir alim bana 'Muhakemat'ı anlamayan Risale-i Nur'u anlayamaz' dedi" şeklinde konuştu.
Salihi'nin seminerindeki notlar şöyle:
Akıl ve nakil hangi durumlarda çatışır?
Ne zaman akıl nakle tercih edilir?
Aklın delaleti ikidir:
-delâlet-i kat’î,
-delâlet-i zannî
Vahyin de delâleti de ikidir:
-delâlet-i kat’î,
-delâlet-i zannî
Delâlet, söz ile anlam arasındaki bağlantıya denir. Bir sözcüğün okunduğu veya söylendiği zaman beyinde canlandığı anlamdır
Delâlet-i Kat’î:
Söz konusu haber anlam yönünden veya vermek istediği mesaj açısından yoruma fırsat vermeyecek açıklıkta ve nitelikte ise buna delâlet-i kat’î denir.
Delâlet-i Zannî:
Mânâya yani delâlet yönünden birden fazla anlama sahip olan habere delâlet-i zannî denilir. Burada zandan kasıt birden fazla anlama gelmesidir. Türkçe de kullandığımız zannetmek, farz etmek anlamında değildir.
-Birinci durum: Aklın delâlet-i kat’îsi ile vahyin delâlet-i kat’îsi hiçbir zaman çatışmaz.
-İkinci durum: Aklın delâlet-i kat’î ile delâlet-i zannîsi çatıştığında akıl asıl itibar, nakil te’vil olunur.
-Üçüncü Durum: Aklın delâlet-i zannîsi ile vahyin delâlet-i kat’îsi çatıştığında nakil asıl kabul edilir.
-Dördüncü Durum: Aklın delâlet-i zannîsi ile vahyin delâlet-i zannîsi çatıştığında hangisi ispat edilirse o kabul edilir.
Şer’î hükümlerin delilleri dörttür.
Birincisi: Kat’îyyu’s- sübût ve’d delâlettir. Ya’ni sübûtu ve ma’nâya delâleti kat’î olan, hiçbir vecihle te’vîle ihtimâl olmayan delillerdir. Muhkem âyât-ı Kur’âniyye ve sarîh mütevâtir hadisler gibi.
İkincisi: Katî’yyu’s- sübût ve zanniyyu’d- delâlettir. Ya’nî sübûtu kat’ î olup, ma’nâya delâlet-i zannî olan delillerdir. Te’vîl edebilen âyât-ı Kur’aniyye ve ehâdîs-i Nebeviyye gibi.
Üçüncüsü: Zanniyyus- sübût ve katî’yyu’d delâlettir. Ya’nî sübûtu zannî ve ma’nâya delâleti kat’ î olan delillerdir. İfade ettiği ma’nâ sahîh olan ahâd hadîsler gibi.
Dördüncüsü: Zanniyu’s- sübût ve’d-delâlettir. Ya’ni sübûtu ve ma’nâya delâleti zannî olan delillerdir. Haber-i vâhid ile rivayet edilen ve çeşitli ma’nâlara gelmesi muhtemel olan ehâdîs-i Nebeviyye gibi.
Bunların birincisi kat’ î olmakla onunla farz ve haram sabit olur.
İkincisi ve Üçüncüsü zann-i müfîd olmakla onlarla vacip ve mekruh sabit olur.
Dördüncüsü; sünnetiyet, istihbâbiyyet ve tenzîhen kerâhati ifâde eder.
Ya’nî onunla sünnet, müstehab ve mekruh sabit olur.