Habibi Nacar YILMAZ
Zamanın iki boyutu
Dikkatle incelendiğinde büyük başarılara imza atan şahsiyetlerin bu başarıların altında, zaman tanzimlerindeki dikkatleri ile ısrarlı taleplerinin olduğunu görürüz.
Zaman tanziminin, insanın ebedî saadet ve süruru arasında çok yakın ilgi vardır. Çünkü her günümüz, ebediyet adına, bir arşiv değerinde olduğu gibi; günün saniyeleri de içi doldurulduğu takdirde bir hazine kıymetinde. Belki bir an-ı seyyale bile, ebediyet adına mayalanmasıyla milyonlar saat hükmünü alabilir.
Evet, bize bu dünyada verilen ömür dakikaları ve saniyeleri ile, bekâ aleminin tuğlalarını örmekte, misalî âlemlere ebedîleşecek levhaları göndermekteyiz. Öyleyse bu büyük zaman sermayemizin saniyeleri boş, âfakî ve suflî meselelerle zayi edilmemelidir veya edilecek kıymetsizlikte asla olamaz.
Bizi bekleyen büyük mahkemenin bütün bilgi, belge ve manzaraları buradan gönderilmektedir. "Pek ehemmiyetli olan hayat-ı bâkiyemizde" karşımıza çıkacak ve belki de bir "sinema levhası" olarak bize gösterilecek "zaman harcama dosyamızda"; burada misafiri olduğumuz Zât-ı Kerim'in huzurunda, çok kıymetli cihazlarımızın aleyhimizde şikayetçi olması ne hazindir değil mi?
An-ı seyyalelere taktığımız ve melekler tarafından kameraya çekilen günah ve boş geçen saniye levhalarımızın karşılıklarını, ebedî olarak göreceğimiz ve pişmanlığın beş para etmediği zamansızlık ülkesinde unutulmadan ve eksiksiz karşımıza çıkacağının örneklerini bu dünyada da bolca görmekteyiz zaten. Bunun için yıllar sonra karşınıza çıkan kayıtlara, ağaçların asıllarını saklayan basit çekirdeklere, hatta fotoğraflara bakmamız bile yeterlidir.
Bunlardan sonra, Üçüncu Lem'ada işaret edilen zamanın iki, özellikle dikey boyutuna gelmek istiyorum. Burada Üstad, zamanın dikey boyutunu "Evet, Bâki-i Hakikinin muhabbet, marifet ve rızası yolunda bir saniye bir senedir. Belki onun yolunda bir saniye lâyemuttur, çok senelerdir" cümleleri ile özetliyor.
Zamanın bu iki boyutunu hizmet ve takva insanı Şener Dilek Bey, şöyle izah ediyor: "Zamanın bir yatay boyutu, bir de dikey boyutu vardır. Yatay boyutu saniye, dakika, saat, gün, ay, yıl gibi birbirini takip eden bir değerdir. Dikey boyut ise, bu zamanın içini doldurmaktır, derinleşmektir. Mütefekkir bir mü'min, yatay boyutu israf etmediği gibi, dikey boyutu da maharetle derinliğine kullanmalıdır. Yani zamanın en küçük değeri olarak ifade edilen "an"ın içini doldurmalı ve derinleştirmelidir. Mesela şu anda yaşadığı anın içine önce, Allah'ın rızasını, ihlas, saffet ve samimiyeti koymalıdır. Bu derinliğe sadakat ve sebatı, sıdk ve samimiyeti, istikamet ve ciddiyeti, hamiyet ve gayreti, fedakârlık ve tevazuyu, fena ve mahviyeti yerleştirilmelidir. O derinliği huzur ve huşu ile bezemeli; marifet ve hakikat ile yoğunlaştırmalı; iffet ve istikamet ile tezyin; sıdk ve fedakârlık ile tekmil etmelidir. Maksud ve matlup olan "kabuliyet" ve"makbuliyet" arşına medar yürüyüşte "Anınla kul ol! Anınla O'nunla ol" sırr-ı azimine mazhariyetin yolu, zamanın dikey ve yatay boyutlarında katedilen mesafeleri değerlendirmekle çok alakadardır."
Demek 'an'ları değerlendirmek çok önemli olduğu gibi, bu anların içini doldurmak daha önemli. "An"ların sahibi kendi yolunda doldurulan bu anları, ebediyete mazhar ediyor; buradaki saniyelermizin karşılığını ebedî olarak görüyoruz. Yani ahirette enflasyon yok. Bu âmelin değeri bu kadar, artık bundan sonrası yok denilmeyecek. "Çünkü bâki yoluna sarfedilen her şey, bir nevi bekaya mazhar olur." Öyle ise, "Elbette insana en lazım iş, en mühim vazife, o bâkiye karşı alaka peyda etmek" olmalı değil midir?
Evet dostlar, zaman ipine takılan an şeritlerine neler takıp ahiret binamıza tuğla, ebedî manzaraların teşkiline medar olacak sevimli fotoğraflar gönderiyoruz. Bu konudaki hassasiyetimiz ne kadar?
Selam ve dua ile.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.