Zamanımızda ümmetin gidişatı nasıl düzelir? Suriye ve Irak’ın karışmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Zamanımızda ümmetin gidişatı nasıl düzelir? Suriye ve Irak’ın karışmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

1. Şu yaşadığımız zamanda ümmetin durumunun gidişatı nasıl düzelir? 2. Suriye ve Irak’ın karışmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? 3. Şam ile ilgili olan hadisler neyi ifade ediyor? 4. Hadislere göre ümmetin ahvali ile ilgili neler vardır?

Şu yaşadığımız zamanda ümmetin durumu, İslam’ı doğru anlamak, doğru uygulamak ve İttihad-ı İslamın tahakkuk etmesiyle düzelebilir.

- Bu konuda kanaatimizce, en mükemmel rehber, bu asrın bir müceddidi olan ve Kur’an’ın mesajlarını en doğru bir şekilde aktaran Risale-i Nur eserleridir.

Örneğin şu aşağıdaki reçeteler şu anda ekmek kadar ihtiyaç duyulan hususlardır:

a) Asıl düşmanlarımız bizim kendi içimizdedir, onlarla savaşmak farz-ı ayındır: “Bizim düşmanımız cehalet, zaruret, ihtilaftır. Bu üç düşmana karşı; san'at, marifet, ittifak silahıyla cihad edeceğiz.” (Divan-ı Harb-i Örfi, 15)

b) Dahilde kılıç kullanılmaz: “İslâmiyet, selm ve müsalemettir; dâhilde niza ve husumet istemez”

c) İslam âleminin hayatı, iman kardeşliğini esas alan ittihatla mümkündür:

“Ey Âlem-i İslâmî! Hayatın ittihadda. Ger ittihad istersen düsturun bu olmalı:

"Hüvel Hakku" yerine "Hüve Hakkun" olmalı. "Hüvel Hasen" yerine "Hüvel Ahsen" olmalı… (Yani:)Her müslim kendi meslek, mezhebine demeli: "İşte bu haktır, başkasına ilişmem. Başkaları güzelse, benim en güzelidir."

Dememeli: "Budur hak, başkaları battaldır." Ya "Yalnız benimkidir güzeli; başkaları yanlıştır, hem çirkindir." (Sözler, 719 )

d) Geleceği bir barış havzasına çevirmek için, özellikle müslümanların tahkiki imanı elde etmeleri ve bu imanla Allah’ın rızasını gaye edinmeli, hakkın hatırını her türlü hatırların üstünde tutmaları, ahireti kazanma hedefine kilitlenmeleri ve takva dairesinde hareket meleri gerekir. Zira, istikbalin tamir ve inşası bozguncu ve tahribatçı olan ahlaksızların işi olamaz. Önce Müslümanlar fert fert adam gibi adam olacaklar. Bunun en kısa yolu, bu asırda Kitap ve sünnetle birlikte, bu kutsi kaynakların en doğru açıklaması olan Risale-i Nur’un düsturlarını bir pusula gibi kullanmaktır. İslam ahlakını yaşayanlar geleceği inşa edebilirler. İşte seküler ahlakın ortaya koyduğu ahlaksızlığa yapılan bir vurgu:

“Hem de yirmi seneden beri tahribkâr eşedd-i zulüm altında o derece ahlâk bozulmuş, o derece metanet ve sadakat kaybolmuş ki; ondan belki yirmiden birisine itimad edilmez. Bu acib hâlâta karşı, çok fevkalâde sebat ve metanet ve hamiyet-i İslâmiye lâzımdır; yoksa (İsla adına yapılan hareketeler)akîm kalır, zarar verir.” (Sikke-i Tasdik-i Gaybi, 50)

e) Bediüzzaman hazretleri bundan bir asır önce İstikbalde İslam’ın hâkim olacağını bildirmiş ve bu davanın sosyolojik delillerini ortaya koymuştur. Bu konuyu oradan okuyabilirisiniz. Aşağıda bir paragrafı numune olarak yazıyoruz:

“Ey Câmi-i Emevî'deki kardeşlerim ve yarım asır sonraki Âlem-i İslâm Câmiindeki ihvanlarım! Acaba baştan buraya kadar olan mukaddemeler netice vermiyor mu ki; istikbalin kıt'alarında hakikî ve manevî hâkim olacak ve beşeri, dünyevî ve uhrevî saadete sevkedecek yalnız İslâmiyettir ve İslâmiyete inkılab etmiş ve hurafattan ve tahrifattan sıyrılacak İsevîlerin hakikî dinidir ki Kur'an'a tâbi olur, ittifak eder.” (Hutbe-i Şamiye, 32)

Cevap 2-3:

Irak ve Suriyenin karışması, bir nevi İslam’ın yeniden doğum sancıları olarak görüyoruz.

Şam bölgesi, Irak-Suriye ve Filistin’i içine alan geniş bir bölgenin adıdır. Deccal’in Filistin-Şam bölgesinde bulunan LÜDD kapısında öldürülmesi (Tirmizi, Fiten,59), bu üç İslam ülkesinin deccal fitnesinden kurtulacağına işarettir.

Hadislerde, deccalın en büyük kuvveti Yahudiler olduğu ifade edilmesi de Müslümanlarla İsrail arasındaki çatışmaların Hz. İsa (ve onun şahs-ı manevisini temsil eden hakiki Hristiyanların Kur’an’ın hakikatine tabi olmalarının sonucu olarak) Bediüzzaman hazretlerinin yukarıdaki değerlendirmesini desteklemektedir.

Bundan anlaşılıyor ki, Irak-Filistin ve Suriye üçlüsündeki huzursuzluğun kaynağı, dünya çapında faaliyet gösteren deccalizmin bir ürünüdür. Bu huzurluk, Hz. İsa ve Mehdi (Samimi müslümanlar ve İslam’ın tevhid akidesini ve Kur’an’ın hakikatlerini kabul eden “yeni Müslüman İseviler” unvanına layık Hristiyanlar) tarafından bertaraf edilecektir.

Cevap 4:

Ümmetin tarih içerisindeki serüvenini anlatan değişik hadisler vardır. Burada en kapsamlı gibi görünen şu hadis’le iktifa edeceğiz:

“Hz. Huzeyfe anlatıyor: Resulüllah(a.s.m) şöyle buyurdu:

“Nübüvvet içinizde –Allah’ın dilediği kadar devam eder; sonra dilediği zaman onu ortadan kaldırır. Sonra, nübüvvet sisteminde bir hilafet olacaktır. Bu da-Allah’ın dilediği kadar devam eder; ardından Allah onu da –dilediği zaman- ortadan kaldırır.  Sonra ısırıcı bir saltanat olur. O da –Allah’ın dilediği kadar- devam eder, sonra Allah dilediğinde onu ortadan kaldırır. Daha sonra ceberut bir saltanat/bir krallık/zalim yönetimler başa gelir; o da –Allah’ın dilediği kadar- devam eder, ardından Allah dilediği zaman onu ortadan kaldırır. Sonra, nübüvvet sisteminde bir hilafet olur” buyurdu ve sonra sustu. (bk. Ahmed b. Hanbel, 4/273)

Hafız el-Heysemi; “hadisi, Ahmed b. Hanbel, Bezzar -daha tam-, Taberanî -bir kısmını- rivayet etmiştir; Ravileri güvenilirdir.” diyerek hadisin sıhhatine hükmetmiştir. (bk. Mecmau’z-Zevaid, 5/226)

Beyhakî de aynı hadise yer vermiştir. (bk. Beyhakî, Delailu’n-nübüvve, 7/413)

Bu hadis-i şerifte İslam ümmetinin geçireceği  hayat safhaları haber verilmiş ve tarih tarafından tasdik edilmiştir. Bu açıdan bu hadis-i şerif, ümmetin geçireceği hayat safhaları itibariyle gelecekten haber vermesi bakımından bir mucizedir.

- Bu hadisin anlattığı safhaları şöyle sıralayabiliriz:

1. Peygamberlik dönemi; 23 yıl sürmüştür.  

2. Raşit halifeler devri; 30 yıl sürmüştür.

3. Saltanat devri; Hz. Muaviye (veya oğlu Yezid) ile başlayan ve Osmanlı devletinin sonuna kadar devam eden süreç.

4. Ceberut devri; Osmanlı devletinin yıkılmasından sonra bütün İslam aleminde küçük-büyük devletlerde hüküm sürmüş ve sürmekte olan eşedd-i zulüm, eşedd-i istibdat ve ceberut dönemine işarettir. Bu devir -tüm İslam aleminde- artık sekerâta başlamış, her hal-ü kârda yakında ölecektir.

5. Asr-ı saadete benzer bir dönem; İnsanların yeniden dine döndüğü, dinsizliğin çöktüğü, ahlaksızlığın iflas ettiği, dindarlık, dürüstlük, ilim ve sırat-ı müstakim yolunun açıldığı bir devir olarak gerçekleşeceğine ümidimiz tamdır. Bu hadisin haber verdiği dört safhanın doğruluğu, beşinci safhanın da doğruluğunun garanti belgesidir.

“Ümidvar olunuz, şu istikbal inkılabı içinde en yüksek gür sada, İslâm'ın sadâsı olacaktır!" (Tarihçe-i Hayat, 133), "Şu istikbal zulümatı ve inkılabları içerisinde en gür ve en muhteşem sada, Kur'anın sadası olacaktır!" (Tarihçe-i Hayat, 145) müjdesini veren Bediüzzaman hazretlerinin bu veciz ifadesi, söz konusu hadisin son fıkrasının bir nevi açıklaması hükmündedir.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.